Hayati Koca
Önce Ev Vardı
Cumartesi Yazıları - 74
“... anahtarı kaybolmuş evi arıyoruz galiba.”
“... pamuğu varedenin; serilsin diye kilimden, örtülsün diye yorgandan haberi olmadığı düşünülemez.”
Önce Ev Vardı
Evlerin sayısı arttıkça evdekilerin sayısı neden azalıyor? Yoksa anahtarı kaybolmuş evler mi var?
Ha ha ha... Ne kadar da safsınız Bayım! Anahtar kaybolmuşsa yenisini yaptırırız; olmazsa çilingir çağırırız, dedi.
Hayır Bayım! Evin anahtarı hiç kaybolmamalı. Mesela dedemin evinin anahtarı hiç kaybolmadı; çünkü ya evini kilitlemeyecek kadar emin zamanlarda yaşadı ya da anahtarı kendinden bir parça haline getirdi. Önce ev vardı.
Ev, bir yuvanın adıydı; ailenin temeliydi. Ev, bir medeniyet durağıydı. Önce ev vardı.
Eve gitmek, eve dönmek, eve varmak, evde olmak... İkinci sorunun sorulmasını anlamsız kılan birinci cevaptır.
Evde yenilen yemekten sonra daha çabuk acıkır insan; çünkü yemek onu yemez. Evde yıkanan elbise daha çabuk kirlenir; çünkü en temiz taraftan gelmiştir. Evde konuşulanlar bir sır gibi saklanır; çünkü sadece bir yere aittir. Evin en soğuk hali bile sıcak bir otel duvarından daha samimidir; çünkü otel şiirlerindeki yalnızlığı sayamazsınız, diyelim ki saydınız, kaldıramazsınız.
Evde olmak, insanın olma sürecinin başlangıcıdır. Neden evliliklerin ilk durağı evdir? Neden yalnızlığın resmi sokağa düşer? Kimse olmazsan, kimsesiz sokak ne söyler ki sana?
Hiçbir evin anahtarı kaybolmamalı. Hiçbir evin kapısı zorla açılmamalı. Evin incindiği kadar evdekilerin incineceği unutulmamalı. Ev korunmalı ki, dumanlar yükselsin! Ev korunmalı ki, yerlilerin yeri belli olsun!
Çukurova/ ADANA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.