Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Sisifos kardeşe yardım etmek..



Mustafa Yürekli, Erdoğan ile Kılıçdaroğlu?na birer Sisifos olduklarını, Kürt sorununun çözümünün Türkiye?den dünyaya barış seferberliğini başlatacağı için ortak sorumlulukları olduğunu hatırlatıyor..



İnsanın tek başına üstesinden geldiği, hallettiği işler vardır. Kişisel sorumluluğumuzdur bu, gücümüzle, yeteneklerimizle altından kalkabildiğimiz işler..

İnsanın 'tek başına hallettiği iş..' denilir denilmez, elbette akla 'Sisifos Efsanesi' gelecektir.

Sisifos, Homeros'a göre ölümlülerin en bilgesiydi. Ne kadar ilginçtir ki Sisifos, Tanrıları kızdırması sonucu, bir kayayı, dağın tepesine çıkarmakla cezalandırıldı.

Sisifos, tam çıkardığı sırada, taş, yukarıdan aşağı yeniden yuvarlanıyordu.. Taşın ardından bakan Sisifos, aşağı inip tekrar taşı çıkarmaya başlayacaktı. Bir ömür sürecek bir kişisel sorumluluktu bu ve Sisifos sürekli, dur duraksız çalışıyordu.

Albert Camus, İkinci Dünya Savaşı yıllarında yayımladığı deneme kitabı Sisifos Efsanesi'nde, yaşamın anlamsızlığı, varoluşumuzun saçmalığı gibi insanı intihara yönelten temaları, tarihin ve edebiyatın belirli bazı kişilikleri üzerinden ele alıyordu. Camus, "Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır: İntihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir." der kitabında.

Lise yıllarında okudum bu eseri. Tahsin Yücel'in dilimize kazandırdığı eser, 20. yüzyıl felsefe tarihinin en önemli yapıtlarından biri olarak kabul ediliyor..

ZORBALIĞA, SAÇMALIĞA VE KÖTÜLÜĞE BAŞKALDIRI

Günler, geceler boy süren ateşli tartışmalarda, kimi arkadaşlarımla, bu efsane üzerinden neler konuşmadık ki.. Doruk, insanın gücünün ve yeteneklerinin ötesinde, sınırlarının ötesinde olduğundan mı Sisifos taşı oraya çıkaramıyordu? (Tam tepeye çıkarıp son bir hamleyle taşı yerine yerleştirecekken, tam o anda, o noktada, tanrılar mı müdahale ediyordu yoksa Sisifos'un gücü mü tükeniyordu?)

Tam çıkardığı sırada taş aşağı yeniden yuvarlanıyor, taşın ardından bakan Sisifos, aşağı inip tekrar taşı çıkarmaya çalışıyordu. Sonuçta tanrıların, hep yeniden aşağıya yuvarlanacak olan taşı tepeye çıkarmakla cezalandırdıkları Sisifos, cezasını bilinçli olarak kabullenmiş, tekrar yuvarlanacağını bildiği halde, taşı bütün gücüyle yukarı taşımaktaydı. Camus'ye göre bu kısır döngüyü trajik yapan da kahramanın her deneyişinde tekrar düşeceğini bile bile yeniden 'taşı çıkarmaya gayret etmesi'ydi. Camus, saçma kavramını işte bu noktada tanımlar: 'Boşuna olduğunu bildiği halde direnen insan.'

Dağın tepesinden kayanın düştüğünü gören Sisifos, inişi sırasında düşkün durumunun bütün enginliğini bilir. Ama aşağıya doğru yuvarlanan kaya Sisifos'a tanrıları yadsımayı, kayaları kaldırma gücünü, taşıma yeteneğini ve kendini üstün kılan amacına sadıklığı öğretir. O da her şeyin iyi olduğu yargısına varır. Bundan dolayı da "Sisifos'u mutlu olarak tasarlamak gerekir."

Camus, pes etmez. Sisifos'un durumuna sonsuza kadar çare bulamayacağını bilir. Fakat, 'saçma'nın geriletilebileceğinin farkındadır. Bu yüzden "tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insanın yüreğini doldurmaya yeter. " diyerek intiharı haksız çıkartır. Yaşamın anlamı, ancak dünyanın saçmalığını ve yenilginin daima tekrarlanacağını bile bile kötülüğe direnmek olabilir, insanlığa gerçek boyutlarını ancak bu başkaldırı kazandırabilir.

SİSİFOS KARDEŞE YARDIM

İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Avrupa'nın bunalımda olduğu bir dönemde yazmıştı Albert Camus, bu kitabı ve ben de 12 Eylül sürecindeki Türkiye'de, yaşamını terörün kuşattığı ve bunalttığı bir genç olarak okuyordum.. Kendimi Sisifos'un yerine koyuyordum ve elbette pek çok soru soruyordum, kitabın sayfalarında dolaşırken ve bitirdikten sonra günümüze dek düşünürken..

Dünyanın sarp bir yokuş olduğunu 'Beled Suresi'nden biliyoruz: Sure, insanların zor ve çetin koşullarda dünyaya getirildiğini, bu nedenle olgun insan olabilmek ve yüce amaçlara erişebilmek için sıkıntılara göğüs germe mecburiyeti olduğu hatırlatılmaktadır.. Ayrıca sisteme, statüsüne, gücüne ve servetine güvenerek Allah'a karşı gelenlerin aldandığı belirtilmekte, insanlara yardımlaşma, sabır ve merhamet tavsiye edilmektedir.

Sure, ismini, ilk iki ayette geçen 'el-beled' kelimesinden alır. Beled veya belde kelimesi, şehir, memleket anlamına gelir. Bu surede 'el-beled' kelimesi ile Mekke şehrinin yaşantısı kastedilmektedir ama genel olarak şehir yaşamı olarak da ele alınabilir. Şehir insanı, Sisifos gibi sarp bir yokuşu tırmanmakta, zor ve çetin koşullarda sınava çekilmektedir. Sisifos olmak, sonucunu düşünmeden çalışmaktır.. Bazen tırmanış, varılacak yerden, zirvede olmaktan daha önemlidir.. Başarı, Allah'tandır.

Sisifos'u cezalandıran tanrılara gelince.. Tevhit inancı, Allah'ın dışındaki tüm otoriteleri yadsımamı istiyor benden. Zorbaların karşısında boyun eğmemeliyim. Allah'tan başka irademi teslim alabilecek ne bir varlık var, ne bir kurum, ne de bir kişi.. "Allah'a dayanarak mı yaşayacağım, başıboş mu?" diye sınav için geldim dünyaya..

Hayatta, benim için ?Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır!? Allah her an her yerde beni esirgeyip bağışlamaktadır:

?Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır

Yoktan da vardan da öte bir Var vardır

Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır

O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır

Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır

Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır

Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır

Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır

Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili?

Dolayısıyla Yunan tanrılarına karşı, çağdaş firavunlara karşı bayrak açmak gerekmektedir..

Dünya, 1945?ten beri Amerikanlaşıyor, Filistinleştiriliyor bütün bir yeryüzü.. Ülkeler, muhtarlık haline gelmiş ve insanlık kukla yönetimlerle baskı ve sömürü altında.. Ülkem, peş peşe 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan darbelerinden geçmiş, tiranlar dönemini yaşamakta..

Her gün ?Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz..? diyoruz, beş vakit namazda, kırk kez. Allah?ın yardımı, topluca Kur?an-ı Kerim?e sarılmamızda, topluca kulluk etmemizde: Hepimiz Sisifos?uz, hepimiz kardeşiz.. İslam kardeşliğini dolu dolu yaşayabilmek için Türk, Kürt, Arap ve Fars bütün Müslümanların, Türkiye, Pakistan, İran, Irak, Suriye ve Mısır?ın birbirlerine sarılması, tek vücut olması gerekiyor, dünya güçleri karşısında.. Türkiye için yeni anayasa büyük bir fırsat.

Bu koşullarda AK Parti lideri ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Kürt meselesini görüşmek üzere bir araya geliyor. Erdoğan da, Kılıçdaroğlu da Sisifos olduğunu unutmamalı ve Allah rızası için sorumlu davranmalı, yardımlaşmalı..

Türkçede ?Baş başa vermeyince, taş yerinden kalkmaz..? diye bir atasözü var, düğün gibi, cenaze merasimi gibi ortak sorumlulukla görülmesi gereken işlere vurgu yapar.. Kimi işler, tüm toplum kesimlerine ortak sorumluluktur, ancak ilgili ve yetkili kişilerin bir araya gelmesiyle yapılabilir. Savaş gibi, deprem felaketinden sonra kurtarma ve yardım seferberlikleri gibi..

Ağır bir taşın yerden kaldırılması nasıl bir çok elin onu tutmasıyla mümkün ise, önemli meselelerde, ancak topluca, istişare ederek, sorumluluk alarak, fedakarlık ederek, hizmet mantığıyla hal yoluna koyabiliriz..

Kürt sorununun çözümü, Türkiye?den bütün bir dünyaya barış seferberliğini başlatacağı için Erdoğan ve Kılıçdaroğlu?nun ortak sorumluluklarıdır..

Mustafa Yürekli - Haber 7

[email protected]

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi