Mustafa Yürekli
Yama tutmaz bilinç yırtıkları..
Adam, kuşu elinde sımsıkı tutup ?Haydi öğüdünü söyle, beğenirsem seni bırakırım.? dedi...
Adam, tuzak kurup bir kuş yakaladı. O anda kuş dile gelip, "Değerli hoca, şimdiye kadar sen ne öküzler, koyunlar yedin, develer kurban ettin. Onlarla bile doymadın da beni yiyerek mi doyacaksın? Bak eğer beni bırakırsan benim sana üç öğüdüm olacak. Bu öğütlere uyarak her zorluğu aşarsın. Birinci öğüdümü beni elinde tuttuğun anda vereyim; eğer beğenirsen beni bırakırsın, İkinci öğüdümü şu dama konduğumda söyleyeyim. Üçüncüsünü de şuradaki ulu ağaca konduğumda söylerim." diye adama yalvardı.
Adam, kuşu elinde sımsıkı tutup "Haydi öğüdünü söyle, beğenirsem seni bırakırım." dedi. Küçük kuş, ilk öğüdünü söyledi: "Kimden duyarsan duy, olmayacak söze inanma!" dedi. Adam, bu öğüdü beğenerek kuşu bıraktı. Kuş hemen uçup karşıdaki dama kondu ve ikinci öğüdünü söyledi: "Gelip geçmiş şey ve elinden kaçmış fırsat için boşuna üzülme.." dedi. Sonra kanat çırparak oradaki ulu ağaca kondu. Ağacın dalında ötmeye başladı. "Karnımda on bir dirhem ağırlığında çok değerli bir inci vardı. Eğer beni bırakmasaydın, şimdi o incinin sahibi sen olacaktın.." dedi.
Adam, kuşun bu dediklerini duyunca, saçını başını yolup ah vah etmeye başladı. Kuş, adamın bu halini görünce ona seslendi: "Ben sana elinden kaçmış fırsat için ah vah etme diye öğütlemedim mi? Bırakıp kaçırdıysan neden üzülüyorsun? Öğüdümü dinlemedin mi? Yoksa sağır mısın? Duymadın mı? Hem ben sana her duyduğun şeye inanma demedim mi? Benim tüm ağırlığım üç dirhem. Bu durumda karnımda on bir dirhem ağırlığında bir inci bulunabilir mi?" dedi.
Kuşun bu sözleri üzerine adamın aklı başına geldi. "Haklısın" dedi adam kuşa. Durumundan utandı. Sonra kuşa "Şu anda sözlerinin anlamını daha iyi anladım, haydi bakalım şimdi üçüncü öğüdünü de söyle!" dedi. Kuş, ağacın dalında adama acıyarak baktı. Sonra da "Doğrusu, iki öğüdüme iyice kulak verdin de şimdi üçüncüyü mü istiyorsun? Uykuda olan cahil kişiye öğüt vermek, verimsiz toprağa tohum ekmek gibidir. Ahmaklık ve cahillikten oluşan yırtık, kolay kolay yama tutmaz!" diye cıvıldayarak uçup gitti.
Mevlana'nın Mesnevi'sinden aldığım bu hikaye, günümüz Türkiye'sinin durumunu tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor: ?Hangi şaşkın bana zincir vuracakmış şaşarım' diyen millet, hakikatle bağı koparılıp modern cahiliyeye düşürüldü ve derin bir uykuya gömüldü. Hakla batılı, doğru söz ile yalanı, iyilikle kötülüğü ayırt edemez hale geldi.
Yakın tarihi, ?Kemalist sistem', ?bürokratik oligarşi', ?hilafetin ilgası', ?islam hukukunun yürürlükten kaldırılması', ?medreselerin kapatılması', ?tekke ve zaviyelerin kapatılması', ?harf devrimi', ?kemalizm', ?milliyetçilik', ?sosyalizm', ?sağ sol kavgası', ?bitmek bilmeyen terör', ?darbe döngüsü', ?irtica teranesi', ?ezilme' ve ?sömürülme' kavramlarıyla açıklıyoruz.
Bu tablo, milletimizin hem bilincinin kapandığını, hem de iradesinin çözüldüğünü ifade etmiyor mu? Toplumsal bilinç, lime lime edilmiş, yara içinde. Milletimiz, uyuyan cahiller topluluğu haline getirildi, ne İslam alimi yetiştirebiliyor, ne de var olan Müslüman alimlerin öğütlerinden yararlanabiliyor.. Küçük bir azınlık olan ulema, sözü geçmediğinden etkisiz hale getirildi.
Bir sözde düzende, özü itibariyle bir büyük bozgunda, büyük acılar çekmekteyiz. Millete yabancılaşmış, radikal ve marjinal bir azınlık, bürokratik oligarşiyi oluşturarak, milletin devletine el koymaktadır sürekli.. Dünya güçlerinin taşeronu sözkonusu bürokratik oligarşi, milletten yükselecek itirazı, gerçek muhalefeti zayıflatmak için önce Türk milliyetçiliğini akım haline getirdi.. Milli irade, sahte partilerle çözülmektedir sürekli. 1960'tan beri terörle kontrollü Alevilik ve sol, Kürt milliyetçiliğinin emrine verildi. Böylece milliyetçilik dalgasının ardından sol dalga, toplumsal bilinci yaraladı, milli iradeyi çözdü, muhalefeti zayıflattı..
Dünya güçlerinin Türkiye üzerindeki bu sömürgeleştirme operasyonlarda toplumun çürüyen kesimi, sağ, sol, liberal, Türk ve Kürt milliyetçileri olmak üzere batıcı akımları oluşturuyor. Hakikatle bağı kopan bu kesimler, cahil ve aymazlık içindeler. Toplumsal bilincin yaralarıdırlar. Toplumun sözkonusu çürümüş kesimi, gerçekte yüzde bir bile değilken, cahil ve aymazlığı düşürülen kitlelerle yüzde 25'lere kadar çıkabilmektedir. Kalan kesimin iradesi de çoğunlukla sahte partilerle çözülmektedir.
Günümüzdeki toplumsal / siyasal sorunumuzu açıklamak için başvurulan ?terörü bitirme', ?toplumsal barış süreci', ?akil adamlar', ?uzlaşmayı destekleme' gibi kavramlar, kanayan bilinç yaralarımızın yama tutmaz oluşunu ortaya koymuyor mu?
Terör yarasını, Müslümanlar çıkarmadı.. Milletimiz, bozgunun sürdürülmesi anlamına gelecek çözüme destek vermek zorunda değil.
İslam, bir medeniyet öneriyor. Milletimiz, İslam'ın uyarılarıyla bilincini berraklaştırabilir ve teklifiyle iradesini güçlendirebilir, cehalet ve aymazlıktan kurtulması şartıyla..
(Devam edecek)
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.