Ahmet Hamdi Döner
Türk Yahudisi ?Sefarad?lar?
Halen Türkiye'de yaşayan Türk Yahudisi Sefaradlar'ın kültür ve uygarlık alanında ciddi araştırma ve çalışmaları var.''Osmanlı Türk Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi'' bunlardan birisi. Bu kurumun internet üzerinde birde web siteleri var, incelemenizi tavsiye ederim.
''www.istanbulsephardiccenter.com''
Bu adı geçen merkezin koordinatörü Boğaziçi Üniversitesi öğretim geörvlilerinden ''Karen Gerson Şarhon''dan bir makale aktarıyorum sizlere:
''Hikayemiz 1492 yılının Mart ayında başlar. İspanya?nın Katolik kralları Kastilya?lı İsabel ile Aragon?lu Ferdinand Katolik bir İspanya yaratmaya karar verirler. Dinlerini değiştirmeyi red eden bütün Müslüman ve Yahudiler?in İspanya?yı terk etmesi istenir.
Bazı tarihçilere göre sayıları 200 000?i bulan İspanyol Yahudileri Avrupa?nın kuzeyine ve bütün Akdeniz bölgesine yayılırlar. Yine bazı tarihçilere göre bunların 93 000 kadarı Osmanlı İmparatorluğu?na gelirler ve zamanın Sultanı II. Bayazıd tarafından kabul edilirler. 16cı yüzyılın sonuna kadar göç etmeye devam eden bu toplum adını İbranice?de ?İspanya? anlamına gelen ?Sefarad? kelimesinden alarak kendilerine ?Sefaradlar? adını takarlar.
Osmanlı İmparatorluğu?nda hüküm süren hoşgörü sayesinde Sefaradlar Köylerinin etrafına duvarlar inşa etmek zorunda kalmamışlar ve kendilerini geldikleri ülkenin yerli halkından ayrı tutmaya da mecbur olmamışlardır. Diğer yandan Osmanlılar da bu yeni tebaalarının yeteneklerinden yararlanmayı bilmişler, saraylarında birçok Sefarad diplomat, doktor vs... çalıştırmışlardır.
Osmanlı yönetimi altında Sefarad toplumu, din adamları, okul müdürleri ve hakimden oluşan yönetici kadrolarının etrafında ataerkil, dindar ve muhafazakar bir yaşam sürdürmüştür.
15ci yüzyılda İspanya?da yaşayan Yahudilerin hepsinin anadilleri İspanyolca idi. Osmanlı İmparatorluğu?na da bu 15ci yüzyıl İspanyolcası ile gelen Sefaradlar daha sonra bu dillerine ?Espanyol?, ya da ?Cudyo? yani ?Yahudice? adını verdiler. Dilleri ile özdeşleşme ihtiyacından doğan ?Yahudice? adı Alman Yahudileri tarafından kendi dillerini adlandırmak için de kullanılmıştır. Alman Yahudilerinin konuştuğu bir çeşit eski Almanca olan ?Yidiş? de ?Yahudice? demektir.
Sefaradlar her gittikleri yere bu 15ci yüzyıl İspanyolcasını götürdüler, fakat onların bu İspanyolcaları daha sonraki yıllarda İspanya?da meydana gelen değişiklikleri takip etmediği için hep 1492 yılındaki gibi konuşulmaya devam edildi. Yıllar geçtikçe de bu dil sadece Sefaradların konuştuğu bir dil kimliğine bürünmeye başladı ve bu kimlikle de bugünkü adını aldı: Judeo-Espanyol, yani Yahudilerin İspanyolcası.
Sefarad toplumunun her ne kadar İspanya ile iletişimi pek olmadıysa da kendi çevrelerinde yaşayan komşuları ile sürekli iletişim halindeydiler. Bu iletişimin sonucunda da gayet doğal olarak müzik, gelenekler, batıl inançlar, mutfak ve dil gibi birçok alanda komşularından etkilendiler. Türkçe, Rumca ve İtalyanca gibi komşu dillerden de birçok kelimeyi ödünç alarak Judeo-Espanyol?a mal ettiler; o kadar ki bir müddet sonra kelimelerin asıllarını tanımak güçleşti:
?fostan?
Türkçe?fistan?dan, ?elbise
align="justify"> ?çarukas? Türkçe ?çarık? tan, ?terlik?
?piron? Rumca
?piruni?den,
?çatal?
?presto?
Italyanca
?presto?dan,
?hızlı?
Hergün ezanların sesini duyan Sefaradlar kendi sinagoglarında da aynı makamları kullanmaya başladılar. Bu makamlarla duaları en iyi okuyanlara da Türkçe
?bülbül?den ?bilbil? adı verildi. Birçok efsane, masal ve geleneksel fıkralar Türk, Bulgar ve Rum kültür hazinelerinden ödünç alındı. Müslüman Türkler ve diğer toplumların paylaştığı batıl inançları Sefaradlar da paylaştılar.
?Telli Baba? gibi kutsallaşmış kişilerin türbelerini diğer din mensupları gibi Sefaradlar da ziyaret ettiler.
Bütün bu değişimler, etkilenmeler ve ödünç almalar, dil baskısı olmayan Osmanlı İmparatorluğu?nda yüzyıllarca devam etti. 19cu yüzyılın başında ise yeni bir etki kendini hissettirmeye başladı:
Fransız Devrimi ve ?hürriyet, kardeşlik ve eşitlik? idealleri. Osmanlı İmparatorluğu?nun her yanında olduğu gibi Sefaradlarda da bir Fransız hayranlığının başlaması Fransızca tedrisatlı Alliance Universelle Israelite okullarının imparatorluğun her tarafına yayılmasına yol açmıştır. 1912 yılında imparatorluğun Avrupa yakasında 52, Asya yakasında ise 63 olmak üzere 115 Fransızca tedrisatlı okulda okuyordu Sefarad çocuklar. Bunun doğal sonucu olarak Fransızca kültür dili ve azınlık olsun olmasın toplumun bütünün eğitimli kişilerinin dili haline geliyordu.
lang="TR">
Alliance okullarının eğitimi Judeo-Espanyol?u yeni bir etki altında bıraktı:
Fransızca?nın. Fransızca sayesinde de Sefaradlar büyük bir okuma yazma kolaylığı sağlayan Latin alfabesi ile de böylece tanışmış oldular. O zamanlara kadar Judeo-Espanyol?u İbrani harflerini kullanarak adı ?Raşi? olan bir alfabe ile yazanlar artık bu dili Latin alfabesini kullanarak da yazabileceklerinin farkına vardılar.
Judeo-Espanyolca yapılan bütün geleneksel eğitim Fransız etkisinde yapılmaya başlandı. Alliance okullarının mezunları da Judeo-Espanyol?u sadece anne-babaları veya bu okullarda okuyamamış kişilerle iletişimde kullanan elit bir tabaka oluşturdular. Fransızca bilmeyen kişiler de otomatik olarak "basse classe" yani ?aşağı sınıf? olarak görüldüler. Toplumdaki bu ayırım hem dilde hem de sosyal yapıda oluştu. Judeo-Espanyolca yazılan bütün makaleler Fransız stilinde yazılmaya başlandı ve tabii bu da İspanyolca?nın gramerini ve kelime hazinesini etkiledi.
1860larda ortaya çıkan Fransız etkisi 400 senelik Judeo-Espanyol kültürünü yok etmeye yetmedi tabii. Fransızca?nın toplumda etkisinin tepe noktasına ulaşması yine de üç kuşak sürmüş ve ondan sonraki kuşakta da hızla inişe geçmiştir.
1920lerden sonra hem Fransızca?nın hem de Judeo-Espanyol?un etkisinin azalması ise toplumda Türkçe?nin ana dil haline gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyetinin kurulması, ilköğretimin mecburi olarak Türkçe yapılması ve ?vatandaş Türkçe konuş? politikaları Sefarad toplumunda Judeo-Espanyol dilinin etkinliğini iyice kaybetmesine ve yavaş yavaş unutulmasına yol açmıştır.
Bunun yanı sıra iyi Türkçe konuşup büyük toplumun diğer fertlerinden ayırt edilmeme isteği de Judeo-Espanyol?u daha az konuşulur bir hale getirmiştir. Çok
küçük yaşlardan itibaren eğitimlerini Türkçe ile yapan çocuklar Türkçe?yi hem ana dilleri olarak hem de en çok ve en iyi konuştukları dil olarak görmektedirler. Büyükanne veya büyükbabalarından ya da ortaokuldan itibaren öğrendikleri diğer dilleri ise (İngilizce, Fransızca veya Almanca gibi) yabancı dil sınıfına sokmaktadırlar.
Bugün sayıları 25 000 civarında olan Sefarad toplumunun Türkçe tedrisatlı bir tane okulu vardır. Toplumun yaşları 40ın üstünde olan fertlerinin bazılarının Judeo-Espanyolu yaşatma çabalarına rağmen okullarda öğretilmediği, toplumun kimliğindeki rolü zayıfladığı ve gençler rağbet etmediği için bu dilin daha uzun yıllar var olacağını söylemek mümkün gözükmemektedir. Ne var ki, yabancı araştırmacıların ateşlemeleri ile toplumun içinde ?hiç olmazsa mirası unutmayalım? düşüncesi ile bu kültürün unutulmakta olan her alanında hummalı bir toparlama ve arşivleme faaliyeti de gözlenmektedir. Yüzyıllar boyu Türk kültürü ile yoğrulmuş Sefarad kültürü aslında Türkiye?deki inanılmaz kültür mozayiğinin vazgeçilmez bir parçası olarak kabul edilmelidir...''
