Ahmet Hamdi Döner
Kendi gökyüzünde uçmak...
Çok şeyler biliriz; biliriz de bir türlü bildiğimizin farkında olmayız. Biliriz de, bildiklerimizin yüzde kaçını günlük yaşantımıza düstur-u esasiden olarak nakşederiz?
Karman çorman olmuş bir hayatımız var. Trafikte seyretmek, dolmuş beklemek, öğle yemeğinde hangi fastfooda gideceğine karar vermek, her gün akşam haber seyrederken hayretten donup kalmak. Özgürce gökyüzünün altında akşam yürüyüşleri yapamamak ne zor şeymiş şu yaşamak dedirten berbat hayat-ı dünyeviye.
Aşklar bile gayri beni yoruyor. Soğuk soğuk terliyorum sevdiğimi bağrıma basınca. Korkuyla bakıyorum gözlerine...
Simurg Efsanesi'ni kaçımız bilir bilemem? Ben geçenlerde öğrendim. Ya da eskiden okuyup da önemsemediğim bir şeylerden. Bizim Nilay göndermiş e-posta olarak Simurg Efsanesi'ni. Gabria Garciel Marquez ve Cemil Meriç arasında med-cezirler yaşayan intellect bir bayandır kendisi; Cemil Meriç'i absorbe etmiştir. Cemil Meriç'i O'ndan çok daha farklı dinlersiniz: ?Aa Cemil Meriç bu muymuş?? dersiniz. Konuşmaya başlayınca susması kolay olmayan Nilay?ın sarfettiği her cümle Etna lavları gibi alüvyonlarla dolu. Okuya okuya patlamaya hazır hale gelmiş. Sürekli ?kor? kalmanın en mühim gereği, ?çok okumak?. Zira susmayı zor kılıyor ?kor olmak? ve korluğu korumak.
?Ateşe baka baka ateş olmak? kavramını bu kısa efsane ne kadar da güzel anlatıyor. Ateşi dışarıda aradığımız anlarda, aslında, O'nu nerede bulmamız gerektiği konusunda bizlere ipucu veriyor Simurg.
Simurg Efsanesi
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da batıda bilinen adıyla Phoenix ), Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş.Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanarak kül olmak suretiyle ölmesi, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir.
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi... İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri...
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş...
"Aşk denizi"nden geçmişler önce...". "Ayrılık vadisi"nden uçmuşlar...". "Hırs ovası"nı aşıp, "kıskançlık gölü"ne sapmışlar... Kuşların kimi "Aşk denizi"ne dalmış, kimi "Ayrılık vadisi"nde kopmuş sürüden... Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle...
Önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu ise bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu, yedinci vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" demektir... murg" ise "kuş"...
Simurg'un yuvasını bulunca öğrenmişler ki; "Simurg - otuz kuş" demekmiş. Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. 30 kuş, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.
Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
A.Hamdi Döner
17.11.2010, Adana.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.