Mustafa Yürekli

Mustafa Yürekli

Medeniyet krizi ve çağdaş İslam rüzgarı

Medeniyet krizi ve çağdaş İslam rüzgarı

Peygamber aleyhisselam ve tebliği ettiği Kuranı Kerim tarihin yasalarını apaçık ortaya koymuştur. Kitap ve sünnet, günümüz Müslümanlarına medeniyet krizinin anahtarını vermektedir.

Bedir’de Allah’ın yardımlarıyla, bir mucize olarak zafer kazanılmıştı; çünkü bu ilk savaşta Müslümanların yenilmesi, İslâm’ın da tarih sahnesinden silinmesi demekti.

Bugün Suriye’de Esed Rejiminin çökmesi tıpkı Bedir Savaşı gibi bir mucizedir. Başsız bıraktıkları ve onlarca devlete bölüp Birleşmiş Milletler’den yönlendirdikleri İslam coğrafyasını ordusuz küçük bölgesel yönetimlere dönüştürmek isteyen dünya güçleri, başarılı olursa; İslâm da en az bin yıl tarih sahnesinden silinecektir.

Bu yüzden hem Türkiye’nin problemi hem de Irak ve Suriye’nin problemi, kısaca İslam aleminin içine düştüğü kriz, siyasi ve askeri olmaktan öte medeniyet problemidir, medeniyet krizidir. Tarih boyunca Allahu tealanın kitap ve peygamber göndermesinin amacı, insanlığın sözkonusu medeniyet problemini çözmektir.

Medeniyet Problemi

İnancın en önemli üç unsuru tevhid, nübüvvet ve âhirettir. Bütün hak dinlerde, bu üç unsur üzerinde önemle durulmuş, insanların bir tek Allah’a iman ve kulluk etmeleri, gönderdiği peygamberin yolundan istikamet üzere gitmeleri ve öldükten sonra dirileceklerine, hesap vereceklerine inanarak kardeşçe, barış içinde, dayanışma göstererek yaşamaları istenmiştir.

“Allah, din olarak Nûh’a emrettiğini, sana da vahyetmektedir; tıpkı İbrâhim’e, Mûsâ’ya, İsa’ya vahyettiği gibi.. Böylece İslamı bireysel ve toplumsal hayatınız için mutlaka uyulması gereken, değişmez ve değiştirilemez bir şeriat, bir hukuk düzeni, bir medeniyet kıldı. İslam medeniyetinin da aslı şudur: “Dinî doğru anlayıp hükümlerini en güzel şekilde uygulayın ve bu hususta ayrılığa düşmeyin!” Ancak senin dâvet ettiğin esaslar, müşriklere çok ağır gelmektedir. Oysa Allah dilediği kullarını bu mükemmel dini hem yaşamak hem de tebliğ etmek için seçer ve kendisine gönülden yönelenleri doğru yola iletir. (Şûrâ Suresi; Ayet: 13)

İmanın bireydeki açılımı güzel ahlak, olgunluk ve iyi insan olmak; toplumdaki açılımı da güvenli, adalet, barış, yardımlaşma, kısaca birlik ve düzen içinde yaşamak demek olan İslam medeniyetidir. Allah’a ortak koşmak olan şirk ise bireyde hamlık, cehalet ve ahlaksızlık, toplumda ayrılık, çatışma ve karmaşa görünümünü kazanır:

“O ortak koşanlar ki, dini bir bütün hâlinde kabul edip uygulamaları gerekirken, onu parçalayıp bölük bölük olmuşlardır. Üstelik her grup, parçaladıkları dinden yanlarında kalan bilgi kırıntılarıyla böbürlenip durmaktadır.” (Rûm Suresi; Ayet: 32)

Hak batıl savaşının tarihteki görünümü medeniyet barbarlık çatışmasıdır. Bu gerçek bugün açık bir şekilde görünmektedir.

Zafer Ve Medeniyet Kurmanın Şartları

Allahu teala Kuran-ı Kerim’i ve Peygamber aleyhisselamı gönderince Medine’yi yurt verdi ve Bedir’de de mucize olarak bir zafer verdi. Ne var ki Müminlerin Yesrib’i Medine yapma başarısı ve Bedir zaferleri böyle mucizelerle sürüp gidemezdi. İlâhî kural ve kanunlara (âdetullah); yani başarının objektif, herkes için geçerli yol ve yöntemine göre hareket etmeleri gerekiyordu.

“Ey iman edenler! Bir düşman birliği ile çatıştığınız vakit sebat ediniz ve Allah’ı çokça anınız ki zafer sizin olsun. Allah’a ve Peygamber’ne itaat edip duyarlık ve bağlılık gösterin; Kurân'ı ve sünneti uygulayınız, tebliğine, teşriine riayet ediniz. Sakın Birbirinizle didişmeyiniz, çekişmeyiniz, hasmane bir mücadele içine girmeyiniz. Çekingen, korkak ve yılgın hale gelirsiniz! Yoksa yılgınlığa düşersiniz.. Rüzgarınız kesilip cesaretiniz sönüverir, çözülüp dağılarak güç kaybedersiniz. Manevî gücünüz, kamuoyundaki etkiniz ve itibarınız kaybolur. Maddi gücünüz, kuvvetiniz, devletiniz, liderliğiniz elden gider. Zor durumlarda Sabırla mücadeleye devam edin ve direnin: çünkü Allah, sabrederek mücadeleye devam edenlerle, gerçekten zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir” (Enfal Suresi; Ayet: 45 - 46)

Bu ayeti, İslam medeniyetini ayakta tutacak ‘her fetih, ona layık olan bir toplumu gerektirir’ şeklinde anlayabiliriz. Fetih toplumu olmak, İslam milletinin ve medeniyetinin tek güvencesidir.

İslam Güvenlik Konseyi Ve Ordusu

Başarının altın kuralları olan ve bütün müminlere medeniyet probleminin çözümünü gösteren bu 45. Ve 46. âyetler, 60. âyette şöyle açıklanmaktadır: Harekette sebat ve istikrar, Allah’ı devamlı anmak ve asla unutmamak, İslami ilimlerde araştırmalar yapmak, Allah ve resulüne itaat, birlik ve beraberliği korumak, düşmana karşı caydırıcı güç edinmek, başarının gerektirdiği kadar hazırlıklı ve sabırlı olmak:

“Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir. ” (Enfal Suresi; Ayet: 60)

Allah’ın kanunlarına göre zafer ve başarının, dolayısıyla medeniyet problemini çözmenin şartlarını açıklayan Enfal Suresi 45 ve 46. ayetleri içinde bu 60. âyete de işaret edilmişti. İslâm’a göre savaş gücüne sahip olmaktan, savaş için hazırlanmaktan maksat, caydırıcılıktır; dinleri başka olanları ezmek, sömürmek, katliam, soykırım yapmak olmayıp onların maddî ve mânevî olarak kendilerine ve başkalarına zarar vermelerini engellemektir.

Tarih boyunca uluslararası ilişkilerde caydırıcı bir aktör olmak da, düşmandan daha güçlü orduya sahip olmakla mümkündür. Sağduyusunu yitirmemiş olan medeni topluluklar, ortada zaruret bulunmaksızın kendilerinden daha güçlü bir topluluğa saldırmazlar. Bu ilke, barışın ancak, bunu isteyenlerin caydırıcı güce sahip olmaları sayesinde gerçekleşebileceğini ifade etmektedir. Âyetin bu kısmı evrensel bir gerçeği dile getirmektedir.

Ayetteki “Savaş atları” ve bazı sahih hadislerde (Müslim, “İmâre”, 167) teşvik edilmiş bulunan okçuluk ve atıcılık ise tarihî şartlar içinde yapılmış bir tavsiyedir, bir semboldür. Bunun günümüze yansıyan anlamı ise başta İslam güvenlik konseyi ve ordusu olamk üzere “en uygun, maksadı gerçekleştirmede en etkili olan silahlar ile diğer araç gereçler, askerî eğitim, savunma ve savaş stratejisi gibi savunma ve zafer için gerekli olan her türlü askerî güç ve imkânlar” demektir.

Medeniyet Krizinden Çıkış

Ehli sünnet tarih boyunca medeniyet probleminin çözümünü, birlik, güçlülük, İslami düzen, emniyet ve adalet olarak anlamış ve uygulamıştır. Kuran-ı Kerim, medeniyet problemini çözmenin hidayet işareti olduğunu açıklar.

“Allah’tan başka onlara yardım edecek bir dostları yoktur. Allah bir kimseyi saptırdı mı, artık onun için hiçbir kurtuluş yolu bulunmaz.” (Şûrâ Suresi; Ayet: 13)

“O ortak koşanlar ki, dini bir bütün hâlinde kabul edip uygulamaları gerekirken, onu parçalayıp bölük bölük olmuşlardır. Üstelik her grup, parçaladıkları dinden yanlarında kalan bilgi kırıntılarıyla böbürlenip durmaktadır.” (Rûm Suresi; Ayet: 32)

Bu âyetler, müminler arasında ihtilâf ve tefrikanın pek büyük bir zarar olduğunu, ehl-i hakkın ittifaklarının ise tevfik-i ilahînin (yani Allah’ın muvaffakiyet, başarı ve zafer vermesinin) başlıca vesilesi olduğunu bildirmektedir.

İnançsızlığın, seküler düşüncenin ve eylemin, kısaca laikliğin ise dünyada ve ahirette hiçbir yararı yoktur.

“Rablerini inkâr edenlerin durumu şuna benzer: Onların bütün yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu bir kül yığını gibidir. Böylece onlar, kazandıkları hiçbir şeyin faydasını göremezler. İşte bu, doğru yoldan tamâmen uzak ve derin sapıklığın ta kendisidir.” (İbrahim Suresi; Ayet:18)

Hz. Peygamber’in muhatabı olan Arap müşrikleri cahiliyede inat ederek İslam ve medeniyet teklifi karşısında direndikçe; Kuran-ı Kerim’de hem onları ikna etmek hem de peygamberi ve müminleri rahatlatmak için aynı şekilde davranan geçmiş ümmetlerden örnekler verilmiş, onların peygamberleriyle tartışmaları, ileri sürdükleri deliller, peygamberlerin mukabil davranışları ve ortaya koydukları kanıtlar anlatılmıştır. Ad kavmine gönderilen Hûd aleyhisselâmın mücadelesi de verilen örnekler arasındadır:

“Derken azabın simsiyah bir bulut şeklinde belirip vâdilerine doğru yöneldiğini görünce: ‘Bu, bize yağmur yağdıracak bir bulut!’ dediler. ‘Hayır! Bu, bir an önce gelmesini isteyip durduğunuz cezadır; içinde can yakıcı azap taşıyan bir rüzgârdır. Günaha batıp kalmış bir topluluğu işte böyle cezalandırırız.!” (Ahkaf Suresi; Ayet: 24)

Kaynak: haber7.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Yürekli Arşivi