Sırlanan Mektuplar

“…ben hikâye derim, sen şiir diye oku; çünkü kimi bir sırra saklandı kimi bir mısraya.”

Sırlanan Mektuplar

Uzun zaman olmuştu, birbirlerinin sesini bile duymamışlardı.

Eski bir mektup hatırlattı, eskimeyenleri.

Yeni bir mektup daha yazdı, adam. Cevap beklemeden bir daha, bir daha…

Postacı tüm mektuplarına cevabı aynı anda getirdi. Bir sevinç, bir mutluluk… Rüzgar serinliğinde, bahar güzelliğinde, rüya hafifliğinde.

Hani uzun zaman olmasını istediğin, artık ümidini kestiğin bir şeyin birden olması gibi. Yıllarca kurumuş bir pınarın yeniden akması gibi. Artık kurudu gözüyle bakılan; ama kesmek için de kimsenin kıyamadığı bir ağacın baharda yeşermesi gibi. Öyle olmuştu. Şimdi mektuptaki ses, en güzel melodiydi.

Sonra zamansız bir mektup aldı, adam. Son mektup gibiydi. Gibiydi çünkü adamın en son isteyeceği şey buydu ve adını koymak istemiyordu. Adam çok üzüldü. Sustu. İncinmesin diye hep dua ettiğinin kendinden incinmesine içi el vermedi.

Yokluğunda sakladıklarını tekrar sandığa koydu. Gül değmesin, gün karartmasın, rüzgar dağıtmasın dediğini nasıl üzerdi?

Üzmedi. Üzülsün istemedi.

Bir kuş gibi baktı ve süzüldü maviliklere.

Yaşamak; maviliğini yitirmemiş bir gökyüzünde belki de dedi. Dileği de duası da önceki gibiydi. Öncekinin yerine koydu yine; sonradan geleni, gelenleri.

Mektuplara, şarkılara, şiirlere, hikâyelere sardı. Sanki sandıktan çıkardığı kıymetlilerin yıpranan örtüsünü değiştirir gibi. Örtü değişti, örttükleri değişmedi. Kıymetlilerin kıymeti bir kez daha hatırlandı, ömürleri uzatıldı, saklandı; kimi bir sırra kimi bir mısraya.

(GÖLGELİKTEN GEÇERKEN/ İzler ve Yansımalar)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayati Koca Arşivi