Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

2028 Türkiye Yüzyılı’nın müjdesi olabilir

2028 Türkiye Yüzyılı’nın müjdesi olabilir

2028’de İstanbul Fethi’nin 575. yıldönümü kutlamasının ne anlama geleceğini sormuş ve bir sonraki yazıda cevabını vereceğimizi açıklamıştık.

Bu bağlamda fethin anlam ve önemine ilişkin ilk söyleyeceğim şey, fethin sembolü olduğu halde müze haline getirilen ve ibadete kapatılan Ayasofya’nın beş yıldır ibadete açık olmasıdır.

Siyasal Merkezin Sosyolojik Merkezi Temsili

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal 7 Medya Grubunun 30'uncu yıl dönümü dolayısıyla Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen programı teşrif etti ve medya grubunun mensupları ile basın, yayın ve iletişim camiasına dönük bir konuşma yaptı.


Törende, Kanal 7 Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Yönetim Kurulu Üyeleri Mustafa Çelik, Zahid Akman ve İsmail Karahan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye olarak bir tablo takdim ettiler. Tabloda Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi ile Şam Camii birlikte resmedilmişti.. Takdim edilirken Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ‘Her iki cami de sizin döneminizde özgürleşti’ denildi..

Ayasofya’nın kapalı veya açık olması durumlarının anlamları bu yazı için hareket noktası olabilir, diye düşündüm.

Ayasofya’nın kapalı olması, Türkiye’nin dünya güçleri tarafından vaziyet ve istikamet edildiğini, Batıcıların yönettiğini, siyasal merkezin sosyolojik merkezi temsil etmediğini ifade ediyordu. Siyasal merkez, çatıştığı sosyolojik merkezi dönüştürmeye çalışıyordu. Batının dayattığı kültür değişiminin, Batılılaşmanın sembolüydü, Ayasofya’nın kapalı olması..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal 7 Medya Grubunun 30'uncu kuruluş yılı programında, devlet millet çatışmasını, baskı ve sömürü dayatan Batıcı sistemi şöyle açıkladı:
"28 Şubat meselesi gündeme gelince CHP’li siyasetçilerin 'Bitmedi şu mağduriyetiniz' diyecek kadar küstahlıklarına şahit oluyoruz. 28 Şubat başta demokrasimiz olmak üzere Türkiye’nin sosyal ve siyasi hayatında açtığı derin yaralar halen tam olarak iyileşmiş değil. Abartıyorsunuz diyen vicdan yoksunlarına sadece buz dağının görünen kısmı olan şu rakamlara iyi bakmalarını tavsiye ediyorum. 28 Şubat döneminde kılık kıyafeti veya fişlemeler nedeniyle disiplin soruşturması geçiren öğretmen sayısı 33.500 civarında. 11 binden fazlası ceza aldı, binlercesi istifa etti. Binlerce kamu görevlisi aynı şekilde tahkikata uğradı.

Emniyet birimleri suçlular yerine İstanbul'un göbeğinde sarıklı, sakallı, cübbeli, çarşaflı vatandaşlarımızı kovalıyordu. Üniversite kapılarına kurulan adına 'ikna odası' dedikleri psikolojik işkence odalarını, imam hatiplilerin üniversiteye gitmesini engellemek için devreye sokulan katsayı uygulamasını, bugün bile sanayi sektörümüze bedel ödeten meslek liselerine yönelik adaletsizlikleri, imam hatiplerin ortaokul kısmını kapatmak için getirilen 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatmasını ve daha burada saymaya kalksak saatler sürecek zulümleri, zorbalıkları, baskı ve yasakları bu ülke yaşadığı gördü, çok acı biçimde tecrübe etti.

28 Şubat sadece hak ve özgürlüklerde değil, ekonomide de çok büyük bir yıkıma sebep olmuştur. Bunların sorumlusu sensin CHP. Siz yaptınız bunları. 28 Şubat postmodern darbesinin ülkemiz ekonomisine maliyeti nedir biliyor musunuz? 380 milyar dolardır. Millet fakirleşir dönemin darbe şakşakçısı, kartel medyası ve elitist iş çevreleri, ucuz kredilerle daha da zenginleşmiştir. Gazete manşetleri ve televizyon ekranları üzerinden irtica geliyor furyasına benzin dökenlerin hepsi 28 Şubat müdahalesinden ekonomik olarak büyük kazançlar sağlamıştır. Vesayete verdikleri desteğin karşılığını ucuz kredi, teşvik, iltimas, imtiyaz olarak ziyadesiyle almışlardır."

Dolayısıyla Türkiye’nin rüyası olan Ayasofya’nın açılışı siyasal merkezi, sosyolojik merkezi temsil noktasına getirdi. Suriye’de de siyasal merkezin sosyolojik merkezi temsil etmeye yönelmesi Şam Cami ile sembolleşti..

Birlik Politikası

2028’de İstanbul Fethi’nin 575. yıldönümü kutlaması, 2053’ün müjdesi olabilir. Önümüzdeki birkaç yıl içinde iç meselelerini halletmiş güçlü bir Türkiye, orta vadeli hedefi olan 2053’e, uzun vadeli hedefi olan 2071’e, kısaca Türkiye Yüzyılı’na emin adımlarla yürüyecektir.

Türkiye, Batı’nın dayattığı ‘böl, çatıştır, yönet’ ekseni yerine; birlik politikasına yönelince, işler kendiliğinden yoluna girecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batıcı seçkinlerin de eninde sonunda 85 milyonun bütün fertlerinin eşit olduğu, eşit muamele gördüğü yeni Türkiye gerçeğiyle yaşamayı öğreneceklerini, bu ülkenin asli ve tek sahibinin tüm kesimleriyle millet olduğunu er ya da geç kabulleneceklerini vurguladı.

Erdoğan, Türkiye'yi prangalarından kurtarma mücadelesinde önlerine çıkan en büyük engellerden birinin terör belası olduğunu söyledi.

Türkiye'nin terörle 40 yıllık imtihanında çok ciddi zorluklarla karşılaşıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Terör, sadece devletimizin bütünlüğünü ve milletimizin huzurunu değil, aynı zamanda demokrasimizi, ekonomimizi ve sivil siyaseti de hedef aldı. Terör tehdidi ülkemizde uzun yıllar siyaseti biçimlendirmek, siyasetçileri dar bir alana hapsetmek için bir sopa olarak kullanıldı. Biz 22 seneyi aşan iktidarlarımız boyunca bu tuzağa asla düşmedik. Güvenlik-özgürlük dengesini daima muhafaza ettik. Bu topraklardaki ezeli ve ebedi kardeşliğimize asla gölge düşürmedik, bilakis daha da güçlendirdik." dedi.

Terör örgütünün bir dönem istismar aracı olarak kullandığı bahanelerin hemen hepsinin ya ortadan kalktığını ya çözüldüğünü ya da hal yoluna girdiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Cumhur İttifakı ortağımız, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin cesur inisiyatifiyle başlayan, bizim kararlı tutumumuzla ilerletilen 'Terörsüz Türkiye' çabalarında dün itibarıyla artık yeni bir safhaya geçilmiştir. Önümüzde bin yıllık kardeşliğimizin arasına örülen terör duvarının yıkılması hedefine giden yolda tarihi bir adım atma fırsatı vardır. Emperyalizmin bu coğrafyada iki asırdır sergilediği sinsi ve kirli oyunun bozulması sadece ülkemizin ve vatandaşlarımızın değil, tüm bölgemizin kazanç hanesine yazılacaktır. Son dönemde iyice pervasızlaşan emperyalist niyetler, tüm dünyanın gözü önünde yaşanan insani trajediler, girilen yeni yolu daha anlamlı, çok daha önemli hale getirmiştir.

Türk'ü ve Kürt'ü ile bu milletin hiçbir ferdi, geçmişte yaşandığı gibi ikircikli söylemler ve eylemlerle süreci çıkmaza sokan hiç kimseyi affetmeyecektir." diyen Erdoğan, "Başlayan sürecin bütün unsurlarıyla yerine getirilip getirilmediğini ilgili kurumlarımız vasıtasıyla titizlikle takip edeceğiz. Bu kritik dönemin alay-ı vala ile değil, sükunetle, serinkanlılıkla, sabırla ve elbette samimiyetle yürütülmesinin en isabetli yöntem olduğu kanaatindeyiz. Bin yıllık kardeşliğimizi zehirleyen bu sorunun kalıcı, kati ve kesin olarak bitmesini istemeyenler unutmayın çıkacaktır. Dolayısıyla bu süreçte gelebilecek her türlü provokasyona karşı en üst seviyede dikkat sergileyecek, gereken bütün tedbirleri alacağız. Burada şunun da altını çizerek belirtmek isterim. Silah ve terör baskısı ortadan kalkınca doğal olarak siyasetin demokratik alanı daha da genişleyecektir. Türkiye, sadece emperyalizmin kanlı oyunlarını bozmakla kalmayacak, aynı zamanda ekonomik kalkınma ile dış ve iç politikadaki hedeflerine inşallah daha hızlı ulaşacaktır." ifadesini kullandı.

Terör örgütü, kendini feshederek elindeki silahları devlete teslim etme noktasına geldi mi? Suriye’de ABD’nin verdiği bir orduya yetecek binlerce tır silah Suriye devletine teslim edilecek mi? Silah ve cephanelerin devlete teslimi işin can alıcı noktası.. Bunu yapmazsa ve çatışma yoluna devam ederse, Türkiye’de de, Irak ve Suriye’de de fena halde ezileceklerdir.. Devletimizin üstün stratejisi ve kararlı politikası, ordumuzun gücü terörü ezmeye fazlasıyla yeter.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda millete seslenerek, "Milletimiz müsterih olsun, gönlünü ferah tutsun. 'Terörsüz Türkiye'nin kazananı Allah'ın izniyle Türk, Kürt, Arap, Alevi, Sünni ayırt etmeksizin 85 milyonun tamamı olacak, milletimizin her bir ferdi olacaktır. Biz bunu tüm hücrelerimizle, canıgönülden inanarak söylüyoruz.

Unutmayın, niyet hayır, inşallah akıbet de hayır olsun diyoruz. Mevla yolumuzu, bahtımızı açık etsin. Rabbim, bizleri millete ve memlekete hizmet yolundan ayırmasın. Rabbim, bu ülkeyi her türlü beladan ve ihanetten muhafaza eylesin." dedi.

2028’de İstanbul Fethi’nin 575. yıldönümü kutlaması, Türkiye Yüzyılı’nı müjdeleyeceğine inanıyorum.

İslam’ın emrettiği fazilet, adalet, fedakarlık ve birlik politikası, Türkiye’yi ve İslam alemini içine düştüğü parçalanmışlık zilletinden kurtaracaktır.

Mustafa Yürekli / Haber7

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi