Bir beyaz casus: Mustafa Öztürk
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Mustafa Öztürk'ün Kur'an-ı Kerim ile ilgili yaptığı açıklamaların yer aldığı bir videoyla sosyal medyada karşılaşmıştım..
Videoyu baştan sona izledim.
*****
Çap Meselesi
Mustafa Öztürk, bu videoda Kur’an-ı Kerim’i mana ve lafız olarak ikiye ayırıyor, anlamın Allah’a ait, lafız ve üslubun Hz.Peygamber’e (s.a.v.) ve döneminin koşullarına ait olduğunu söylüyor.
"Hicaz bölgesine indirilen, muhtevasında dönemin koşullarından etkilendiğini iddia ettiği ‘Kuran’daki çap Allah’ın çapı olabilir mi?" dedi. "Kur’an-ı Kerimdeki bu dil Allah’ın dili olabilir mi?" ifadelerini kullandı.
Tarihselcilerin başı olan Öztürk'ün sözleri, tevhid inancıyla, Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat akidesiyle bağdaşmaz..
Açıklamaları büyük tepki topladı.
Mustafa Öztürk, bu videonun ortaya çıkmasının hemen ardından, kendi sosyal medya hesabından M. Ü. İlahiyat Fakültesi dekanlığına emeklilik dilekçesini verdiğini duyurdu.
Mustafa Öztürk, paylaşımına ilişkin değerlendirmesinde ise, "Bugün itibariyle akademiye, akademisyenliğe ve ilahiyat alemine veda ediyorum. Artık yeter. Benden bu kadar." ifadesini kullandı.
Mustafa Öztürk, kelam ilmindeki "Kur’an mahluk mudur değil midir?" tartışmasını gereksiz yere tefsir ilmine taşıdı. İlmi bir konuyu, seküler tarihselcilik doktrini üzerinden kahvehanelerdeki geyik muhabbetine dönüştürmenin faturasını ödedi.
Böylece çap meselesinin "Mustafa Öztürk’ün çap meselesi" olduğu ortaya çıktı.
Tarihselcilik Sapıklıltır
Önce tarihselciliğin ne olduğunu kısaca açıklayalım..
Tarihsel/tarihî olma, bir zamana, bir tarihe ait olma, mutlak olmama, zaman ve mekân üstü olmama demek. Tarihselcilik 19.yüzyılda Hegel ile başlayan pozitivist bir öğretidir. Tarihin zihinsel bağlamda izahıdır.
Tarihselcilik, başta Kitab-ı Mukaddes olmak üzere özellikle vahye ait metinlerin sadece varoluşlarının değil, içerdikleri değerlerin ve hükümlerin dahi sırf var oldukları zamana ve şartlara ait olduğu, ilerleyen zamanlar için geçerli olmayacağı varsayımıyla yorumlanmasıdır.
Tarihselciliği somut bir şekilde ortaya koymak için ahkam ayetlerine ya da İslam hukukuna yaklaşımı ele alınabilir. Örneğin Kur'an-ı Kerim ilk İslam toplumunda hırsızın elinin kesilmesini istemişse, bu sadece o şartlar için geçerli bir hükümdür. O şartlar bir daha aynen tekrarlanmayacağına göre sonraki zamanlarda yapılacak hırsızlıklar sebebiyle hırsızın elinin kesilmesi gerekmez. Yani bu evrensel bir hüküm değildir.
“(Modernleşme sürecinin başlamasından itibaren) Hıristiyan kutsal metinlerinin anlaşılması çalışmalarında tarih veya tarihsellik, başvurulan en önemli “teknik” olmuştur… (Yani tarihselci okuyuş önce Kitab-ı Mukaddes'i anlaşılır kılmak için(!) doğmuştur. MY).
(Bu yolla) kutsal metin artık kutsallığı içinde, yaşanan ve ritüelin bir parçası olarak okunan bir kitap olmaktan çıkmış, ilk dönem Hıristiyanlarının veya tabiri caizse tanrının psikanalizinin yapılmasına imkân veren ipuçlarının koleksiyonuna dönüşmüştür. Kutsal metnin bilimsel bir okuması metin ile metni okuyan arasına bir mesafe konulabileceğini, dolayısıyla metnin nesnel bir biçimde anlaşılabileceğini varsayıyordu. Metni nesnel olarak anlamaya çalışan modern insanın selefleri ise ilk etapta İncil'deki olağanüstü anlatımların akıldışılığına karar verdiler. Bunun sonucunda dinden vazgeçemeyenler için bile din, hâkim olan ve daha olumlu bir statüsü olan düşünce açısından negatif bir değer olarak, hayat içinde alakasız bir unsur olarak hayatiyetini sürdürdü”. (Yasin Aktay, 1996)
Tarihselciler, seküler yaklaşımla kutsal kitabı bile bir olgu olarak değerlendiriyor. Tarihselci yaklaşım, İslam’ı protestanlaştırma projesinin bir bölümüdür. Elbette bunu kabul edilebilir bir tarafı yok.
