İsyansız Ağlamak
“... neye ağıt yakılmışsa, o olsam.”
Bazen sebepli, çoğu zaman da sebepsiz...
Aslında her an karşılaşıldığı hâlde, o an ilkmiş gibi algılandığında...
Eylem, söylem ve direnmeyle gülerek çözebildiğimiz sorunlardan sonra;
kalanlar ve kanatanlar için...
Ben ağlayayım yerinize; hıçkıra hıçkıra, bir damlasını bile silmeden.
Zevkten değil de dertten yakındıklarınız için, kalıba değil de kalbe dokunanlar için, ben ağlayayım.
Sevip de kavuşamayan hatta konuşamayan ne kadar kalp varsa, aşkı sır olarak görüp sırra erenlerin yerine, başlarını aşk eşiğine koydukları her yerde ben olsam, yerlerine ağlasam.
Meselâ, ayrılan her eşten sonra parçalanan aile değil de ben olsam, ağlasam.
Meselâ, umudunuz kırılmasa da ben kırılsam, ağlasam.
Meselâ; istediği oyuncak alınmayan, istediği kıyafeti giyemeyen, herhangi bir engelinden dolayı istediği gibi gezip dolaşamayan, istediği okula gidemeyen, her okul dönüşünde kapıyı anahtarla kendisi açan, yemek ısıtmayı öğrenmiş; ancak yine de ara ara elini yakan çocukların gözünden yaş diye yere parça parça dökülsem, ağlasam.
Bir alacaklıya rastlamamak için tenha yolları tercih eden, onurlu; ama mahcup borçlunun yüzünden gözüne yükselen kırmızılık olsam, ağlasam.
Gurbetteki her insanın sıla hasretiyle tutuştuğu anlarda burnundaki sızı olsam, ağlasam.
Gelin olan her kızın kınasında söylenen “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” ifadesinden sonra hıçkırsam, ağlasam sonra hiç susmasam.
Ben ağlasam yerinize,
ben ağlasam yerinize.
Etlerim değil, kemiklerim eriyene kadar ağlasam; ama ben ağladıktan sonra kimse ağlamasa. Benim fedalarım dertlerinize deva olsa. Bir ben erisem, sizler umutla dolasınız diye. Başka bir eksiklik kalmasa gözlerinizde, ben eskidikçe, eridikçe.
Ben ağlasam yerinize,
ben ağlasam yerinize,
ben ağlasam yerinize;
göz verseler; ama yaş vermeseler size, kimseye.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.