Songül Kundakçı Cansız
Ne Okusam Diyenler İçin: Çiçekçi Alman
Çiçekçi Alman Walter Siehe’nin Hazin Hikâyesi, Adana’nın kültür hayatına önemli katkıları olan Ahmet Karataş’ın yeni çıkan romanının adı. Roman Alman bitki bilimci Walter Siehe’nin bölgedeki hayatını anlatıyor.
Akademisyen Kitabevi’nden çıkan roman 206 sayfa. Karataş, uzun zamandır üzerinde çalıştığı biyografik romanın oluşumuna katkı sağlayanlara, içinde ben de varım, kitabın en başında bir teşekkür yazısı eklemiş.
Romanda teşekkür yazısından sonra Prof. Dr. Özer Soysal’ın “Bilgelik, bildiklerinin övüncüyle değil, bilmediklerinin bilinciyle yaşamaktır” sözüne yer veren Ahmet Karataş, romanı babası Avcı Yusuf’a ithaf etmiş.
Ahmet Karataş’ın romanı yazma ve üretme heyecanı sürecine ben de şahit oldum. Gerçek bilgilere dayalı bu roman emek, sabır ve samimiyetle çalışmanın ürünü…
Çiçekçi Alman romanı 20 Ocak 1895’te Walter Siehe’nin Mersin limanına gelişiyle başlamış.
Yazar, romanda Osmanlı’nın liman kentlerinden en yenisi olan Mersin’de azınlıkların, Levantenlerin, ajanların durumunu, Walter Siehe ve ekibinin özellikle Pozantı Fındıkpınarı ve çevresinde devam eden botanik gezileri ve bitki toplama çalışmalarını anlatmış.
Romanda Küçük Asya denen bölgenin coğrafyası, tarihi, sosyal ve ekonomik durumu, kültürel zenginlikleri, Yörüklerin doğayla ve Siehe ile kurduğu sıcak ilişki zaman-mekân-insan ilişkisine uygun şekilde ele alınmış.
Roman kahramanı bitki bilim uzmanı Walter Siehe’nin hayat hikayesi, aynı zamanda Osmanlı’nın en çalkantılı yüzyılının da hikayesi… Ön planda Siehe’nin hikayesi anlatılırken geri planda Osmanlı’nın çöküşü ve Türk Millî Mücadelesi anlatıldığı romanda; bölgenin tarihine, kara günlerine, işgal yıllarına, katliama uğrayan masumlara, toprağı için savaşanlara ve kurtuluş sevincine de yer verilmiş.
Roman, tarihin inişler ve çıkışlarla dolu seyrini okuyucunun gözleri önüne sererken bizleri bir zamanların Fransız işgalindeki Adana’sına götürüyor ve Adana’nın esaretten istiklâle kavuşma sürecini de gözler önüne seriyor. Romanda Alman Siehe’nin kaderi Türklerin kaderiyle aynı çizgide ilerliyor. İşgalde Fransızların hapse attığı Alman Çiçekçi Siehe, Kuvayımilliyenin başarısıyla hapisten kurtulurken ne yazık ki dönemin bulaşıcı hastalığına yakalanmış.
Bu roman, Adana’nın sadece kebap ve şalgamdan; pamuk ve portakaldan, Türk filmlerindeki zengin pamuk ağalarından, adliye kavgalarından, yakıcı sarı sıcaklardan, nemli havalardan ibaret olmadığını gösteren bir çalışma olması sebebiyle de önemlidir. Adana’yı tanıtmanın sadece Lezzet Festivali, Portakal Çiçeği Karnavalı ve Jakaranda Festivali’nden geçmediğini göstermek açısından bu roman ve benzeri çalışmalar değerlidir.
Bir zamanlar stratejik değeriyle Türkiye’nin kalbi olan Adana’nın tarihi süreçlerdeki ve özellikle 19. yüzyıl sonu 20. yüzyıldaki önemini göstermesi açısından Çiçekçi Alman değerli bir kitap… Günümüzün her şeyi hızlıca tüketen şartlarında, popüler kültüre yenik düşmemek için kitap okumak önemlidir. İnsan tanıdığı, bildiği yeri sever, oraya hizmet eder. Bu roman Walter Siehe’yi anlatırken bölgeyi her yönüyle tanıtıyor. Ne okusam diyenler için önerim Çiçekçi Alman…
***
Romandan alıntılar:
İngiliz tacir Alexander, “Türkler, Mondros’la düştükleri barış tuzağından Sevr ile uyanacaklar lakin hareket edemez hâlde çakılı kalacaklar” dedi.
“Ya sonra?” dedi, Walter Siehe.
“Sonrası berbat” dedi, İngiliz Alexander. “İzmir’in yönetimi Yunanlılara verilecek. Kürdistan özerk devleti kurulacak. Ermenistan bağımsız devleti tanınacak. Türkiye sınırları dışında kalan Müslümanların tüm haklarından vazgeçilecek. Jandarma birlikleri dışındaki tüm ordu mensupları dağıtılacak. Ulaşım yolları konusunda yabancılara her türlü ayrıcalık tanınacak. Türklerin askerlik, subaylık ve askeri fabrikalarda çalışması yasaklanacak” diyerek sözlerini bitirdi.
Bu kez Walter Siehe sordu: “Bay Alexander! Gerçekten tacir olduğunuz doğru mu?”
“Neden sordunuz”
“Bu bilgilere sahip olan birisi tacir olamaz çünkü.”
“Ben zeki bir iş adamıyım” diye cevap verdi, İngiliz tacir. s.157
***
Cumartesiyi pazara bağlayan gecenin ağarmaya başladığı saatlerde Walter Siehe son kez gözlerini açtı. Gözleri gönlüne akmıştı. Tüm değerleriyle Çukurova beni kucakladı demişti ama daha çok Fındıkpınarı’nı özlemişti.
Onu bağrına basan, yoğurup olgunlaştıran, pişiren, Çiçekçi kimliğini zamanla ve adım adım temellendiren, ona yuva ve ana kucağı olan Fındıkpınarı’na gökyüzünde beliren yedi renkli ufkun içinde ziyarete gelmişti…
Walter Siehe’nin ışıklı bir tünel içinde yaptığı zaman ötesi uçuş bitmek üzereydi ki gün yeni bir sabaha uyanmıştı. Ve Dr. Haas, Walter Siehe’nin yazdığı mektupları sahiplerine vermekle kalmamış vasiyeti gereği Fındıkpınarı’nda defnedileceğini çoktan ilan etmişti bile… s. 206ad
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.