Mustafa Yürekli
Anayasa yapamayan milletin devleti olur mu?
Türkiye hala Batı etkisinde.. Dünya güçleri, Türkiye?yi kendi haline terk etmiş değil.
1960 Anayasası?nın yürürlükte olduğu dönemde dünyaya geldim, bu ortamda geçti çocukluğum ve gençliğim. Ömrümün son otuz yılı da1982 Anayasası?nın temin ettiği ortamda geçti.
Kalan ömrümü, yeni anayasanın sağlayacağı demokratik ortamda geçirmek istiyorum.
Bu yazıda, kendi hayatım üzerinden yaptığım bu muhasebenin dökümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
1960 ANAYASASIYLA YAŞANANLAR
1960 Anayasası, Türkiye?nin ABD ve SSCB liderliğindeki çift kutuplu dünyaya intibakını amaçlıyordu. Türkiye, ABD?nin hükümranlık alanında bulmuştu kendini; ülkemize biçilen tarihi rol, Rusya?yı güneye indirmemek.
Akdeniz?in bekçiliğini yapıyorduk ama Kıbrıs?ta Rumlar tarafından kanımız dökülüyordu. Kanayan topraklar, Kıbrıs, Kudüs ve Doğu Türkistan bizi bekliyordu.
Dünya güçlerine rağmen 1974 Kıbrıs Barış Harekatı?yla hakkımızı aradık; Kıbrıs?taki Müslümanların din, can, mal, nesil ve kültür güvenliğini sağlamak için adaya ağırlığımızı koyduk. Dünya güçleri, Kıbrıs?a müdahalemizi hala affedemiyor. Kudüs ve Doğu Türkistan?ın gözü ise hala bizde..
1960 -80 arası dönemde Türkiye terör belasıyla uğraştı.. Afganistanlı sosyalist devrimci lider Babrak Karmal?ın ruhu dolaşıp durdu topraklarımızda. Rus ordusunu İstanbul?da, tanklarını Vatan Caddesi?nde hayal etmek, Rus ordusunu Ankara?da, tanklarını Tandoğan Meydanı?nda hayal etmek çağdaşlık, devrimcilik sayılıyordu. Bizdeki sol liderler, Karmal?ın çırağı bile olamazlardı. Sağ sol çatışmasıyla 12 Eylül askeri müdahalesine ortam hazırlandı.
12 Eylül 1980 öncesine baktığımızda, içerde ve dışarıda şartların olağan üstü olduğunu görürüz. İran İslam Devrimi, Irak?ın ABD adına İran?a saldırısı, Rusya?nın Afganistan?ı işgali ve İsrail?in Kudüs?ü başkent ilan etmesi, Türkiye?de Müslüman halkı çok etkilemişti.
İslam devrimi, İran için emperyalizm karşısında bir nefis müdafaasıydı. Türkiye Müslümanları olarak İran İslam devriminden çıkardığımız ders, anti emperyalist mücadelenin mümkün olduğuydu. Çorum ve Maraş olaylarıyla Alevi-Sünni çatışmasının körüklenmesi, İran İslam Devrimi?nin etkilerini yok etmek içindi..
Türkiye?de bir İslam devriminin gerçekleşmesi beklenmiyordu elbette. Müslüman halk ne teşkilatlanmıştı, ne de bir devrim için gerekli uyanıklık ve diriliği sağlayan fikri önderlik vardı. Bugün abartılarak anlatılan Akıncılık, Ülkücülük v Mücadelecilik aslında birer üniversite gençlik derneklerinden ibaretti ve hedefleri kültürel alanla sınırlıydı.
TCK?nın 163. maddesi, Müslüman halkın sırtında şaklayıp duran bir kırbaçtı, devrimci bir İslami hareketin çıkması zaten mümkün değildi.
12 EYLÜL ANAYASASIYLA YAŞANANLAR
12 Eylül askeri müdahalesi toplumsal hafızayı kazıdı, son yirmi yılda oluşan birikimi yok etti, Türkiye?nin başına PKK?yı sardı, dahası İslam dünyasının NATO?su diyebileceğimiz SENTO?yu kapattı, dağıttı.. SENTO kapatılmasaydı ne ABD Irak?ı işgal edebilirdi, ne de PKK Kuzey Irak?ta ve Suriye?de yer bulabilirdi..
12 Eylül ABD?nin Türkiye?yi PKK?yla hançerleyip kafese kapatmasıydı.. Yürürlükteki 1982 Anayasası bu ortamı sağlamak için yapıldı.
Devlet politikasıyla Doğu?da ve Güneydoğu?da Osmanlı?dan kalan medreseler kapatıldı, Kürtler cahil, ahlaksız, fakir ve mağdur duruma düşürülmek ve teröre itilmek istendi.
1982?den beri, otuz yılı aşkın süredir yürürlükte olan 82 Anayasası, tıpkı 60 Anayasası gibi bürokratik oligarşiye ülkeyi çiftlik haline getirdi, dilediklerinde müdahale edip Türkiye?yi dünya güçlerinin belirlediği vaziyet ve istikamette tutmalarını sağladı.
Oysa 1990?lara gelindiğinde SSCB çökmüş, Kafkasya özgürleşmiş ve Türkiye için yeni ufuklar açılmıştı. Kemalist, laik bürokratik oligarşinin yönetimindeki Türkiye, PKK terörü yüzünden iyice içine kapanırken, Kafkasya?daki yapılanmaya ilgisiz kaldı, tarihi bir fırsatı kaçırdı.
28 Şubat müdahalesinin amaçlarından biri de Türkiye?yi Kafkasya?dan uzak tutmaktı. Türkiye?nin Kafkasya?da bıraktığı boşluğu, ABD, İsrail, Rusya ve Avrupa devletleri doldurdu.
ANAYASA ÇALIŞMASININ DIŞ VE İÇ DİNAMİKLERİ
TBMM, 2012 yılında sivil ve demokratik bir anayasa yapma amacıyla çalışmalara başlayacak.
Türkiye, 100 yıl öncesine geri döndü. TBMM?nin 20 Ocak 1921?de yaptığı Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, Türkiye'nin ilk anayasasıydı.
Dünya güçleriyle işbirliğine girdikleri için 1908?de devletin başına geçenler, Libya ve Balkan Savaşlarıyla, Birinci Dünya Savaşı?yla 9 milyon kilometrelik ülkeyi, ta 783.5 kilometreye kadar küçülttüler.
1920?de kurulan TBMM, Milli Mücadele?yi vermek zorunda olduğundan ilk anayasayı yapma fırsatı da bulmuştu. Ne var ki bürokratik oligarşi, koşullar değiştikçe anayasalar yaparak ülkeyi bugüne getirdi.
Hilafeti kaldırarak İslam birliğini imkansız hale getirdiler. Türkiye?nin iradesini çelikleştiren İslam ahlakı ve hukukundan iyice uzaklaştık. Medreselerin, tekke ve zaviyelerin kapatılması kendi medeniyetimize dönüş yolunu iyice kapadı.
Üç anayasa, 1924, 1960 ve 1980 anayasaları bürokratik oligarşinin dayatmalarıydı..
TBMM, 1921?den sonra ilk kez 2012?de anayasa yapma pozisyonuna giriyor. TBMM, geçen asırda, 20. yüzyılın başında girdiği anayasa çalışmasına ara vermek zorunda kalmıştı. Bakalım 21. yüzyılın başında TBMM anayasa çalışmasına yeniden başlayabilecek mi? Milli iradenin tecelligahı olan Meclis?in anayasa yapması demek hakimiyetin millete geçmesi anlamına gelir.
Türkiye hala Batı etkisinde.. Dünya güçleri, Türkiye?yi kendi haline terk etmiş değil.
İsrail?in öncülüğünde Yunanistan, İtalya, Fransa ve Almanya, Akdeniz?deki İslam hükümranlığına son vermek istiyor.. Otuza yakın ülkeye ulaşan AB artık belirlenen rolden uzaklaşmış görünüyor ve dağıtılması gerekiyor. Yerine Akdeniz İttifakı oluşturuluyor.
İsrail, Yunanistan?ı içine düştüğü mali çöküntüde fena yakaladı, Kıbrıs İsrail?in arka bahçesi haline geliyor. İsrail, Türkiye?den rol çalıp enerji merkezi olmayı hedefliyor: Doğu Akdeniz?in petrol ve doğal gazını çıkarıp Yunanistan üzerinden Avrupa?ya satmayı planlıyor.
Akdeniz?i paylaşıyorlar. ABD?ye rağmen İsrail Doğu Akdeniz?i, İtalya Orta Akdeniz?i ve Fransa da Batı Akdeniz?i hükümranlık alanına almaya çalışıyor. Almanya ve Yunanistan da bu paylaşımdan pay kapma derdindeler.
Akdeniz?i paylaşma ve yeni düzen getirme amacıyla gerçekleştirilen bu yeni oluşum, hiç küçümsenmemeli. Dolayısıyla Arap Baharı?na yeni oluşan bu şer ittifakı açısından bakmak gerekir.
Türkiye, Akdeniz?in paylaşılmasında en büyük engel görünüyor. Oluşturulmaya çalışılan İsrail, Yunanistan, Fransa, İtalya ve Almanya ittifakı, Türkiye?nin demokratikleşmesini istemiyor bu yüzden.
DEMOKRATİK ANAYASA MİLLİ DAVAMIZDIR
Bürokratik oligarşinin devletteki iktidarını korumak için TBMM?nin anayasa çalışmalarını tavsatmak, akamete uğratmak ve uzun zamana yaymak için pek çok taktiğe baş vuracaktır.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, tecrübeli bir devlet adamı, usta bir politikacı, dahası zeki, cesur, çalışkan bir millet evladıdır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa yapmanın önemini bildiklerinden Cemil Çiçek?e destek vereceklerdir.
Kafkasya fırsatını değerlendiremeyen Türkiye, bakalım Ortadoğu?nun yeniden yapılanmasına etkin katılabilecek mi? Son yıllarda bölgede yaptığı çalışmaların sonuçlarını toplayabilecek mi? Akdeniz?i paylaşmaya oturmuş İsrail, Yunanistan, Fransa, İtalya ve Almanya ittifakı karşısında varlık gösterebilecek mi?
Dünya güçlerinin baskısı, işbirlikçi muhalefetin ayak oyunları ve bürokratik oligarşinin, kurulu düzenin devamını isteyen sermaye, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve medyanın direnişiyle baş edebilirse, önümüzdeki dönemde TBMM yeni, sivil ve demokratik bir anayasa hazırlayacak. Bürokratik oligarşinin siyasi uzantısı pozisyonundaki muhalefet partileri, özellikle CHP, TBMM?nin anayasa çalışmalarına engel çıkarmaktan çekinmeyecektir.
Yeni anayasa bürokrasi karşısında siyaseti daha da güçlendirecektir. Türkiye yeni anayasayla ayakları üzerine kalkacak, tuttuğunu koparıp sözünü dinletecek bir devlet olacak. Yeni anayasa, bizi demokratik büyük Türkiye?ye ulaştıracak milli davamızdır.
Millet olarak yakaladığımız bu anayasa yapma fırsatının değerini bilmek zorundayız, süreci dikkatli takip etmek ve oyunlara gelmemek gerekiyor.
Mustafa Yürekli / Haber 7
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.