Uzlaşma deyip, kendi inadında kalmak

 

Uzlaşma kelimesi de, kültür de, müspet manada kullanılan kavramlardır. Fakat “Siyasette uzlaşma kültürünü geliştirmeliyiz” sloganıyla bir değişim yaşar gibi görüntü verme gayretinde olan ana muhalefet, gerek hükümet kurma konusunda, gerek TBMM’ye başkan seçiminde ortaya koyduğu tatbikatla, “uzlaşma” kavramını tam tersine çevirerek, uzlaşmamakta direndi. “Kendi etti, kendi buldu”ğu halde, sanki olması gereken olmamış gibi öfkelendi. Kendini gerdi, “Toplum çok gerildi” diye adeta feryat ederek toplumu germeye çalışıyor.   

Bu eski huyu. Müşterek meclis komisyonu, iki sene çalıştı. Kabul ettikleri maddeleri dahi uzlaşıp kanunlaştıramadı. Uzlaşmazlık, muhalefetin eski huyu. Marmaray, köprü gibi her hizmete itirazda kararlılar. İran, İsrail, Rus ve Batı çıkarcılarının adamlarıyla, Esat’la, Sisi ile uzlaşıyor ve halkını iflasa sürükleyen Çipras’ın hayali meydan okumalarına, “Solcudur” diye, hayran kalıp özendiler. 

Globalleşen çağımızın, bulaşıcı bir hastalığı olarak ortaya çıkanİslamofobi, PEGİDA türü felaketlerin bir paraleli de, özel olarak Sayın Erdoğan’ı hedef yapmak mı istiyor? Oysa, bu tür anlamsız İslam düşmanlığı azdıkça, tam tersi neticeler doğuyor. İnsanlar, fıtrat yücelikleriyle düşünerek, her tür baskı ve zulme rağmen İslam’a koşuyor.Geçen asrın başında 300 milyon tahmin edilen İslam dünyası, bir milyar 650 milyon. Beş katını aştı. Dünya nüfusu, ikiye katlanamadı.

 Türkiye siyasetinde de benzer bir gerçek yaşanıyor. 13 yıldan beri, AK Parti ve Erdoğan karşıtlığındaki içten dıştanittifak; Gezi, 17-25 aralık gibi kalkışmalara rağmen, milletimiz, İslam alemi ve İslami gelişmelerden gerginliğe düşmeyen insanlardan Türkiye’yi bilip tanıyanların, Sayın Cumhurbaşkanımız ve AK Parti’ye sempati ve dualarının arttığı görülmektedir. 

Bir; parti oyların % 52’sini alıyorsa, o partiye karşı birleşip çalışmazsan, kalan oyun tamamını alsan, iktidar olamazsın. Partilerse, iktidar olmak için kurulur. Haklı-haksız, akla, vicdana sığsa-sığmasa da, seçimlerle sınırlı kalmak şartıyla, muhalefet olarak, daha iyisini yapmak için, bu parti ile mücadele etmekte mazuruz, denebileceği bir an için kabul edilse dahi,7 Haziran seçiminden sonra sergilenen politikanın böyle bir mazereti de yoktur. 

AK Parti, kendinden sonra gelen iki partinin oy toplamı kadar oy aldığı halde, % 25’lik ana muhalefetin, bütün muhalefeti emrine almış, tek parti olmuş gibi, “AK Parti % 41, biz 60’ız” deyip hesap yapmaya kalkışması, millete ve muhalefete karşı ciddi bir ayıptır. Öyle yanlış oldu. Yanlış hesap ters döndü. % 41’i saf dışı yapma hesabına inanmışken, saf dışı olmak, kendini gerdi. “Millet gerildi. Bu gerginliği boşaltmak lazım” deyip MHP’ye saldırmak da 3. yanlış oldu. 

Kılıçdaroğlu, bumuhalefetle hükümet olmanın zorluğunu elbet biliyordu. Ama, iktidara çok susamıştı. 

İki; liderliği kaptırmamakciddi çaba gerektiriyordu. Onun için gayrette öne geçip, görüşmeden Başbakanlık bağışlama garipliğine dahi düştü.

Parti içinde çekişmesiz bir dönem geçiremeyen CHP, tabii olan TBMM Başkanlığı seçimini kaybetmesi üzerine, gözünü kapatıp ağzını açmış ve MHP’ye demediğini bırakmamıştır. Oysa MHP, kendi adayına, CHP’den oy beklemekte, CHP’den daha haklı idi: 1) MHP, CHP ile müştereken Cumhurbaşkanı adayı olarak seçtikleri bir adaya, şimdi Meclis Başkanı olarak oy istiyordu. 2) MHP, benim adayım, 4. tura kalacak oy almaması halinde oy kullanmayacağını açıklamış, yani CHP’ye, “AK Parti adayının kazanma şansını azaltmayı çok istiyorsan,3. turda MHP adayına oy ver” demiştir. 3) MHP, CHP hatırına da riayet ederek, kendine verilen milyonlarca oyu, TBMM’de aktif değil, pasif görünümde bırakmıştır. 

Tehditle iş görmek alışkanlığı, bulanık havada, kısa ömürlü, küçük kazançların, haksız ve kolay yolu olabilse de, yanılgıların temelidir. Vicdan ve dost kaybının, siyasi iflasların da ana sebeplerinin başında gelir.

 

Hasan Aksay/ Yeni Akit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi