Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Türkiye jeopolitiğin merkezinde..

Asya'nın küresel sistemde yeni bir güç merkezi olarak ortaya çıktığını söylemenin basmakalıp bir iddia olduğu bir gerçek. Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nda bulunan beş devletten ikisinin, Çin ve Rusya’nın Asya’daki güçlerdir. Politika yapıcılar ve analistler, Çin ve Hindistan'ın ekonomik yükselişine, Rusya’nın denge politikasına, dolayısıyla uluslararası ilişkilerde stratejik rekabete ve çatışma riskine işaret ediyor. Bu kapsamlı görünen yaklaşım hem bölgede hem de günümüz jeopolitiğinin doğasında meydana gelen temel değişiklikleri gözden kaçırıyor.

Asya'da göz ardı edilen Türkiye’nin yükselişi, hem bölgenin ve küresel sistemin, hem de 21. yüzyıl jeopolitiğinin merkezi haline gelişinin hikayesi. Bugün Türkiye Asya'nın güvenliği, ekonomik, teknolojik ve ekolojik dinamikleri, küresel meselelerini tanımlayacak nitelikte. Küresel sistem, Avrupa'yı 20. yüzyılın ikinci yarısında (hem Soğuk Savaş'tan önce hem de sonra) jeopolitiğin merkezi haline getirmişti; 21. yüzyılda Asya’nın hızla sözkonusu rolü üstlenmesini engelleyemiyor. Çünkü Türkiye’nin temsil ettiği İslam milleti, tarih sahnesine yeniden dönüyor.

Artık Türkiye’nin öncülüğünde Asya'da dünya gücü olarak tarih sahnesindeki yerini alan İslam milleti, jeopolitiği tanımlayacak ve dünyada olanlar da doğrudan Asya'yı etkileyecek. Bölgesel ve küresel politika arasındaki bu etkileşimin doğası, bugün uluslararası meselelerdeki önemli dinamiklerden biri olsa gerek.

Asya şu anda dünyanın büyük ekonomilerine ev sahipliği yapıyor. Küresel ekonomik büyümenin üçte ikisini üretiyor. Türkiye de dahil birçok Asya ülkesi ve ekonomisi, bugün inovasyonu yönlendiren endüstriyel teknolojiler için küresel tedarik zincirlerinin merkezinde yer alıyor.

Asya dünyanın en büyük 10 ordusundan yedisine; ABD, Çin, Rusya, Fransa, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore'yi içeren dokuz nükleer silah devletinden (ilan edilmiş ve edilmemiş) yedisine ev sahipliği yapıyor. Asya'da beş resmi anlaşma müttefiki olan ABD'nin Hawaii'deki Hint-Pasifik Komutanlığı da dahil olmak üzere, 350.000'den fazla ABD askeri bölgede konuşlandırılmış durumda. Buna şaşmamak gerekiyor. Çünkü dünya nüfusunun yüzde 60'ı Asya kıtasında yaşıyor.

ABD-Rusya ve ABD-Çin vekalet rekabetleri, Asya'da Türkiye’nin öncülük ettiği İslam milletini ortak düşman ve büyük tehlike görmekte. 21. yüzyılda Türkiye, jeopolitik olarak “yardımcı aktör” konumundan belirleyici ülke konumuna doğru kaydı. Asya'daki gelişmelerle birlikte yeni Türkiye’nin vaziyet ve istikameti, bugün küresel ilişkilerin merkezinde yer alan büyük güç rekabeti, ekonomik küreselleşme, teknolojik yenilik, ekolojik koruma gibi

dinamiklerin çoğunu yönlendiriyor. Ayrıca Türkiye küresel düzene yön veren kural, norm ve kurumların etkinliğini de biçimlendirmek istiyor. Afganistan, Irak, Suriye ve Filistin’deki olumlu gelişmeler, Türkiye’nin yeni vizyonunu destekliyor. ABD’nin Asya’daki İslam coğrafyasına dönük emperyalist girişimlerinden sonuç alamaması da Türkiye’nin eni rolünü ortaya çıkarıyor.

Kuşkusuz dünyadaki yapısal dönüşümün kritik sonuçları olacak. Uluslararası ilişkilerde Asya’nın büyük aktörlerinden Türkiye’nin ilişkilerindeki ikilem, hızla küresel politikadaki merkezi stratejik ikilem haline geliyor: Güvenlik rekabeti ve karmaşık karşılıklı bağımlılık (ekonomik, teknolojik ve ekolojik bağımlılık) arasındaki gerilim bu yüzyılda hem Asya'yı hem küresel siyaseti hem de irili ufaklı pek çok devletin jeopolitik konumlarını belirleyecek. Çoğu ülke için Çin ile ilişkileri yönetmek nasıl küresel ikilemin merkezinde yer alıyorsa aynı şekilde Türkiye ile ilişkileri yönetmek de merkezi rol oynuyor..

Türkiye dünya sisteminin merkezinde ağırlığını artırırken Asya'yı da jeopolitiğin merkezine taşıyor; bu kaymanın kısa vadede başka bir sonucu daha var. Türkiye ve Asya önümüzdeki yıllarda hem derin stratejik zorluklar hem de önemli fırsatlar sunacak. Asya, hem yoğun risklerin hem de olağanüstü beklentilerin olduğu bir bölge haline geldi.

Batılı dünyagüçleri farkında ki Asya yüksek büyüme oranlarına, çok sayıda teknolojik yeniliğe, bol miktarda sermayeye ve bunları harekete geçirecek siyasi iradeye ev sahipliği yapıyor. D8 üzerinden okuyacak olursak İslam milleti artık yeni aktör olarak sözkonusu ‘ölümüne rekabete’ korkusuzca giriyor. İslam gücünün Rus ve Hint güçlerine göre daha zinde, çevik, becerikli ve üretken olduğunu söyleyebiliriz..

Asya, aynı zamanda eski ve yeni güvenlik sorunlarının doğal olarak istikrarsız bir karışımı. Gerilimler ve rekabetler tarihi derinlere uzanıyor ve sıcaklığını koruyor. Örneğin Tayvan ve Kuzey Kore meseleleri Soğuk Savaş'tan kalma sorunlar. Ama Çin- Doğu Türkistan, Hindistan-Pakistan meseleleri de Soğuk Savaş'tan kalma sorunlar. Birleşmiş Milletler ile kurulan mevcut dünya sistemi dünya güçleriyle İslam milleti arasındaki çelişmelerin üzerine kuruldu.

Bölgede çatışmalar için aktif nokta olmaya devam ediyor, İslam ülkeleri. Krizlerimiz, dünya güçlerinin itişip kakışmalarından doğuyor çünkü.

Son zamanlarda, Asya'da ABD-Çin güvenlik rekabeti yoğunlaşıyor. ABD, AB ve Rusya’yı yanına alıp Çin’in işini bitirmeye hazırlanıyor.

Türkiye ile İslam ülkeleri, bu ABD-Çin savaşının dışında kalmayı başararak 21. yüzyıla İslam’ın damgasını vuracak inşallah..

Mustafa Yürekli / Haber7

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi