
Mustafa Yürekli
Batıcı edebiyatın şiire yabancılaşması
Batıcı edebiyatın şiire yabancılaşması
Edebiyatta Batılılaşma’nın doğal mecracı basındır; kitap, dergi ve gazetenin koynundan çıkmayan bir edebiyattır yeni edebiyat.
Her ne kadar kitap, dergi ve gazete edebî bir tür değillerse de kullandığı dil vasıtasıyla edebiyat türlerine zaruri bir yön göstermiştir.
- İslam Sanatı ve Edebiyatı
- Çağımızdaki kayıp hazine: İslam sanatı
- Batılılaşmayı edebiyattan takip etmek..
- Batıcı edebiyatın şiire yabancılaşması
Edebiyatın Şiire Yabancılaşması
Dergi ve gazetenin kitap gibi uzun süre satışta kalmayıp, günlük okunmaya, bir bakıma tiraja dayanması, onun daha geniş kitlelere hitap edebilecek bir dile sahip olmasını gerektirmiştir.
Böylece gazeteye bağlı olarak edebî eserlerde de Şinâsi’nin ifadesiyle “giderek umum halkın kolaylıkla anlayabileceği” bir dil anlayışı yaygınlaşmaya başlar.
Zaman zaman sapmalar ve geriye dönüşler bu yaygınlaşmayı önlerse de temelde konuşulan dille ilgisini kesmeyen ve kitlelerin tükettiği bir edebiyat anlayışı değerini kaybetmez.
Batılı bir kavram olan edebiyatın kültür endüstrisi içinde kalması, şiiri bırakıp hikaye ve romana yoğunlaşarak düz yazı merkezli hale gelerek şöhret, çok satış ve servete bağımlılaşması şiire yabancılaşma boyutuna varmıştır.
Edebiyatta Batılı Kavramlar
Bu yüzden Batılılaşma’ya doğru giden edebiyatta dille beraber gelen başka bir mesele de birtakım yeni kavramlara duyulan ihtiyaçtır.
Edebiyatın ideolojilere güdümlenmesi veya siyasetle arasındaki mesafenin kısalması söz konusu yeni kavram ihtiyacını daha da büyütmüştür.
Vatan sevgisi, özgürlük, bağımsızlık, baskı, sömürü, kahramanlık... Batı edebiyatında en sık rastlanan kavramlardandır. Bu kavramlar 1789 Fransız İhtilali ile önceki anlamlarından farklılaşmıştır; daha doğrusu seküler tanımlarla dolaşımda kalmıştır.
Batıdaki yeni anlamıyla bu kavramların edebiyatta kullanımı bizde de Namık Kemal'le başlıyor. Sonuçta da vatan ve hürriyet şairi olarak kabul ediliyor.
Namık Kemal'deki bir çok kavramı İstiklal Marşı'mızda da görüyoruz. Buradan hareketle Namık Kemal'den Mehmet Âkif Ersoy arasında ne gibi benzerlikler ya da farklılıklar var diye sormadan edemiyoruz.
Toprak Kayıpları, Vatan Kavramı Ve Şiir
“Vatan” kavramının bugünkü modern anlamıyla kullanılmaya başlanması Fransız İhtilâli sonrasına rastlıyor. Bize bu kavramı tanıtan, hayatının merkezine koyan ve bu yönüyle kendisinden sonrakileri etkileyen şair ve düşünce adamı Namık Kemal’dir.
Düşünün aradan çok yıl geçmesine rağmen 1908 sonrasında, Balkan Savaşları, Trablusgarp Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, hatta Millî Mücadele döneminde bile Namık Kemal gündemdeki yerini koyuyor Batılı kavramlar. Bu durum onun vatan ve hürriyet fikri konusunda benzersiz tarafını mı gösteriyor? Yoksa Batı’nın edebiyetımız üzerindeki etkisini mi gösteriyor?
Elbette vatan ve hürriyet konusunda Namık Kemal’den farklı hassasiyetlere sahip Mehmet Âkif Ersoy ondan da beslenecektir.
Dolayısıyla hem Namık Kemal’in fikirlerinden hem de Mehmet Âkif’in şiir sürecinden hareketle söyleyecek olursak İstiklâl Marşı kısa zamanda yazılmış bir metin değildir.
Osmanlının toprak kayıpları meselesinin şiire yansımasıdır bu. Mehmet Akif vatan, hürriyet ve kahramanlık derken bu kavramların İslam düşüncesindeki karşılıklarını gözetmektedir. Şinasi çizgisindeki edebiyat ve içindeki şiirde bu kavramlar, aktarıldığı yer olan Batı’daki tanımlarıyla arz-ı emdam etmektedir.
Toprak kayıpları, kültür, sanat ve edebiyat dünyasının gündemine taşır vatan kavramını. Kısaca her çevre vatan kavramını kendi anlayışındaki karşılığıyla kullanmıştır. Batıcılar vatan kavramını Batı’daki seküler tanımıyla, bir ‘ulusun üzerinde yaşadığı toprak’ anlamında kullanırken, Şeyh Galip, Muallim Naci, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç ve Mustafa Yürekli şiirinde vatan kavramını karşılığı darü’l İslamdır.
Şiir Muallim Naci Ve Mehmet Akif Çizgisinde
Balkan Savaşı sonrasında yaşanan gelişmelere yakından şahit olan, Millî Mücadele’ye katılan Mehmet Âkif, ustaları Namık Kemal ve Muallim Naci’den aldığı ilhamı kendi tecrübesiyle birleştirerek İstiklâl Marşı’nı yazmıştır. Millî marşımızda dile getirilen fikirlerin, kullanılan benzetme ve imgelerin izlerini Namık Kemal’de görmekteyiz.
Ancak yanlış anlaşılmasın bu Mehmet Âkif’i Namık Kemal taklitçisi yapmaz bu izlek takibi. Tam tersine Âkif, Namık Kemal’in açtığı yolu kendi sesiyle ve gayretiyle genişletmiş, neticede milli şair Mehmet Âkif olmuştur.
Namık Kemal'den Mehmet Akif Ersoy'a kadar vatan ve hürriyet konusunun işlenmesi, toprak kayıplarının devam ediyor oluşundandır. Batılı dünya güçlerinin hala topraklarımızda göz olmasından ve paylaşım savaşı yaşanmasındandır.
Fakat edebiyatımızda iki ayrı çizgi olarak devam ettiğinden Mehmet Akif’te şiir hikmet burcunda olduğu için vatan ve hürriyet kavramları İslami tanımlarıyla kullanılmaktadır. İslami vatan kavramı, Necip Fazıl Kısakürek’te Büyük Doğu ve Sezai Karakoç’ta İslam ülkesi olmaktadır. Mustafa Yürekli, vatan kavramını tıpkı Mehmet Akif gibi darü’l İslam anlamında kullanmaktadır şiirlerinde. Edebiyatta bu yerli duyarlılık sahih şiir damarıyla gürül gürül akmaktadır.
Aynı vatan kavramı, Şinasi ve Namık Kemal çizgisinde Batı’daki seküler anlamıyla kullanılmaktadır.
Türkiye’de iki güçlü temel duygu ve duyarlılık vardır. Çakıl taşına dokununca deliren insanların vatan anlayışı ve milli duyarlılığı.. Ve ‘bu rejim bin yıl sürecek’ diyen, sistem değişimini, kopuşu, yabancılaşmayı esas alan Batıcıların ‘rejim elden gidiyor’ kaygısı..
Edebiyattaki yansımalarına bakılınca Avrupa mekezli edebiyat medya ve üniversite desteğiyle, ana akım görüntüsüyle bugünlere gelirken hikmet taşıyan şiire tamamen yabancılaşmıştır.
Vatanı korumak ve rejimi korumak edebiyata da içerik veren ve onu şekillendiren güçlü duyarlılıklardır. Batıcı rejimi korumak, Avrupa merkezli değişimi savunmak, vaziyet ve istikameti dünya güçlerine bırakmak anlamına geldiğinden Batılı görüş, kuram ve kavramlarla canlı bir şekilde gelmiştir.. Orhan Pamuk’a Nobel Ödülü verilmesinin de gösterdiği gibi Avrupa Merkezli edebiyat düzyazı, hikaye ve roman türlerinde akmaktadır..
Seküler vatan algısı ve Batılılaşmanın kapsamında ulus devlet, vatan, tarih ve dilin baştan yeniden kurgulanması olguları, kısaca Avrupa merkezli edebiyatın geldiği nokta, bugüne kadar akademik dünyada üstü örtülmekte, yeterince çalışılmamaktadır.
Mustafa Yürekli / Haber7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.