Mustafa Yürekli
Avrupa'nın merhametine mi kaldık?
İki asırdır Türkiye, askerî müdahalelere sahne oluyor. Avrupa?nın bize müdahaleleri, ta 1808?deki Sened-i İttifak olayına kadar gider.
Günümüze kadar uzanan mahut darbe alışkanlığın asıl başlangıcı, 1876 yılında, Sultan Abdülaziz Han?ın hal edilmesinden dört gün sonra Süleyman Paşa tarafından iki bölük askerle kaçırılıp katlettirilmesi olayıdır.
31 Mart Vakasında, Avrupalı devletlerin kuklalarıyla dolu, mason yuvası İttihat ve Terakki hesabına harekete geçen Selanik?teki 3. Ordu, güya ?irtica tehlikesi?ni bastırmak için ?Hareket Ordusu? adıyla İstanbul?a gelerek, Sultan Abdülhamit Han?ı tahttan indirdi. Ondan sonra da İmparatorluk fiilen dağılma sürecine girdi. Gerisi malum zaten... Sadece dokuz sene içinde, koskoca Osmanlı Devleti, milyonlarca kilometrekarelik topraklarıyla birlikte dağıldı gitti!..
31 Mart Vakası?nda ayaklanan ayak takımına, ?Din elden gidiyor...? diye slogan attırıldı. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan darbelerinin gerekçesi ise, ?şeriat tehlikesinin? gelmekte olmasıydı... Ancak temelde, maksat ve hedef aynıydı!
Tarihten gerekli dersi çıkartmadığımız için bugün darbelerin maddi ve manevi tahribatını konuşuyoruz.. İşin kötüsü, hala daha 31 Mart?ı, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan darbelerini yanlış okuyanlar o kadar çok ki... Ne hazin bir durum.
İSLAM ÜLKELERİ BİRLEŞEMELİ
Türkiye?ye karşı ABD, Avrupa, İsrail birlikte hareket ediyor.
Dün Avrupa nasıl Osmanlı İmparatorluğu?nu yıkıp tarih sahnesinden uzaklaştırdıysa, bugün de Amerika aynı strateji, aynı politikalarla Türkiye Cumhuriyeti?ni yıkıp tarihin tozlu sayfalarına gömmek istiyor. Ne yazık ki, iş işten geçtikten sonra, oynanan oyunların farkına varmak, bir şey ifade etmiyor. Zira bazı şeylerin telafisi imkansızdır.
Dün aralarında yüz yıl, otuz yıl savaşları yapmış Avrupa ülkeleri, 1648?de Vestfalya Antlaşması?nı yaparak bir asırlık kanı durdurdu ve sükûna erdi.
Avrupa ülkeleri, aralarında birliği sağlayıp iki asırdır dünya gücü olurlarken, Ortaçağ koşullarına yuvarlanan ve 59 devletten oluşan İslam coğrafyası, bu gidişle 250 devlete, 500 devlete bölünecek..
Oysa ABD, Avrupa, İsrail?e karşı, Türkiye liderliğinde İslam ülkeleri birleşmek zorunda.. Müslüman halklar, birleşmeyi başaramazlarsa bu süreçte köleleşeceklerdir.
AVRUPA?NIN MERHAMETİNE Mİ KALDIK
İran ile Azerbaycan arasındaki gerginlik Azerbaycan?ı İsrail?e yaklaştırdı. Azerbaycan İsrail?den 1 milyar doları aşkın askerî malzeme aldı. Ve hava üslerinden birini İsrail?e tahsis etti.
Türkiye?nin Suriye ve Irak?ta istikrar ve barış gayretlerini İran engellemektedir. Suriye halkına zulmeden Esad?ı destekleyen İran?dır. Irak?ta ise Nuri el Maliki?yi kışkırtarak Irak?ta mezhep savaşını körükleyen de İran?dır. Lübnan?daki istikrarı bozan ise Suriye ve İran?dır.
Hayalet şehir Humus?ta cami duvarları kevgir gibi kurşun delikleriyle dolu ve hatta minareler bile delik deşiktir. Beşar Esad ve babası Hafız Esad kendi halkına soykırım uygulayan tarihin kaydettiği en gaddar kişilerdir. Suriye?deki acı bilanço şöyledir: 50 bin ölü, 50 bin yaralı, 50 bin göç (22 bini Türkiye?de) Suriye ile 910 kilometrelik sınırımız var. Bin yılı aşkın tarihî bağımız ve akrabamız olan bir ülkedir.
Esad rejiminin siyasi müzakerelerle devrilemeyeceği kesindir. Zulüm devam ettiğine göre Birleşmiş Milletler öncülüğünde müdahale şarttır. Suriye?de akan kan Müslüman kanı olduğu için başta Birleşmiş Milletler olmak üzere hiçbir devlet ve kurum gerekli tepkiyi göstermiyor.
Her geçen gün Avrupa?nın merhametine muhtaç haline getiriliyoruz: Birleşmiş Milletler 5 ülkenin vesayeti altındadır. Birleşmiş Milletlere üye 200 ülke müdahale için evet dese bile Rusya ya da Çin?in vetosu ile bu karar uygulanamaz.
Mustafa Yürekli - Haber 7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.