
Hayrettin Durmuş
Gülistanın solmayan gülleri...
Şark-İslâm klasikleri arasında yer alan, birçoklarınızın bildiği, asırlardır zevkle okunan bir eserden bahsetmek istiyorum size. Bu eser, Sadi Şirazi'nin Bostan ve Gülistan isimli kitabıdır.
Moğol sürülerinin Anadolu'yu yakıp yıktığı yıllarda yazılmaya başlanan bu kitapta birbirinden ibretli ahlâk dersleri yer almaktadır. Kitapta; zalim sultanlar, bildiğiyle amel etmeyen âlimler, yoksulu gözetmeyen zenginler, yalancı, ikiyüzlü ve nefsinin aşağılık isteklerine boyun eğen kimseler eleştirilmekte, bunlara karşılık adalet, cömertlik, takva, sevgi gibi bütün evrensel insani erdemler övülmektedir.
İnsan kalmak zor iş
Kitabın yazarı Sadi, fertleri yalnız olarak değil, geniş bir camianın uzuvları olarak incelemektedir. Mesut fertlerin ancak nizamlı cemiyetin içinde var olabileceğine inanmaktadır. Cemiyet bozuk olursa fertler de bozulacaktır. Hükümdarlar, vezirler, fakirler, zenginler, dervişler, askerler, memurlar, sanatkârlar, herkes bu cemiyetin içinde yer almakta, bunlardan iyilik yapanlar ödüllendirilirken, kötülük yapanlar cezalandırılmaktadır.
Hintli yazar Beydaba'nın Kelile ve Dimne'si, Süleyman Tevfik'in Banu Cihan ve Tutiname' si de Bostan ve Gülistan gibi hikmet dolu öğretici metinlerden oluşan kitaplardır. Bu kitaplardan hiç olmazsa birisini mutlaka okumak ufkumuzu genişletecek, bize insanlığımızı hatırlatacaktır. Unutmayalım ki, yaşadığımız çağda en zor iş insan olmak, insan kalabilmektir.
Allah, Sadi'ye rahmet eylesin. Bostan ve Gülistan'ın güllerini soldurmasın. Bizlere de güzel ahlâkla ahlâklanmayı nasip eylesin. Okuyucularımız da sıkılmadan Sadi'nin sözlerini dinlesin:
?Ben ulu dağlar bilirim ki, ufacık taşlardan meydana gelmiştir. Görmez misin, karıncalar topla-
nınca nasıl cenk aslanının hakkından gelir? Bir tek kıl, ibrişim telinden bile zayıftır, ama çoğalır-
sa zincirden daha sağlam olur.?
Sevgilinin sunduğu acı
Aşığa şeker gibi gelir
"Ey güzel huylu okuyucu! Şunu bil ki, ben hüner sahiplerinin kusur bulmaya çalıştıklarını görmedim.
Hüner sahipleri başkalarının gamını çekmekten kendi keyiflerine bakmazlar.
Kusuru kendisine söylenmeyen adam bilmezlikle ayıbını hüner sanır.
Eğer yiyip yatmaktan başka bir şey bilmiyorsa, adam hayvandan nesiyle yüksek olur?
Tevazu büyüklerden gelirse iyidir. Yoksul tevazu gösterse bile bu onun tabiatıdır.
Ben ulu dağlar bilirim ki, ufacık taşlardan meydana gelmiştir. Görmez misin? Karıncalar toplanınca nasıl cenk aslanının hakkından gelir? Bir tek kıl, ibrişim telinden bile zayıftır ama çoğalırsa zincirden daha sağlam olur.
Efendi sabahları davul sesiyle uyanır. Bekçinin gecesinin nasıl geçtiğini nereden bilsin. Kervan halkı da sadece kendi yükünün kaygısını çeker. Yaralı eşeğe kimse hâlin nedir diye sormaz.
Sevgilinin kendi eliyle sunduğu acı şeker kesilir.
Ali'nin Zülfikâr'ının kında, Sadi'nin dilinin damağında durması doğru değildir.
Mecnun'la konuşacaksan eğer Leyla'nın güzelliğinden bahset."
Tadı damağınızda kalacak daha ne sözler var kitapta. Okudukça bu satırların yazarına hak verecek, siz de Gülistanın solmayan güllerini dereceksiniz vesselam.
Not: Bu yazı, Diyanet Aylık Avrupa Dergi Kasım 2010 sayısında yayınlanmıştır.
Hayrettin Durmuş
Çağımızda İslam’ı Anlamak
08 Nisan 2025 Salı 21:08Çanakkale’de Şahlanan İman
18 Mart 2025 Salı 14:42Ramazan Manileri
04 Mart 2025 Salı 15:44Şubat’ın Kıpkısa Tarihi ve Edebiyat
07 Şubat 2025 Cuma 09:52Neşet Ertaş Gönül Dağımızdı
26 Eylül 2024 Perşembe 00:09İlkokula Başladığım Gün
09 Eylül 2024 Pazartesi 19:20Yaz Dersleri Bitmesin
23 Ağustos 2024 Cuma 15:18Değişmeyen Asıl Gündem
07 Ağustos 2024 Çarşamba 20:25Temmuz’un Kıpkısa Tarihi
02 Temmuz 2024 Salı 13:49Sevgi olmasa çekilir mi kahrı dünyanın?
15 Haziran 2024 Cumartesi 19:50




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.