*** ***
Elbetteki ''Sefarad Kültürü'' yerleşik uygarlığımızın dominant unsurlarından. Yakın gelecekte bu konuyla ilgili ciddi araştırma yapacak Türk Müslüman araştırmacılar çok ilginç gerçekler keşfedeceklerdir.
Musikiden, tarihe, edebiyattan sinema ve tiyatroya kadar absorbe olmuş İspanyol Yahudi Kültürü'nü açığa çıkartacaklardır.
Yine sizlere Sefarad Kültürü konusunda Türk Yahudi cemaati önde gelen isimlerinde Naim Güleryüz'ün Küba Sefarad Yahudileri ile ilgili bir çalışmasını Şalom Gazetesi'nden aktarıyorum:
''Havana kentinde El Centro Hebreo Sefaradi de Cuba (Küba Sefarad Yahudileri Merkezi) tarafından 27-29 Mayıs 2009 tarihleri arasında Havana Milli Kütüphanesi
Salonlarında düzenlenen Impronta de la Cultura Sefaradi en Cuba (Küba Sefarad Kültüründen Ezgiler) etkinliğine Küba?dan beş, ABD?den bir, Yunanistan?dan bir ve Türkiye?den iki konuşmacı katıldı.
Havana Büyükelçimiz
Şanıvar Olgun Kızıldeli tarafından davet edilen araştırmacı/yazar Naim A. Güleryüz, 28 Mayıs Perşembe günü La Vida Judia de Turquia en su Quincentenario (5. Yüzyılında Türkiye?de Yahudi Yaşamı) başlığı altında yaptığı ve 50 kadar saydamla süslediği İspanyolca sunumda Türk Yahudilerinin dünkü ve bugünkü yaşamları, kurumları, beklentileri ve geniş toplumla ilişkileri konusunda ayrıntılı bilgiler verdi.
29 Mayıs Cuma günü, Küba?lı Sefarad Gençlerinin sergilediği Sefarad müziği ve folklor dansları şöleninde söz alan İvet Güleryüz de Cultura Culinara Sefaradi en Turquia (Türkiye?de Sefarad Mutfak Kültürü) (*1) konusunu işleyerek, Türk Sefaradlarının sofra ve mutfak geleneklerini, Cuma gecesi, Cumartesi Sabahı ve Bayram günlerine özgü yemeklerini saydamlar refakatinde Judeo-Espanyol lisanında özetledi. Havana Büyükelçiliğimizin düzenlediği resepsiyonda sunulan Türk Sefarad yemeklerinden borekas?ların (2*)hazırlanmasını gözeten İvet Güleryüz?ün bu hazırlık sırasında videoya alınan görüntüleri de sunuma eşlik etti.
Aynı gün bir de fotoğraf sergisi açıldı.
20. yüzyılın başında özellikle Kırklareli, Edirne, Silivri ve kısmen de İstanbul?dan göç eden Sefaradların çoğunlukta olduğu Küba Sefarad Yahudileri fotoğrafları seyrederken nostaljik anlar yaşadılar ve ayrıntılı izahat aldılar. ?Turkanos? diye anılmaya devam eden ikinci, hatta üçüncü kuşak bu kişiler soruları ve anıları ile Türkiye özlemini dile getirdiler.
Naim A. Güleryüz, 2009 yılı sonu veya 2010 yılı başında 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi?nde Küba?ya göç eden Türk Sefaradları konulu bir sergi açma hazırlığı içinde olduğu belirtti.'' Alıntı:Şalom Gazetesi 28.07.2010
Araştırın dalın ''Şu Bizim Çılgın Sefaradlar'ın'' enterasan dünyasına ufkunuz genişlesin. Kırk yıllık 'talaş böreğimiz' bile Sefaradlar'ın borekas'ıymış. İzmir'de 'boyoz' denen börekler var. Asıl menşeiinin Yahudiler olduğunu söylemişlerdi. Tahinle yoğrulup yapılan, her İzmir'e gidişimde onlarca yediğim enfes bir börek.
Neyse Allah'tan Adanamız'ın şalgamı kebabı Jewish orijinli değil.
(1*)Sefarad mutfak kültürü konusunda son yıllarda D. Deniz Alphan tarafından hazırlanan ''Dina'nın Mutfağı'' adlı kitap vardır. Dina yazar Deniz'in annesidir.
(2*)Borekas bizim bildiğimizi talaş böreği patlıcanlı, patatesli lorlu yapılıyor. Daha fazla bilgi için:
"www.myjewishlearning.com/culture/2/Food/Sephardic_Cuisine/The_Mediterranean/Borekas.shtml
Ahmet Hamdi Döner
01.08.2010
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.