Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Tevhid inancının tarihsel rolü

Günümüz sorunlarını çözebilmek için tarihteki olayları iyi okumak ve anlamak, oldukça yararlı ve son derece önemli. Hele olay Hz. Pegamber sallahu aleyhi veselleme, Asr-ı Saadet’e ve güzide sahabelerine; hatta Raşid Halifeler Dönemi’ne denk geliyorsa önemi daha da artıyor.

Yermük Savaşı’nı doğru anlamak, günümüzü anlamak için önemli. Bugünün olaylarını iyi okumak ve anlamak için; Yermük Savaşı’nın İslam tarihindeki rolünü bilmek gerekir..

Yedinci yüzyılda İslam devletinin savaşmak zorunda olduğu iki süper güç vardı; Bizans İmparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu..

Hz. Ömer (r.a.)’ın başında olduğu İslam devleti, 632 yılında Sasani İmparatorluğu’nu tarih sahnesinden kaldırdı. 636 yılında 40 bin kişilik ordusuyla İslam devleti, 250 bin kişilik Bizans ordusunu, yani Doğu Roma İmparatorluğu’nu Yermük Savaşı’nda yendi.. İran ve Yermük zaferleriyle Hz. Ömer (r.a.) yönetimindeki İslam devleti tarih sahnesine fırtına gibi girmiş oldu.

Halid Bin Velid İle George’un Mübarezesi

Yermük Savaşı’nın yapılışı, izlenen strateji, zamanlaması vs. hakkında birçok şey söylenebilir.. Ben bu yazıda Taberi tarihinden iki ordunun komutanlarının, İslam ordusu komutanı Halid bin Velid ile Bizans Ordusu komutanı George’un arasında geçen, Yermük Savaşı’nda mübarezesindeki konuşmaları aktaracağım.. İslam toplumunda birlikten alınan güç, hangi dinamiklerle dünya gücü haline geldiğini gösteren bu olay üzerinde ne kadar düşünülse azdır.

Yermük Savaşı’nda; Bizans komutanı George (Cerece), ordular karşı karşıya geldiklerinde ordusunun safından ileri çıkarak Müslümanların komutanı Halid bin Velid radiyallahu anhı mübarezeye davet eder ve yapılan birkaç dakikalık konuşma sonrasında George Müslüman olur. Sadece 6 saat sonra da şehit olarak vefat eder.

İslâm tarihi kaynaklarından Taberi’de bu hadise şu şekilde aktarılmaktadır:

George “Yâ Halid, bana doğruyu söyle ve yalan söyleme! Çünkü hür olan yalan söylemez. Bana oyun oynamaya da kalkma, çünkü asil olanlar, Allah rızası için konuşmak isteyene oyun yapmazlar. Allah’ın sizin Peygamber’e gökten bir kılıç indirdiği ve Peygamber’in de onu sana verdiği ve o kılıcı üzerlerine çekip savaştığın her kavmi mağlup ettiğin doğru mu?’ diye sordu.

Halid radiyallahu anh, ‘Hayır!’ dedi.

George tekrar sordu: ‘O hâlde, niçin ‘Seyfullah (Allah’ın kılıcı)’ diye adlandırıldın?’

Halid radiyallahu anh şu cevabı verdi: ‘Allahu Teâlâ bize peygamberini gönderdi. O bizi İslâm’a davet etti. Biz ise, ondan nefret edip ondan uzaklaştık. Sonra bir kısmımız ona inanıp tabi oldu; bir kısmımız da onu yalanlayıp uzaklaştı. Ben, onu yalanlayıp ondan uzaklaşan ve onunla savaşanlar arasındaydım. Daha sonra Allah kalplerimize hidayet verdi ve ona inandık. O zaman bana, ‘Sen, Allah’a başka güçleri ortak koşanlar -yâni O’na inandıklarını söyledikleri hâlde O’nun kanunlarına değil, kendi yaptıkları kanunlara, beşeri yasalara tabi olanlar- üzerine çekilmiş olan Allah kılıçlarından bir kılıçsın!’ dedi ve muvaffak olmam için dua etti. Böylece bana ‘Seyfullah’ dendi. Ve ben, Allah’ın yanında başka güçler tanıyan, onlara tabi olanlara karşı en şiddetli savaşan Müslümanlardan biriyim’ dedi.

