Mustafa Yürekli
Duvar yazılarında buharlaşan ne?
Sosyal medya yazarı mı olmak istiyorsun? Her dönemde moda olan duvar yazıları yazmaktan ne tutar seni?
Son elli yıllık siyasi tarihimizi, ?duvar yazıları? üzerinden de okuyabiliyorsan, durma oku da, öyle başla yazmaya.. Seksen öncesi ideolojik savaşlar döneminde, duvarlar, politika sahası, yani iktidar alanı, dövüş yeriydi.. Bunu bilen kaç kişi kaldı?
27 Mayıs?ta ülke gençlik hareketlerine sahne oldu; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Trabzon, Erzurum gibi büyük şehirlerde mitingler, yürüyüşler, gösteriler, afişlerle birlikte duvar yazıları da görünmeye başladı. Yirmi yılı aşkın bu sürede, davaların talim terbiye tahtası olan duvarlarda, birkaç nesil kendini ifade etti. Sevgilerini haykırdılar, düşmanlarına gözdağı verdiler.. Topluma neler verebileceklerini ve can başta olmak üzere nelerden vazgeçebileceklerini dile getirdiler. Duvar yazıları, dava delilerinin sesiydi ve bir aşk edebiyatıydı. Duvar yazıları yazarları da birer gerilla, birer mücahit, birer savaşçıydı.
Geceleri duvar yazıları için sokaklara dökülürdü gençler.. Bir ellerinde boya dolu kova, diğer ellerinde fırça, sabaha kadar koşuşturarak, şehri sokak sokak yazılarla bezerlerdi.
Biz İslamcı gençler, gençlik olaylarının dışında dururduk. Terörün darbe ortamı hazırlamak için derin devletinin bir oyunu olduğunu söylerdi büyüklerimiz; dolayısıyla bu ?horoz dövüşü?nde yoktuk biz.. Fakat bu, pısırık olduğumuz anlamına gelmezdi.. Dokunan, yanardı. İslamcı gençlerin de kurtarılmış bölgeleri vardı, kurtarılmış ilçeleri ve illeri.. İslamcı gençler de yürüyüş yapar, konferans toplantısı ve mitingler yapardı. İslamcı gençler de afiş asar, duvar yazıları yazardı. Biz İslamcı gençler genelde ?Hak yol İslam!?, ?Şeriat gelecek vahşet bitecek!? ve ?Hayat iman ve cihattır? yazılarıyla donatırdık duvarları, ağırlık kazandığımız bölgelerde.
KİM BİLİR KAÇ GENÇ ÖLDÜ
İstediğin yere istediğini yazamazdın..
Her mahalle bir davanın kurtarılmış bölgesiydi, kimi mahalleler ?Küçük Moskova?, kimi mahalleler ?Küçük Pekin? ve kimi mahalleler ?Ergenekon?.
Kimse küllüğünde kuş uçurtmazdı.
Diyelim kendi bölgende yazıya çıktın, güvenli değildi, her an karşı tarafın saldırısına uğrayabilirdin.. Bu yüzden birkaç kişi yazı yazıyorsa, onların üç beş katı büyüklüğünde bir grup, çevreyi kollayıp güvenliği sağlardı.
Kimi gecelerde, özellikle sınır bölgelerde ideoloji savaşları çıkardı, silahların patladığı bile olurdu..
Duvar yazıları uğruna kim bilir kaç genç can verdi..
Bu yüzden şehirlerde emniyetin ekip arabaları gece boyu mahalleleri turlardı.
Polisler de etten kemikten yaratılmış insandı ve ideolojileri vardı, taraf olduğu grubun duvar yazısı yazmalarına izin verir, uzaktan kollayarak destek bile olurlardı ya da karşıt görüşten gençler yazıya çıkmışlarsa yakalanıp karakola götürülür, ifadesi alınıp yargının önüne çıkarılırdı. Duvar yazıları yazdığı için hapse düşüp yatanlar var mı bilmiyorum.
Duvar yazıları yazmanın güvenli olmadığı yerleri de bilirlerdi polisler, dolayısıyla genelde yazmaya izin vermezlerdi, çatışmanın önünü almak için.
AŞK MEŞK EDEBİYATI
12 Eylül 1980 askeri müdahalesinde gençlere ?Dövüşme! Seviş!? denildi..
Duvar bizim için er meydanıydı. 12 Eylülden sonra ideolojik savaşların sıcak hattı olan duvarlar, aşk meşk davalarına ev sahipliği yapmaya başladı. Biz seksen öncesinde duvarlarda ölüm kalım savaşı vermiş kuşaklar için tuhaf bir durumdu, sokak duvarlarında aşk meşk edebiyatının yapılması..
Bu ironi, apaçık toplum mühendislerinin hayata müdahalesiydi.
Duvar yazıları, artık içerik olarak da, biçim olarak da gülümsetiyor insanı: ?Ya aşkıma karşılık ver, ya da peşinden koştururken eskittiğim ayakkabıların parasını...? diye bağırıyordu bir genç, bir duvar yazısında.. Bir başka genç de ?Sevmek çay, sevilmek şeker! Garipler çayı şekersiz içer..? diyordu bir duvarda.
Olur olmadık yere yazılmış feryatlar, her köşe başında bir duvarda karşımıza çıkan bu içli sanat eserleri, gerçekten zaman zaman gülümsetiyor beni: Bana hoş gelen, içerikten çok, yazının şekli, harflerdeki karakter, punto ve eğim. İçindekileri haykırma coşkusuyla dev harflerle başlayan yazarın, duvarın hislerine cevap verecek genişlikte olmamasından mıdır, coşkunun azalmasından mıdır bilinmez, yazının sonlarına doğru, yazının puntosu küçülüyor.. Yüz elli puntoyla başlayan ?Filan seni çok sev.....?deki duygu seli, yerini, yirmi otuz puntolu ?...yorum?a bırakıyor...
İNTERNETTE DUVAR YAZILARI
28 Şubat sonrasında bilgisayar ve internet hayatımızda daha bir öne çıktı.. Photoshop ile resimlere, duvar görüntülerine yazı yazmak dönemi başladı. Duvara grafitti yapma dönemiydi bu, aynı zamanda.. İnternette ?duvar yazıları? deyimi, ?özlü sözler? anlamında kullanılır oldu. Geçenlerde bir web sitesinde duvar yazısı olarak ?Eğer dünya görüşünüz tuvalet duvarındaysa, sizin işiniz sifona kalmıştır.? sözünü gördüm. Ürperdim ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Son zamanlarda sosyal medyada paylaşılan sözler rahatsız edeci boyutlara gelmişti ve bu konudaki düşüncelerimi dile getirme niyetindeydim zaten.
Sözün eriyip buharlaştığı bir çağda yaşıyoruz.. Duvar yazıları, darbelerle hamur haline getirilmiş bir toplumun su gibi gençlerinin buharlaşması değil de nedir?
Gelelim, yazının başındaki ?Yazar mı olmak istiyorsun?? sorusuna.. Durma, bir sosyal medyada sayfa aç, duvar yazılarına başla.. Allah?ın günü çok, ortamda da laf çok.. Korkma, millete baka baka, bir gün sen de kendini ifade eder hale gelirsin.. Bulursun elbette yazacak bir şeyler.
Duvar yazılarının telifi yok. Bedavadan şöhret olacaksın, kötü mü?
Maddi getirisi olmadığı varsayıldığından yazarı cüretkardır, yapay bir içtenlikle ve görülmemiş çeviklikle yaklaşır, ısısını hızla ayarlar, her türlü etkiler sizi yani..
Duvar yazıları çağındayız, bu basit işlerin bile yazarlık sayıldığı zamanlarda.. Bakalım başımıza daha neler gelecek..
Mustafa Yürekli / Haber 7
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.