Mehmet Yürekli
Sosyal medyanın dezavantajları ve etik problemler
Sosyal medyanın dezavantajları ve etik problemler
Sosyal medyanın hayatımıza getirdiği pek çok kolaylığı ile birlikte etik kuralları ihlal etmesi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
Günümüzde, her geçen gün teknolojinin gelişmesi ve yaygın kullanılmasıyla birlikte etik dışı davranışlar da aynı orantıda artmaya başlamıştır. Bu etik olmayan davranışların görüldüğü yerlerden en güçlü olanı ise, sosyal medyadır. Dolayısıyla sosyal medyanın avantajları olduğu gibi dezavantajları da olabilir. Sosyal medyanın olumsuz yönleri tüm dünyada kabul edilmiş, bütün boyutlarıyla konuşuluyor ve tartışılıyor.
Herkesin girebildiği ve (belirli kurallar dâhilinde de olsa) dilediğini yapabildiği sosyal medya platformları, maalesef kötü insanlara da imkan sunar. Ayrıca psiko sosyal açıdan da zararlı etkileri sözkonusudur. Sosyal medyada, etik olmayan pek çok davranış normalleşmiş, çok sayıda insan tarafından sıklıkla yapılır hale gelmiştir.
Özel hayatın gizliliği başta olmak üzere, kullanıcının çok fazla reklam amacıyla hazırlanmış içeriğe maruz kalması gibi pek çok etik problemler sosyal medya için tartışılmaktadır.
Hazırlamış olduğum bu çalışmada, sosyal medyada yaşanan etik sorunlar ile bu sorunlara ilişkin yapılabilecek unsurları araştırıp derledim.
Sosyal medyanın insanların hayatlarına dahil olması ile birlikte, bu alandaki etik sorunlar, artmaya başlamış ve gündeme gelmiştir.
Sosyal medyanın dezavantajları şu şekilde sıralanabilir:
1. Birincil ilişkileri bitiriyor: İlişkilerde toplumsal ve duygusal dengeyi bozabiliyor. Sosyal ağ, sosyal-duygusal bağlantı yolunda bir engel haline geldi. İster özel günlerde dilek dileyin ister duygularınızı dile getirin, online mecra üzerinden her şey yazılı içerikle sınırlı kalıyor, bu da kişisel duygu ve bağlantıların eksikliğine neden oluyor. Sosyal medyanın arkadaşlarımızla gerçek zamanlı yüz yüze görüşmeleri azaltıp, samimi arkadaşlıkların kurulmasının önüne geçer. Aile içinde herkes bir köşeye çekilip sosyal medyaya dalınca aile içi iletişimde sosyal medyanın engelleme fonksiyonlarıyla karşılaşılabiliyor.
2. Psikolojik zararları: Sosyal medya kullanıcının zihin sağlığını negatif yönde etkileyebilir. Sosyal ağ siteleri depresyon, anksiyete ve yalnızlık gibi zihinsel sağlık sorunları riskinin artmasına neden olabilmektedir. Kullanıcının ruh sağlığı sosyal medyaya özgü karşılaştırma kültüründen olumsuz etkilenebilir.
İnsanlar gezip gördükleri yerlerin, yedik içtiklerinin görüntülerini sosyal medyada paylaşarak takipçilerine karşı üstünlük oluşturmak istemektedirler. Bu paylaşımları gören takipçiler, benzer pahalı, lüks, popüler vs. yerlere gidemedikleri için kendilerini yoksun hissedebilmektedirler.
3. Özgüven Eksikliğine Yol Açıyor: Sosyal medyada herkes, özellikle de bu alanda kariyer yapan kişiler, kendilerinin en iyi yanını sunar. Bu gerçekte oldukları kişiyle aynı bile olmayabilir. Sonuç olarak:
a)Kullanıcı sosyal medyada olumsuz yorumlar alabilir. İnsanlar, sevdikleri içeriklerin yanı sıra hoşlanmadık durumları da sosyal medya aracılığıyla paylaşabilmektedir. Eleştirilere açık olmak gerekmektedir. Burnundan kıl aldırmayanlar sosyal medyada sıkıntı yaşamaktadır.
b)Paylaşımlar konusunda özensiz ve dikkatsiz davranılırsa bu başka kullanıcıların dikkatinden kaçmayacaktır. Paylaşım içeriklerindeki her türlü hata yüze vurulabilmektedir.
c)Sosyal medya, kullanıcılarında ''Herkes çok mutlu ve çok eğleniyor; evde oturup tatilde gidemeyen, sıkılan bir ben varım.'' ya da ''Herkes çok güzel/yakışıklı, kaslı, zayıf.'' gibi düşüncelerin oluşmasına neden olabilir.
d)Dolayısıyla insanlar kendilerini eksik, yetersiz görebilir ve bu sebeple özgüven kaybı yaşayabilir.
e)Sosyal medyanın yarattığı bu yanlış algı insanları beslenme bozukluklarından depresyona hatta intihar teşebbüsüne sürükleyebilmektedir.
4. Asosyallik: Sosyal medyada yetişkinler dışında, çocukların da bulunması ve denetlenmemeleri sonucunda “asosyal” bir nesil yetişmektedir. Kişisel ilişkilere zarar vermekte, uyumsuzluğa ve toplumsal ahengin bozulmasına neden olmaktadır.
5. Narsizm: Sosyal medya narsizmi tetiklemektedir. Kişilerin ben merkezli bir karaktere bürünmesine yol açmaktadır. Şımarık, büyüklenen, bencil, gösterişe düşkün ve sorumsuz insan tipini üretmektedir.
6. Hedonizm: Sosyal medyanın yaygınlaştırdığı felsefe pragmatizmdir; konformist ve hedonist duyarlılığı yaygınlaştırmaktadır. Sosyal medyanın hedonistik (hazcı) yapısı, sanal ortamda yapılan her şeyi meşru kılabilmektedir. Bu yönüyle sosyal medya vahşi ve saldırgan kullanıcıların dijital tacizlerine açıktır.
7. Kampanyalar: Bir kampanya yürütürken çok fazla mesai harcanmaktadır. Çünkü sosyal medyanın birbirinden farklı ağları ve her birinin de kendine özgü paylaşım matematiği vardır. Her biri için özgün ve nitelikli içerikler üretmek zordur.
8. Sonuçlar: Sosyal medyada sonuçlara hemen ulaşılamaz. Üret, paylaş, bekle ve gör prensiplerine uymak gerekir. Dolayısıyla sabırlı olmalı ve her türlü acelecilikten kaçınılmalıdır.
9. Güvenlik: Sosyal medya üzerinden insanların kişisel bilgilerinin çalınması ve kullanılması, maalesef sıklıkla gerçekleşen bir durum. Dolayısıyla sosyal medya dolandırıcılık ve istismar gibi durumlara da kapı aralayabilir, bireylerin iyi oluşunu ciddi ölçüde etkileyebilir. Hesap çalma yöntemiyle kişinin tanıdıklarından para toplayanlar, bu konuda örnek olarak verilebilir.
Bilgisayar korsanlarının bir kişinin hesabını ve verilerini kolayca çalınabileceği çok popüler bir sosyal medya tehdididir artık. Bireyin hayatında ciddi sorunlara yol açmaktadır. Sosyal medya hesaplarınızın çalınması ve başkalarının eline geçmesi, kişisel bilgilerinizin de çalınması anlamına gelmektedir.
10. Bağımlılık: Sosyal medyanın gereğinden fazla kullanılması bağımlılık oluşturabilir. Sosyal medyanın bu kadar kolay ulaşılabilmesi ve sağladığı dopamin, bazı durumlarda bağımlılığa neden olur. Bu da dikkat eksikliği, kişinin sorumluluklarını yerine getirememesi ve zihinsel olarak pasif hâle gelmesi gibi durumları beraberinde getirir.
İnsanların gittikçe daha az okuyabilmesi, bir konuya dikkatlerini daha kısa bir süreyle verebilmeleri sosyal medyanın hızlı tüketim kültüründen kaynaklanabilir.
Sosyal ağlar özellikle gençler için bir bağımlılık haline geldi. Bütün günlerini akıllı telefonlarıyla geçiriyorlar. Bu bağımlılık hayatlarını oldukça kötü etkiledi ve ciddi sorunlara yol açtı. Bir şeyi kullanmak kötü değildir, ancak ona bağımlı olmak felaket olabilir. Bu yüzden günlük kullanım mutlaka kontrol altına alınmalıdır.
11. Telif haklarının gözetilmemesi: Telif haklarına dikkat etmeden yapılan paylaşımlar kullanıcı hakkında dava açılmasına neden olabilir. İçeriğin kaynak gösterilmeden kullanılması: Sosyal medya mecralarında çoğu konuda alıntılama ve “kopyala-yapıştır” içerikleri oldukça artmıştır. Bu nedenle, içeriğin asıl kaynağının gösterilmemesi telif/patent haklarıyla ilgili konuyu gündeme getirmektedir.
12. Bilgi kirliliği: Haber ve içeriklerin kontrolsüz bir şekilde yayılması bilgi kirliliğine sebep olabilir. Üretilen içeriklerin doğruluğunun belli olmaması en büyük riski oluşturuyor. Kullanıcılar, duymuş oldukları bir haberi doğruluğunu herhangi bir şekilde tespit etmeden, araştırmalar yapmadan paylaşabilmektedirler. Bu nedenle de büyük bir bilgi kirliliği oluşmakta ve etik sorunlarla karşılaşılmaktadır.
Sosyal medyada paylaşılan içeriklerin denetimi zor olduğu için bir çok yalan içerik paylaşılabilmektedir. Toplumda infial uyandıracak yalan içeriklerle toplumsal kargaşa çıkarmak mümkündür. Ülkemizde Gezi Kalkışması sürecinde sosyal medyadan insanların öldürüldüğü, polis araçlarının sivilleri ezdiği, polisin kalkışmacılara portakal gazı sıktığı gibi bir çok yalan içerik paylaşılmıştır.
Kaynak bolluğu her ne kadar bir avantaj olsa da, internet okuryazarlığına sahip olmamak bu kaynakları niteliğine göre ayırt etmeyi zorlaştırır. Herkesin istediğini paylaşabiliyor olması da bilgilerin ‘doğruluğu’ konusunda şüphe uyandırabilir.
Sosyal medya, yanıltıcı bilgilerin ve sahte haberlerin kolay yayılımını sağlayarak bu sorunu daha da artırabilir. Bu sebeple edinilen bilgilerin doğruluğunun güvenilir kaynaklardan kontrol edilmesi önemlidir. Sonrasında doğrular ortaya çıksa dahi yeteri kadar kişiye ulaşamama riski taşır.
13. Siber Zorbalığa Alan Tanıyabilir: Sosyal medyanın sunduğu imkânlar neticesinde zorbalık, hiç olmadığı kadar kolay. Anonim kalabilmek ve yüzyüze gelmemek gibi durumlar, interneti bu şekilde kötüye kullanmak isteyen kişilere kolaylık tanıyabilir.
Hakaret içerikli mesajlar atmaktan insanların fotoğraflarında türlü oynamalar yapıp tehdit etmeye kadar çeşitlenebilen bu zorbalık türü, herkesi etkileyebilir. Özellikle çocuk ve gençler için ciddi psikolojik dönütleri olabilir. Bu durumda ebeveynlerin çocuklara belli sınırlar koyması faydalı olabilir.
14. Reklam İçerikleri: Kullanıcı sürekli reklamsal içeriğe maruz bırakılmaktadır üstelik istediği bilgiye ulaşabilmek veya istediği sayfaya gelebilmek için o reklamı izlemek durumundadır. Bu reklamları kullanıcı kapatmak istese de pencerenin kapanma süresine kadar reklamı izlemek zorunda kalmaktadır..
15. Nefret ifadeleri: Kullanıcılar sosyal medyada nefret söylemlerine ve sanal suikastlara maruz kalabilir. Sosyal medyadaki içeriklerde nefret ibareleri ve bunların denetlenmemesi de etik sorunlar arasındadır. Nefret söylem türleri genel olarak altı başlık altında toplanmıştır.
a)Siyasal nefret söylemi: Siyasi bir düşünceyi ve bu düşüncenin takipçilerini hedef almış bir nefret söylem türüdür.
b)Kadınlara yönelik nefret söylemi: Temelde cinsiyetçi ifadelerden başlayıp daha ileri boyutlarda ele alınabilmektedir. Kadınların yaptıklarının ya da yapmadıklarının eleştirilmesi şeklinde görülmektedir.
c)Yabancılara ve göçmenlere yönelik nefret söylemi: Yabancıları, göçmen ve etnik grupları hedef almaktadırlar.
d)Cinsel kimlik nedenli nefret söylemi: Farklı cinsel kimliklere ve cinsel kimlik yönelimine sahip bireyleri hedef almış olan nefret söylemleridir.
e)İnanç ve mezhep kökenli nefret söylemi: Farklı din ve mezheplere sahip kişi ya da gruplara yönelik olarak üretilebilmektedir.
f)Çeşitli hastalıklara yönelik nefret söylemi: Fiziksel, zihinsel engellilere veya çeşitli hastalıklara sahip kişilere yönelik üretilmektedirler. Türkiye’de görülme sıklığı giderek artmaktadır.
16. Anonim Hesaplar: Anonim hesaplara, sahte kimlikli kullanıcı da denebilir. Kullanıcıların sahte kimlik oluşturarak sosyal medyada hesaplar açması, serbestçe fikir alışverişinde bulunması, tartışmalara dahil olması, çeşitli hareket veya örgütlere destek vermesi mümkündür. Sahte kimlikli kullanıcıların diğer kullanıcıların kişilik vb. haklarını ihlal etmesi de etik kuralın yok sayılması olarak karşımıza çıkmaktadır.
