Zincirlerini parçalayabilecekler mi?
Dünya, yeniden yapılanıyor. Tek kutuplu yapı, yürümedi. Şimdi soru şu: Dünya yeniden iki kutuplu bir sisteme mi dönecek? Yoksa beklendiği gibi çok kutuplu hale mi gelecek?
Avrupa, Almanya'nın liderliğinde, Fransa'nın desteğiyle o kadar çaba sarf etti ama birliği sağlayamadı.. Avrupa Birliği, yeni kurulacak dünya sisteminde bir kutup olmaktan çok uzak. Avrupa Birliği, Türkiye'yi üyeliğe kabul etseydi, birleşme ve hedefleri belirleme süreci hızlanabilirdi.. Bu fırsatı değerlendiremediler. ABD, Anglo-Sakson ve İsrail iyi çalıştı, son on yılda Almanya'da ve Fransa'da kendilerine yakın liderlerin başa geçmesini sağladılar. Türkiye'nin AB üyeliğine alınmasını engellediler. Artık Avrupa ülkeleri ABD'ye kuyruk olmaya devam edecek..
Dünya, yeniden iki kutuplu bir sisteme çekilmeye çalışılıyor: Bir yanda ABD ve Avrupa, diğer yanda Rusya ve Çin. Diğer ülkeler de bu iki kutupta toplanacaklar. Suriye dünyadaki bu yeni kutuplaşmanın kendini test ettiği kritik alandır.
Rusya ve Çin, hiçbir şekilde, Esed sonrası Suriye'nin tamamen ABD, Anglo-Sakson ve İsrail kampına geçmesine rıza göstermeyeceklerini açıkça ortaya koydu. Gerekirse bu ?Üçüncü Dünya Savaşı?na yol açsa bile.
Türkiye, bu küresel yeni kamplaşmanın varabileceği tehlikeli boyutları elbette hesap edebildi. Fakat ülkedeki siyasi gelişmeler, Türkiye'yi 1950'den beri ait olduğu kutupta, ABD ve Avrupa kutbunda tutma yönünde gelişti: Rusya'daki sosyalist sistem 1989'da çöktükten sonra, 1992'de Turgut Özal Cumhurbaşkanlığı'nın ikinci yılında öl(dürül)dü ve yerine Süleyman Demirel geçti. 28 Şubat müdahalesiyle, Prof.Dr.Necmettin Erbakan'ın Başbakanlığındaki Refah yol Hükümeti düşürüldü. Demirel'den sonra da 2000 yılında Ahmet Necdet Sezer, Çankaya'ya çıktı. Böylece 1992 - 2007 arasında geçen15 yıl, Türkiye'nin bocaladı; daha doğrusu dünya yeniden yapılanırken eli kolu bağlıymışçasına bomboş durdu. Bu dönemdeki ihmaller yüzünden Türkiye hem bağımsız hareket edemedi, hem de mevcut dünya statükosundan yararlanamadı; ne AB'ye girebildi, ne de İslam birliğini kurabildi. Dünya güçleri ve içerdeki işbirlikçileri, Türkiye'nin Kafkasya'da, Balkanlarda ve Ortadoğu'da yapabileceği şeyleri yapmasını engellendi.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti iktidarı, 27 Nisan müdahalesine kadar, 2002 - 2007 arasında, ilk 5 yılda, meşruiyet kriziyle boğuştu, kapandı kapanacak endişesinde, diken üstünde siyaset yaptı.
Son beş yıldaki gelişmeler, şöyle peş peşe sıralandığında, 27 Nisan'a karşı demokratik tavır alış, erken genel seçim, Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkması, 12 Eylül 2010 Referandumu, Ergenekon davasının başlaması, Davos çıkışı, Mavi Marmara olayı, kısaca milli iradeye dayanarak üst üste alınan bütün bu müspet kararlar, Türkiye'yi kendine getirdi ve bağımsız dış politika izleme imkanı sağladı. Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin zincirlerini parçalama sürecini başlattı, tüm İslam dünyasına örnek oldu.. Yeni anayasa, bunu sağlayacak.
Türkiye'nin önünde iki yol var: Ya ABD ve Avrupa kutbunda kalacak, bağımlı dış politikasını, Rusya- Çin kutbuyla da ilişkilerini olumlu tutarak, denge politikasıyla esnetmeyi sürdürecek.. Ya da İslam Birliği'ni gerçekleştirerek kendini kutbunu oluşturacak.
İran, katılmaya çalıştığı Rusya - Çin kutbunda hayal kırıklığına uğrayacaktır. Rusya ve Çin'deki Müslümanları görmezden gelerek bu iki ülkeyle nereye kadar gidebilir? Türkiye'nin Rusya - Çin kutbuna geçişi, İslam Birliği Kutbu'nu inşasından daha zor ve daha pahalı. ABD - Avrupa kutbuyla Rusya- Çin kutbu arasında dengeleyici, denetleyici bir blok olarak İslam Birliği kutbu insanlık için de çok önemli. Türkiye, Mısır ve İran, Rusya - Çin kutbunda değil, İslam Birliği kutbunda geleceklerini aramalı.
Bu son beş yılda, Türkiye, demokratikleşmesini tamamlama yönünde çabalar gösterince, öteki İslam ülkelerine de ufuk oldu, umut verdi.. İslam ülkelerindeki Tunus'ta başlayan demokratikleşme çabaları yavaş da olsa ilerliyor.. Türkiye başta olmak üzere tüm İslam ülkelerinde halklar zincirlerini parçalamak için yeni anayasa yazmaya çalışıyor; millet iradesini ülkeye hakim kılma ve kendi geleceklerini belirleme mücadelesi veriyorlar. Türkiye ve Mısır, zincirlerini kırmak üzereler, bu İslam dünyası için umut veren bir gelişme.
Ne var ki tarih hızlandı.. Kutuplaşmalarla yeniden kurulan dünyada İslam Birliği kutbunu oluşturmak için geç kalındı.. İslam Birliği kutbunu sağlayacak oluşum yetişmeyecek gibi görünüyor. Türkiye, İran ve Mısır, sorumluluk alıp ellerini hızlı tutarlarsa, İslam Birliği kutbunu inşa edebilirler.
Türkiye, İran ve Mısır zincirlerini parçalayabilecekler mi? Üç ülke de mevcut düzenlerini aşabilecekler mi? Ümmetin çıkarlarını ülke çıkarlarının üstünde görebilirler mi? Türkiye, İran ve Mısır birbirlerine yeterince güvenebilirler mi? Yoksa sonuçları belli mevcut politikalarını izlemeyi mi sürdürürler? Gelecek yazıda bu soruların cevaplarını irdeleyeceğim.
Mustafa Yürekli - Haber 7
mustafayurekli@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.