Mustafa Yürekli
Siyasal kültür çeşitleri
Siyasal kültür çeşitleri
Siyaset; insanların hayatlarını düzenleyen genel kuralları yapmak, korumak ve değiştirmek için gerçekleştirilen faaliyetlerdir. Siyaset; çatışma ve işbirliği olgularıyla karmaşık bir bağlantı içindedir. Bir yandan rakip fikirlerin, farklı isteklerin, rekabet halindeki ihtiyaçların ve çıkarların varlığı kurallarla ilgili hemfikir olmamaya yol açarken; diğer yandan, insanlar bu kurallar üzerinde etkili olmak veya kuralların yürürlükte kalması için birlikte çalışmak gerektiğini bilirler. Bu nedenlerle siyaset farklı görüşlerin hem yarıştığı hem de uzlaştırıldığı bir sürece gönderme yapar.
- Siyasal tutumun yargısal boyutu
- Siyaset kültürünün değişiminde iletişim
- Siyasal kültür ve iletişimde “Amerikanlaştırma!...”
- Siyasal iletişimde ‘benzeşme’ faktörü
- Demokrasimizin sorunu Batıcı siyasal baskıdır
- Siyasal kültür çeşitleri
Siyaset, karmaşık doğası nedeniyle çıkar grupları, dini cemaatler, etnik gruplar, alt kültürler, sivil toplum kuruluşları, toplumsal hareketler ve özneleri, siyasal partiler gibi birçok farklı odağın talep ve yarışması olduğundan tek boyutlu olamaz..
Siyaset bilimciler üç ayrı siyasal kültür türü bulunduğunu belirtmektedirler: Bireylerin ilgisinin asla genel seviyeye ulaşamadığı “mahalli kültür”, bireylerin siyasal sisteme karşı pasif bir tutum içinde oldukları “uyrukluk / tabiyet kültürü” ve bireylerin siyasal sistemi etkileyebileceklerine dair inanç ve sisteme ait bilgilerle donanmış oldukları “katılımcı kültür”.
Bu yazıda bu üç siyasal kültür tipini ele alacağım; kültür çeşitlerini gözden geçirerek çağdaş sosyal bilimlerde birey, toplum ve devlet arasındaki ilişki nasıl açıklanıyor sorusunu cevaplayacağım.
Mahalli Siyasi Kültür
Bu siyasal kültür biçiminin hakim olduğu toplumlarda siyasal roller uzmanlaşmaya dayanmaz; liderlik, şeflik siyasal-ekonomik-dinsel rolleri dağıtır ve bu toplumların üyelerinin siyasal yönelim rolleri onların dinsel ve sosyal yönelimlerine göre birbirinden ayrılmamıştır. Mahalli siyasal kültür, geleneksel basit sistemlerdir; bu toplumlarda siyasal uzmanlaşma en alt seviyededir, siyasal sistem herhangi bir değişim beklentisinin doğmasına izin vermez.
Modern öncesi dönemde genel olarak hakim olan mahalli siyasal kültür, siyasal sistem özellikleri bakımından bilmeye dayalı olmaktan ziyade daha çok duygusal ve kuralcı olma özelliklerine sahiptir. Bu bağlamda mahalli siyasi kültür; köy, klan, soy, bölge gibi yerel siyasal kültürlerin birbirine eklenmesinden oluşan bir kültür tipidir.
Mahalli siyasi kültürün en önemli özelliği olan ilkel kabile toplumu özellikleri ile imparatorluklar düzenine has nitelikler günümüzde çok sınırlı düzeyde varlığını sürdürmektedir. Afrika ülkelerinde olduğu söylenir; günümüzde mahalli siyasal kültür bulabilmek oldukça zordur.
Uyrukluk (Tebaa) Kültürü
Uyrukluk siyasal kültür biçiminde birey bir politik sistemin varlığının ve uygulamalarının farkındadır; fakat siyasal sistemde aktif bir katılımcı değildir. Kişi hükümet otoritesinin farkındadır; sisteme duygusal olarak adapte olmuş, belki sistemle gurur duymakta belki de sistemi sevmemektedir; kişi sistemin meşruiyetini olumlu ya da olumsuz anlamda değerlendirir.
Fakat kişinin sisteme yönelik bağlılığı genel düzeyde ve onun uygulamalarına, idare biçimine, ya da siyasal sistemin kenarına “aşağıya doğru akış” yönlüdür; uyrukluk kültürü içinde olan kişi temel olarak pasif olmasına rağmen, sınırlı bir biçimde de olsa sisteme katılma yetkinliğine sahiptir bireyler sistemden birtakım hizmetler beklemekte ya da vergilerin artmasından korkmaktadırlar ama sistemin işleyişini değiştirebileceklerini de düşünmemektedirler.
Tam bir uyrukluk yönelimi farklılaşmamış yapıların olduğu toplumlarda görülür. Demokratik kurumların geliştiği siyasal sistemlerdeki uyrukluk yönelimi bilişsel olmaktan çok duygusal ve normatiftir. Bu sistemlerde bireyler siyasi liderin talimatlarını izlerler; bireylerin ve toplulukların sistem içindeki yerleri net bir biçimde tanımlanmıştır ve temelde hiyerarşik bir siyasal yapı hakimdir.
Türkiye’deki Cumhuriyetçilik, Atatürkçülük, Sosyalizm şeklinde kavramlaştırılan Batıcı siyasal kültür, uyrukluk kültürü modelidir. Uyrukluk kültüründe siyaset; elitlerin, ileri gelenlerin işidir. Devlet yönetimi işi devletli elitlerce sıradan insana bırakılamaz, sıradan halk edilgen olmalı, yani bir nevi alınan kararlara uymalı, sorgulamamalıdır. Türkiye’de Batıcı bürokratik seçkin azınlık sık sık darbe yaparak uyrukluk siyasal kültürünü dayatır.
Uyrukluk kültürü asli olarak modern zamanların toplumlarına işaret etmektedir. Modern dönemdeki egemen siyasal biçim olan parlamenter sistem, demokrasi, ulus-devlet modelli örgütlenme gibi şartların biçimsel olarak sağlandığı ancak toplumsal alanda bireylerin ‘özne’ olamadığı, modernleşmekten ziyade modernleştirilen toplumlar uyrukluk kültürü içindedir denilebilir. Bu toplumlarda modernleşme ve siyasal kültür birbiri ile yakından ilintilidir. Bir lider, öncü bir siyasal parti ya da siyasal elitler aracılığıyla toplumun siyasal kültürü yukarıdan aşağıya biçimlendirilir.
Uyrukluk kültürü modelinde siyasal kültürün en önemli öğesi devlettir. Devletin yönetim organı ve onu kontrol edenler siyasal kültürü de kontrol ederek biçimlendirmeye çalışırlar. Modernleşme süreci de başlatılmış ise devlet merkezli ve devletin değerlerine, ideolojisine doğru bir toplumsal dönüşüm hedeflenir. Aslolan merkezi konumdaki devlet olduğundan siyasal kültürde demokratik bir model olan katılımcı siyasal kültür geri planda kalır ve genel olarak devletin vesayetinin yönlendirdiği, toplumsal zeminli değil, bürokratik devlet merkezli bir siyasal kültür bu sistemlerde egemen olur.
Katılımcı Siyasal Kültür
Katılımcı siyasal kültür sisteminde kişi siyasal ve idari yapılara ve süreçlerin her ikisine de açık bir şekilde adapte olmuştur: diğer bir deyişle siyasal sistemin işleyişinin farkındadır; bir çok sivil toplum kuruluşunun siyasal amaçlarına yönelik destekleyeceği ya da karşı olduğu yönetim biçimine katılabileceğinin farkındadır. Bireyler bu sistemde hükümette aktif rol oynayabileceklerini bilirler ve aynı zamanda siyasal objelerin lehinde ya da aleyhinde konum alarak yönetime katılırlar.
Birey, milli değerlerin yanı sıra, evrensel değerlerle de yakın ilişki içerisindedir; pasif bir şekilde katlanma yerine olgulara ve çevresine yön verebileceğini düşünen birey gelmiştir. Bireyin siyasi alandaki eylemleri ile bunlardan beklemiş olduğu sonuçlar arasında rasyonel bağlar vardır. Aynı zamanda siyaset, üzerinde denetim kurulabilen bir alandır. Bu kültürde birey, kendisini yurttaş olarak görür; hakları kadar, vazifelerinin de bilincindedir.
Katılımcı siyasal kültür modeli, modern toplum ve devlet modelinin günümüzdeki son versiyonudur. Bu model Batı Avrupa tipi modern devletlerin toplumdan devlete doğru biçimlenen, sivil toplum merkezli, hakların vazifelerin önünde olduğu, devletin kutsallığından değil birey hak ve özgürlüklerinin, insan haklarının mutlak önceliğinden beslenir.
20. yüzyıl sonlarından başlayarak katılımcı siyasal kültür modeli, sosyal bilimler yazınında, radikal demokrasi ve müzakereci demokrasi gibi farklı adlandırılan ancak içerik açısından bireyin modern ve modern sonrası toplumdaki siyasal özgürlüğüne, belirleyiciliğine, hiyerarşik olmayan iletişim ve hak arama mücadelesine gönderme yapmaktadır.
Siyasal kültürün, demokrasi kültürü ile de çok yakın bir ilişkisi bulunmaktadır. Demokrasi kültürünün gelişmesi için uygun bir siyasal kültür ortamının bulunması zorunludur. Ülkemizdeki demokrasi sorununun temelinde de aslında siyasal kültür eksikliği yatmaktadır.
Herhangi bir toplumda ya da siyasal sistemde siyasal kültürün hiçbir biçimi saf halde bulunmaz. Yani her toplumda bu üç siyasi kültür tipi de bulunmakta, ancak toplumdan topluma bunların önceliği ve ağırlıkları değişmektedir. Siyasal kültür, politik sistemin yapısı ile benzer olabilir ya da olmayabilir. Politik yapı ile kültür birbirine uygun olmalıdır; yani, nüfus içerisinde politik kavrayışın tam olduğu yerde siyasetin etkisi ve değerinin desteklenme eğilimi artmaktadır.
Mustafa Yürekli / Haber7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.