17. Sahtekarlık riski: Sosyal medya sahtekarlık ve dolandırıcılıklara açıktır. Geri bildirim ağları üzerinden teyit etmeden hiçbir bilgiye, ürüne ve kişiye % 100 güvenilmemelidir.
18. Linç riski: Sanal linç girişimlerine açıktır.
19. Kara propaganda: Kişiler ve kurumlar itibarsızlaştırılabilir. İftira ve kara propagandaya maruz kalınabilir.
20. Yıkıcılık: Milli manevi değerlerin yozlaştırılması, geleneğin yıpratılması ve yıkılması adına etkili bir silah olarak kullanılabilir.
21. Terör: Terör örgütleri tarafından bölücü faaliyetleri gerçekleştirme ve propaganda yürütme adına kullanılabilir.
22. Hecklenmek: Sosyal medya hesapları kötü niyetli kullanıcılar tarafından hecklenebilir.
23. Özel bilgilerin satılması: Kullanıcıların silinen bilgileri ise bellekte depolanmaktadır. Birçok sosyal ağ, kullanıcılarının bilgilerini satmaktadırlar. Bununla birlikte sosyal medyada aslında en büyük sorumluluk; kullanıcılara aittir.
24. Gizlilik: İnternette paylaşılan hiçbir bilginin gizli olmadığı göz önünde bulundurulmalı ve bu yöndeki içerikler paylaşılmalı. Aynı zamanda gizli kalması gereken bilgiler internette paylaşılmamalıdır.
Sosyal medyadaki etik sorunlara karşı öneriler:
İçerik sağlayıcılar, etik dışı davranışları önlemek için şu uygulamaları hayata geçirmelidirler:
İçerik oluşturanlara yönelik daha etkin bir kimlik ve veri doğrulama sistemine gidilmelidir.
Filtre sistemi sayesinde sahte profillerin önüne geçilmelidir.
Veri gizliliği yönünde, verilerin ortak paylaşımda kopyalanmasına sınırlama getirilmelidir.
Kullanıcı sözleşmelerinin yanı sıra bağlayıcılığı olan etik sözleşmeler hayata geçirilmelidir.
Düzenleyici kurullar, etik dışı davranışları önlemek için şu uygulamaları hayata geçirmelidirler:
Sosyal medyanın kendine özgü yapısını dikkate alarak içerik paylaşım, oluşturma ile ilgili hukuki ve etik sınırların belirlenmesi gerekmektedir.
Uluslararası içerik sağlayıcılarla etik dışı ve zararlı içerikler ile mücadele konusunda işbirliği sağlanmalıdır.
Bunlar ile birlikte etik dışı içerikler yüzünden bütün kullanıcılara cezalandırılma uygulanmamalıdır, yalnızca o etik dışı davranışı gerçekleştiren kullanıcı sorumlu tutulmalıdır.
Kaynakça
Gürcan, H. İ. (2005). İnternet Haberciliğinde Etik Değerler. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, (22), 44.
Özel, E.K. ve Deniz, Ş. (2019) “Tık” ve “Etik” Arasında Sıkışan Gazetecilik: İnternet Gazeteciliğinin Ortaya Çıkardığı Yeni Etik Sorunlar ve Gazetecilerin Konuya Bakış Açısı Üzerine Bir Araştırma. Erciyes İletişim Dergisi, 6 (1) , 443-466.
Özyal, B. (2016). “Tık Odaklı Habercilik: Tık Odaklı Haberciliğin Türk Dijital Gazetelerindeki Kullanım Biçimleri.” Global Media Journal TR Edition. 6 (12), 281.
Taş, E. (2017). Yeni Medyada Nefret Söylemi. Yeni Medya Elektronik Dergi. 1 (1), 60-71. Temir, E. (2020). Deepfake: New Era in The Age of Disinformation & Endof Reliable Journalism. Selçuk İletişim Dergisi. 13 (2), 1009-1024.
Yüksel, C. (2006). Kamu Yönetiminde Etik ve Türk Kamu Yönetiminde Etik Hakkında Yeni Yasal Düzenlemeler. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası. 64 (2), 171, 172.
Okkay, İ. (2017). “Geleneksel Habercilikten İnternet Haberciliğine Geçiş Sürecinde Ortaya -Çıkan Etik Sorunlar”. Berrin Kalsın (Ed.). Tüm Boyutlarıyla İnternet Haberciliği. Ankara: Gece Kitaplığı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.