Zaman ve mekandan münezzeh olan Allah'ın kelam sıfatı ve onun bir tecellisi olan vahiy tarihsel olamaz. Kur'an 'tarihsel bir kitaptır' dediğin zaman onu Allah'ın kitabı saymamış olursunuz. Allah (c.c.) kıdem ve beka sıfatlarıyla zaman dışı olduğundan ilim ve kelamı da zaman dışıdır, evrenseldir..
İslamofobiye Hizmet
Batı'da şöyle bir sapık anlayış var:
"Hz. Muhammed'i Allah'ın nebisi saymadıkları için İslam'a Muhammedilik, Kur'an'ı Kerim'e de Muhammed'in yazdığı kitap derler. Kur'an tarihsel bir kitap ve zamanla değişime uğradığını iddia ederler. Mustafa Öztürk de Türkiye'de o tarihselcilerin başında yer alır.
Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlm-i Kelam kitabında der ki 'Cenabı Hakkın zat ve sıfatı zamani olmadığından ilmi ezelisi mazi ile, hal ve istkbal ile mukayyet olamaz. Kuran-ı Mübin kelamullahtır; Zatullah ile kaim bir sıfatı ezeliye olması itibariyle bir kelam-ı zati-i ilahidir. Mushaf-ı Şerife'de mektup, hafızamızda mahfuz, lisanımızla makruv olan elfaz ve kelimatı itibariyle de bir kelam-ı lafzi-i ilahidir.' (s.150 -151)
Mustafa Öztürk, Allah'a, meleklere ki özellikle Cebrail’e, peygamberlere, kitaplara imana, kısaca inanç esaslarına saldırmıştır.
Dünya güçleri, oryantalizm ile İslam dininin kaynakları olan Kuran-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sünnetini tartışılır hale getirmeye çalışmaktadır.
İslam’ı bozuk bir din, Müslümanları da barbar ve şiddete eğilimli göstererek İslamofobiyi meşrulaştırıyorlar. Mustafa Öztürk, İslamofobiye hizmet ediyordu.
Beyaz Casus
Mustafa Öztürk, Kuran- Kerim’i tartışmaya açma cinayetini işlemiştir; İslam’ın kaynaklarını tartışmalı hale getirme, birikimini itibarsızlaştırma seferberliğine destek vermiştir; bir beyaz casus olarak akademik hayatı boyunca bu oryantalist paradigmaya çalışmıştır.
Mustafa Öztürk, akademik meseleler ile niçin popilizm yapıyor? İyi niyetli mi? CHP milletvekilliğini garantiledi mi? Yaşar Nuri Öztürk'ün kopyası, bilginin rantını yeme telaşında olabilir mi? Bu soruları zaman cevaplayacak..
Gerçek şudur: Mustafa Öztürk’ün İslami mücadelede pozisyonu yok, İslami hareketin dışında durup gazel okuyor, hatta hariçten küfür ediyor; oryantalist yaklaşımlarla İslam'ın kaynaklarına saldırıyor, ama milletin vergisinden maaş alıyor..
İslami düşüncenin suç olduğu, laikliğin İslamofobi şiddetinde uygulandığı bu ülkede, düşünce özgürlüğü İslam’a saldırıda var ama resmi ideolojiyi eleştiride yok..
Üniversiteler Avrupa merkezli bilim anlayışına teslim edilmiş; pozitvizmle, pragmatizmle, konformizmle, hedonizmle, tüketim çılgınlığıya problemsiz ilahiyatçı, çağın ruhundan en küçük rahatsızlığı yok.. Adliyeler, çeviri Batı hukukuna teslim, adaletin adı yok.. Beyefendi ilahiyat profesörü! Fıkıh yargının dışında tutuluyor, bu ülkede gerçek hukukçular adliyeye giremiyor en küçük rahatsızlığı yok..
Samimi değil; çünkü İslam'ın ezildiği bir ülkede İslam'a saldırıyor..
Mustafa Öztürk, Kamalizm'e ilişkin değerlendirmelerini, hilafet, şeriat, ümmet ve darülislam görüşünü açıklasın da kendisini tanıyalım.
Mustafa Öztürk'ü ve küstahlığını destekleyenleri kınıyorum..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.