
Mustafa Yürekli
Ayrışan dünyada diplomasiyi sahiplenmek
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde düzenlenen; ilki 18-20 Haziran 2021’de “Yenilikçi Diplomasi: Yeni Dönem, Yeni Yaklaşımlar” temasıyla; ikincisi 11-13 Mart 2022’de "Diplomasiyi Yeniden Kurgulamak" temasıyla ve üçüncüsü de 1-3 Mart 2024’te "Krizler Döneminde Diplomasiyi Öne Çıkarmak" temasıyla gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumu’nun (ADF); dördüncüsü de Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ev sahipliğinde 11-13 Nisan 2025 tarihlerinde “Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek” ana temasıyla Antalya'da NEST Kongre Merkezi’nde düzenlenecektir.
ADF, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açılış konuşmasıyla başlayacak. ADF’ye 140'ı aşkın ülkeden 20'yi aşkın devlet/hükümet başkanı, 50'den fazlası dışişleri bakanı olmak üzere 70'i aşkın bakan, yaklaşık 60 üst düzey uluslararası kuruluş temsilcisi ile aralarında öğrencilerin de bulunduğu 4 bini aşkın konuğun katılması bekleniyor.
Muhtelif formatlarda düzenlenecek 50'yi aşkın oturumda, Orta Doğu'dan Asya-Pasifik'e, Afrika'dan Latin Amerika'ya uzanan çeşitli coğrafyaları ilgilendiren konular ile iklim değişikliği, terörizmle mücadele, insani yardım, dijitalleşme, gıda güvenliği ve yapay zeka dahil olmak üzere küresel gündemin öne çıkan başlıkları ele alınacak.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın 4'üncü Antalya Diplomasi Forumu marjında; İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Gazze Temas Grubu Toplantısı, Türkiye-Bosna Hersek-Hırvatistan Üçlü Danışma Mekanizması Dışişleri Bakanları Toplantısı, Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması Toplantısı'na katılması öngörülüyor.
Uluslararası gündemin önemli konuları, devlet ve hükümet başkanları, bakanlar, diplomatlar, iş insanları, akademisyenler ile düşünce kuruluşları, gençlik ve medya temsilcileri, ADF’de geniş kapsamlı görüş alışverişinde bulunmak üzere bir araya gelmektedir. Paneller, yuvarlak masa söyleşileri, liderler ya da uzmanlar düzeyinde söyleşiler ve ikili görüşmeler türünden bilimsel ve diplomatik temaslar ve değerlendirmeler, forumun standart formatı haline gelmiş gözüküyor.
ADF, uluslararası ilişkiler alanındaki küresel fikirlerin paylaşıldığı ve tartışıldığı bir platform olarak, Türkiye'nin uluslararası alanda etkin bir rol oynama ve küresel diplomasiye katkı sağlama çabalarını da desteklemektedir. Uluslararası politikada yer alan tüm aktörler arasında diplomasinin ve yapıcı diyaloğun geliştirilmesini hedefleyen ADF, diplomasinin düşünce boyutunda ülkemizin etkinliğinin ve itibarının vurgulanmasına katkı sunmaktadır. Diğer yandan, Türkiye’nin bölgesel konumu ve küresel meseleler karşısındaki tutumu ADF’yi etkili bir diplomatik platform haline getirmektedir.
ADF, ülkemizin dünya genelindeki diplomatik ilişkilerini güçlendirmeye ve uluslararası arenada etkisini artırmaya yardımcı olurken, aynı zamanda küresel barış ve istikrarın sağlanmasına da katkıda bulunmaktadır. Bu çerçevede ADF, ortaya koyduğu özgür, yenilikçi ve çoksesli diyalog ortamıyla diplomasinin geleneksel ufkunu genişleten ve “Türkiye Yüzyılı” vizyonuna katkı sağlayan bir etkinlik olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla ADF, uluslararası ilişkiler alanında insanlığa sunulmuş değerli bir hediyedir..
“Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek”
Bu yılki ADF’nin teması olan “Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek”, küresel bölünmelerin arttığı bir ortamda diplomasinin istikrar kazandırıcı bir güç olarak kendisini yeniden kabul ettirmesine duyulan acil ihtiyacı yansıtmaktadır.
Büyüyen jeopolitik çatlaklar, derinleşen küresel eşitsizlikler, sivilleri hedef alan şiddet olaylarındaki artış, farklı görüşlere yönelik hoşgörüsüzlük, teknolojik kırılmaların yol açtığı belirsizlikler ve iklim krizinin çok boyutlu etkileri ortak adalet duygusunu sarsmış ve uluslararası kurumlara olan güveni aşındırmıştır.
Mevcut uluslararası sistemin bu güncel sınamalara çözüm bulmadaki yetersizliği, halihazırda güçlükle ilerleyen iş birliği çabalarını daha da zorlaştırmaktadır. ADF, karmaşık sınamaların ve çoklu krizlerin damgasını vurduğu bir yükselen istikrarsızlık ve öngörülemezlik çağında, çok taraflı düzenin sistemik sorunlarını değerlendirmeyi ve hızla değişen uluslararası ortamda diplomasinin sahiplenilmesine yönelik diyaloğu teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
ADF, giderek kutuplaşan bir ortamda diplomasinin rolünü ve temel ilkelerini yeniden tanımlama yolunda diyaloğa ilham vermeyi amaçlamaktadır. Çatışmaların çözümü için yenilikçi araçlara, arabuluculuk stratejilerine ve bölgesel iş birliği mekanizmalarına odaklanarak çeşitli sorunların temel nedenlerinin tartışılması yoluyla ADF; politika yapıcıları, diplomasinin bu çalkantılı dönemleri nasıl yönetebileceğini yeniden değerlendirmeye teşvik edecektir.
ADF, daha etkili ve birleştirici bir uluslararası sistemin oluşturulmasına yardımcı olmak amacıyla, uluslararası kuruluşlardaki işlevsizlik ve bu kuruluşlara yönelik güven eksikliğini inceleyerek küresel yönetişimin başarısızlıklarını gidermek için yeni çözümler aramaktadır. Diplomasinin nasıl daha kapsayıcı, uyarlanabilir ve dirençli hale gelebileceğini keşfetmek için geleneksel diplomatik çabaları destekleyen hükümet dışı paydaşların rolü üzerinde de durulmaktadır.
ADF, diplomasiyi barış ve iş birliğinin itici gücü haline getirecek ortak stratejiler üzerinde çalışılması için dünyanın dört bir yanından gelen katılımcılara gelecek odaklı bir platform sağlayacaktır.
Dünya Lideri Erdoğan
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önceki üç forumun açılışındaki konuşmaları dünya gündemine bomba gibi düşmüştü; sözleri birçok açıdan oldukça dikkat çekici bulunarak günlerce tartışıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözkonusu konuşmalarında terör örgütü İsrail’in Gazze’de gerçekleştirmekte olduğu insanlık dışı sivil katliamların durdurulmasını ve Filistin’in kalıcı barışa kavuşturulmasını dünya gündemine getirmekte, Siyonist işgale ve yayılmacılığa vurgu yapmakla birlikte kriz dönemlerinde diplomasinin yani konuşmanın öne çıkması gerektiğini ifade etmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Filistin meselesi ne zaman konuşulmamaya başlanırsa, Filistin gerçekten o zaman kaybedecektir” demektedir. Uluslararası hukuku ve temel insani değerleri, kurulduğundan beri ihlal etmeyi sistematik bir tutum haline getiren ama karşılığını hiç görmeyen terör örgütü İsrail’e karşı neler yapılabileceği her geçen gün daha da ciddi bir şekilde konuşulmalıdır.
Dördüncü ADF’de yapacağı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye – Suriye ilişkileri ve İsrail’e dönük politikasına dair değerlendirmesi merakla bekleniyor. Terör örgütü DEAŞ’a, İsrail’e ve bütün terör örgütlerine karşı Türkiye, Irak, Suriye, Ürdün ve Mısır’ın oluşturduğu ortak savunma platformundaki gelişmeler de merakla bekleniyor. Hindistan Avrupa Ekonomik Yolu projesi ve söylemiyle Arap Yarımadası’na ve Doğu Akdeniz’e çöreklenmeye çalışan Amerika Birleşik Devletleri’ne ve maşası İsrail’e dönük muhalif politikasının gelinen aşamada alınan kararları açıklaması öngörülüyor.
Türkiye mazlumların sesi olmayı başarıyor ve küresel sistemin ağır adaletsizliklerinden acı duyanlar Türkiye’ye bir merkez olarak bakıyor ya da en azından bakmaya başlıyorlar.
Yeni Küresel Sistem Arayışı
Sonuçta ADF, Batılı ülkelerin diplomasideki geleneksel merkezi rollerine inat dördüncüsü yapılan ve dünyanın özellikle bastırılan, ezilen ve sömürülen devletlerini Türkiye’de toplayan bir forum niteliğine sahip oluyor.
Türkiye, dördüncüsü yapılan ADF ile küresel diplomaside merkezi bir devlet haline geldiğini somut olarak gösterirken etrafındaki bütün sorunlara ve bu sorunların çözümüne ilgi gösteren bir ülke olduğunu da kanıtlamış olmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılış konuşmalarında söyledikleri de bunu gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘dünya beşten büyüktür’ dierek mevcut sisteminin iflas bayrağını çektiğini vurgulaması ve her câniliğin de bu sistemin tabutuna bir çivi çakmak olduğunu belirtmesi bundan kaynaklanıyor. Filistin’e yardım edemeyen ve terör örgütü İsrail’i durduramayan dünyanın “güçsüzlüğünden” ve “cesaretsizliğinden” bahsetmesi de sözkonusu gerçeği teyit ediyor. Bu durum, aynı zamanda bir dönüm noktasında olduğumuzu da gösteriyor.
Yeni bir küresel sistem arayışında olunması gerektiği, bu arayışın nihayetinde er ya da geç yeni bir sistemin doğmasına ve bu yeni sistemin daha adil işleyen bir sistem olacağına işaret ediyor.
Bu geçiş döneminin daha adil bir küresel sisteme evrilebilmesi için bu sürece sadece tanıklık etmek değil aynı zamanda katkı vermek de gerekmektedir. Bu katkının ise sadece devletler düzeyinde değil aynı zamanda sivil toplum düzeyinde yani dünya kamuoyu düzeyinde de olması gerekiyor..
Mustafa Yürekli / Haber7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.