
Mustafa Yürekli
İnsanlığın kurtuluşu: İslam Barışı
İnsanlığın kurtuluşu: İslam Barışı
İslam aleminin nükleer olarak silahlanma potansiyelini ve bunun faydaları ile zararlarını araştırma ve tartışma vakti geldi. İslam coğrafyası nükleer caydırıcılık ya da alternatifini düşünmek zorunda:
“Düşman topluluğunu takip hususunda gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız; şüphesiz onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz Allah’tan, onların beklemedikleri şeyleri umup bekliyorsunuz! Allah her şeyi bilmektedir, hikmet sahibidir” (Nisa Suresi; Ayet: 104).
Amerika’nın ahlak ve hukuk tanımaz, kibir abidesi, azgın başkanı Donald Trump, Gazze’nin şahsında İslam dünyasına meydan okuyor, Filistin halkını Filistin ve Gazze’den sürmek istiyor; Siyonist terör örgütü İsrail’e tam destek veriyor. ABD, İsrail’i Ortadoğu’da koç başı olarak kullanıyor. Amerika, BM, AB, İnsan Hakları Belgelerini yok sayarak tehdit ediyor.
Bu uluslararası şartlarda İslam milletinin mutlaka tedbir alması gerekiyor: “Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir” (Enfal Suresi; Ayet: 60).
Caydırıcı güç edinme emri evrensel bir gerçeği dile getirmektedir. Buradaki “savaş atları” ve bazı sahih hadislerde (Müslim, “İmâre”, 167) teşvik edilmiş bulunan okçuluk ve atıcılık ise tarihî şartlar içinde yapılmış bir tavsiyedir, bir örnektir. Bunun günümüze yansıyan anlamı ise “en uygun, maksadı gerçekleştirmede en etkili olan silahlar ile diğer araç gereçler, askerî eğitim, strateji gibi savunma ve zafer için gerekli her türlü askerî güç, imkan ve hazırlıklar” demektir.
İslam ülkeleri, Türkiye ve daha birçok ülke, Trump’ın teklifine ve İsrail’in zulmüne ve katliamına karşı çıkıyor, lakin şimdilik karşı duruş sözden ibaret kalıyor; halbuki İsrail’in çekinmeden ilan ettiği hedef haritasına göre sıra birçok İslam ülkesine gelecek!
Avrupa'da Nükleer Dönüşüm
Avrupa'da Rusya’nın Ukrayna işgali devam ederken, Trump yönetiminin son dönemdeki izolasyonist açıklamaları, Fransız (ve muhtemelen İngiliz) nükleer silahlarının tüm Avrupa’ya entegre edilmesi tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
NATO’nun 75. yılında ABD'nin Avrupa'yı terk etme olasılığı, Avrupa dış politika çevrelerinde giderek daha fazla endişe kaynağı haline geliyor. Geçmişte Fransa’nın “dissuasion concertée” (ortak caydırıcılık) fikri özellikle Almanya’da fazla yankı bulmamıştı. Ancak bu kez, NATO’nun hala varlığını sürdürmesine ve ABD'nin Avrupa'da 100.000 asker ile 100 taktik nükleer silaha sahip olmasına rağmen, Alman lider Friedrich Merz bu fikre sıcak bakıyor gibi görünüyor. Bu silahlar Türkiye, Almanya, İtalya, Hollanda ve Belçika’da konuşlandırılmış durumda.
ABD, askerlerini veya taktik nükleer silahlarını çekerse, Fransız (ve muhtemelen İngiliz) nükleer silahlarının tüm Avrupa'ya entegre edilmesi ihtimal dahiline girebilir.
İslam Savunma Birliği
İslam savunma birliğinin sağlanması hedefine dönük ilk adım olarak İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bilgi paylaşımı, istişare mekanizmaları, ortak planlama ve finansman gibi adımlar düşünülebilir.
Elbette bir diğer adım ise Pakistan’ın nükleer bombalarını ellişer adet İran, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye’ye konuşlandırması olabilir ve her ülke en kısa sürede nükleer silahları taşıma kapasitesine sahip savaş uçakları tedarik etmelidir. Son aşamada, kurulacak İslam Savunma Birliği (İSB) kapsamında ortak bir İslam nükleer caydırıcılık kapasitesi geliştirilmesi gündeme gelebilir.
Rus Ukrayna savaşı, ABD Rus ittifakını ortaya çıkardı; bunun Pakistan’ın nükleer bombalarını İslam coğrafyasına yerleştirme sürecini tetikleyeceğini biliyoruz. Elbette çeşitli öngörülerimiz var. İslam milletinin caydırıcı güç edinmek için gece gündüz çalışması, bir de farklı imkanlara sahip diğer ülkelerle iş birliği yapması, kesinlikle geciktirilmesi caiz olmayan bir çaredir.
Şüphesiz yalnızca İslam dünyası bile savunma iş birliği yapsa; karşı tarafın, Avrupa Birliği’nin, özellikle ABD – İsrail ittifakının cesareti kırılacak, savaşı göze alamayacaklardır.
Kaldı ki Avrupa nükleer caydırıcılık ve sonuçlarını konuşmaya başladı. ABD ve AB ayrı ayrı nükleer güç olacaksa daha zor bir döneme giriyoruz demektir..
İslam Barışı
Şöyle de düşünülebilir: Avrupa Birliği liderlerinin Avrupa savunmasını inşa etmekten çok, Rusya ile diplomasiye odaklanması daha iyi bir seçenek gibi görünüyor. Türkiye, uluslararası problemleri diplomasiyle çözmeyi savunuyor. Devletlerin savaş yerine diplomasiyi seçmesi yalnızca insani nedenlerle değil, aynı zamanda ekonomik gerekçelerle de hayati önem taşıyor.
İdeal bir İslam barışı anlaşması, İslam aleminin ve insanlığın ortak güvenlik mimarisini yeniden şekillendirmek yoluyla hem İslam ülkelerini hem de uygun başka ülkeleri de içermelidir.
Bu güçlü İslam barışı, İslam Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (İGİT) kapsamında gerçekleştirilebilir. Aslında İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) içinde Güvenlik Kurulu oluşturmak en kısa yoldur.. İki milyara yakın nüfusu temsil eden İslam İşbirliği Teşkilatı belli bir tarihi olan, Birleşmiş Milletler’de temsil edilen uluslararası bir aktördür. Güvenlik Kurulu’nu oluşturmak İİT’ye ağırlık kazandıracaktır.
Böyle bir İslam barışı anlaşmasına varılırsa, İslam aleminin savunmasını 60’a yakın küçük ölçekli askeri güce bölmeye devam etmenin pek de mantıklı bir açıklaması kalmayacaktır.
Bugün İslam ülkeleri savunmasının karşı karşıya olduğu temel zorluk, bir “İslam Bombası”nın eksikliği değil; kaynakların ortak kullanımı, paylaşımı ve uzmanlaşma konularında koordinasyon eksikliğidir.
Tek tek kitle imha silahlarına yatırım yapmak yerine, İslam coğrafyası savunmasını daha verimli hale getirmek ve başka ülkeleri de daha geniş bir ortak güvenlik organizasyonuna entegre ederek istifade etmek öncelik olmalıdır. Nükleer caydırıcılığı olan İslam barışı bu bağlamda ele alınmalıdır.
Mustafa Yürekli / Haber7.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.