'özümüzü, sözümüzü bu kapıda bırakmaya geldik!..'
'yaratılanın yaratana koşması'
O'na ulaşabilmek için..
O'nu ruhumuzda geçmez bir iz yapabilmek için..
O'nun huzurunda mahşeri bir duruş için..
O'nu damarlarımızda, kanımızda, canımızda, gönlümüzde
her an ve her yerde hissedebilmek için'
Tüm duaların yükseldiği yere, Beytullah'a, huzuruna, sağlam kulpa tutunmuş bir kul olmak için geldik'
Evet'
İnsanlığın rehberleri,
Hz. Adem, Hz. İbrahim
Hz. Hacer, Hz. İsmail
Kâbe'de buluştular..
Kâbe'de Efendimiz yükseldi Rabbine,
Veda Hutbesini irad etti'
İşittik..
İnandık..
İtaat ettik..
..ve bu yola
bedenimizi kurban,
ruhumuzun orta yoluna iz ettik'
huzurunda dizildik, gezindik, ezildik..
belki sezildik...
Kul olmaya..
Rasule yol bulmaya geldik'
utandık, sıkıldık..
ama geldik'
çünkü;
tek çare..
tek kapı bu kapı..
özümüzü, sözümüzü
bu kapıya bırakmaya geldik'
bilerek halefin olmadık..
halifende olamadık..
tıkandık kaldık..
çukurovadan kalktık
huzuruna vardık
nefessiz öylece kala kaldık'
sevgilinin ipine sarıldık..
nuruna bulandık..
cemalinin rüyasına daldık..
işte öylece kalakaldık..
ama hep andık..
inandık..
sağlam kulpta kaldık..
umudumuz, ruhumuz sevgililer sevgilisinde kaldı'
Ya rahmetel lil âlemin bizimkisi bu haldi'.
Yeter ki bizi Cemâl-i Ebedîyenden mahrum bırakma'
Mehmet Yürekli
03.06.12, Adana
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.