George: ‘Doğru söylüyorsun.’ dedi ve soru sormaya devam etti: ‘Yâ Halid, beni neye davet ediyorsun?’

Halid radiyallahu anh ‘Allah dışında, itaat edilecek hiç bir ilâh, otorite tanımamaya; Muhammed’in, O’nun hem kulu, hem de peygamberi olduğuna inanmaya ve bunu herkese karşı açıkça ilan edip şehadet etmeye; Peygamber vasıtasıyla Allah’tan gelen kanunları ikrar edip uymaya!’ dedi.

George ‘Peki bu dediklerini kabul etmeyenlere ne yaparsınız?’ diye sordu..

Halid radiyallahu anh şu cevabı verdi: ‘Teslim olurlarsa, onlardan cizye alır, inançlarına karışmayız ve İslâm Devleti’ne tabi olurlar.’

George sormaya devam etti: ‘Cizye vermezlerse?’

Halid radiyallahu anh ‘Onlara savaş açacağımızı söyler ve onlarla savaşırız!’ dedi.

George tekrar sordu: ‘Bugün dininizi kabul edip size katılanların Allah katında mevkii ne olur?’

Halid radiyallahu anh şu cevabı verdi: ‘Allah’ın bize farz kıldığı gibi, mevkii bizimkiyle aynı olur. Güçlü olanımız, zayıf olanımız; önce Müslüman olanımız; sonra Müslüman olanımız, hepimizin mevkii birdir.’

George yine sordu: ‘Ya Halid, ‘bugün sizin dininize girenin sevabı ile sizinki aynıdır’ demek mi istiyorsun?’

Halid radiyallahu anh ‘Evet, hatta bizden de üstündür!’ dedi.

George: ‘Nasıl sizinle bir olur ki, siz ondan önce Müslüman oldunuz?’

Halid radiyallahu anh ‘Biz bu dine girip Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e biat ettiğimizde, o aramızda yaşıyordu. Ona Allah’tan haberler geliyor, o da bize tebliğ ediyordu. Bize öyle deliller gösteriyordu ki, bizim gördüklerimizi görenlerin, duyduklarımızı duyanların Müslüman olup biat etmeleri tabii bir şeydi. Size gelince; siz bizim gördüklerimizi görmediniz, duyduklarımızı duymadınız ve onda müşahede ettiğimiz harikalara şahit olmadınız. Onun için, aranızdan, kim samimi bir niyet ve ihlâsla dinimize girse, o bizden üstün olur!’

George şöyle dedi: ‘Billâhi bana doğru söyledin, yalan söylemedin ve beni kendi fikrine çekmek için bir şey söylemedin, hakikati dile getirdin, objektif konuştun.’

Halid radiyallahu anh ‘Billâhi sana doğru söyledim. Benim, ne senden ve ne de sizden olan hiçbir kimseden korkum yok! Sana söylediklerimin doğru olduğuna da Allah kefildir.’ dedi.

Bunun üzerine George, ‘doğru söyledin’ dedikten sonra, kalkanını ters çevirdi ve Halid’e yaklaşarak, ‘bana İslâm’ı öğret’ dedi ve Müslüman oldu.’[ Taberi]

Bu azıda sadece olayı aktardım. Bir sonraki yazıda bu ilham verici olayın psikolojik, sosyolojik ve politik analizini yapacağım; günümüze göndermelğıer yapan boyutlarını anlatacağım inşallah.

Mustafa Yürekli / Haber7

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi