Evlenme yaşının normalleşmesi acilleşti

Bu konu uzun anlatılar gerektiren farklı bir konudur. Diğer taraftan da makale sınırları içinde kalmak zarureti vardır. Bu nedenle kısaca ifade etmeye çalıştığımız bazı kasıtlarımızı yanlış anlamalara yol açmamak için öncelikle bir iki hususu netleştirelim: 1) “Evlenme yaşının normalleşmesi” derken hiçbir yaşta evlenmeyi anormal görüyor değilim. Yüz yaşında bile taraflar, ihtiyaç duyuyor, sorumluluklarını taşıyabilecekler, hır-gür yapmamayı düşünebiliyorlarsa,baskısız karar veriyorlarsa, evlenmeli. Normaldir. İyidir. Bizim, kastımız, “Milletvekili olma” yaşına kadar evlenme imkansız kılınmasın. Niçin? Öncelikle, “Kız da, erkek de, flörtü düşünmeden, evleneceğikimseyi düşünsün. 2) 16 yaş, öteden beri en uygun yaştır.

“18 yaşından önce kimse evlenemesin” diyenler kimler? Sömürgeci ülkeler, kendi ülkelerinde, ya hiç sınır koymamış, ya da 16 yaş diyorlar. Fakat, geri kalmış ve kalkınmakta olan ülkelerde hem baskı, hem ikna programlarını ısrarla uygulamaya çalışıyorlar. Maksatları, bir değil iki: A) Kendi dışındaki nüfus artışını durdurmak. 

Bu tedbirlerden mecburisi, doğum kontrolü kanunu, çocuk sayısını sınırlıyordu. Çin’de olduğu gibi. Bazı ülkelerde, özellikle Müslüman bölgelerde bu uygulama çok çeşitli yollar, ek tedbirlerle artırıldı. Doğu Türkistan’da Müslüman nüfus karşısında, Budist olarak bahsedilen 240 aile gibi, “Yok denecek bir sayı, giderek dengeleri bozacak kadar artıyor. Birçok ülkedeki Müslüman Türklere karşı da göçlerle aynı asimilasyon oyunu oynanıyor. 

Nüfus artışını durdurmak için ikinci tedbir, evlenme yaşını yükseltmektir. Son derece maskeli bir tedbirdir. “İki yaş”gibi, çok küçük görünen bir fark, yukarı çekildiği zaman, sosyal hayatın işleyişi bakımından çok büyük bir tahribat yapmaktadır. “Çocuklar, ilkokula, 6-7 yaşında başlar” yerine, “9 yaşından önce kimse okula gidemez” dense, bu yaş tahdidi, evlenme yaşını 16’dan 18’e çıkarmak kadar sosyal hayat akışını engellememesine rağmen, tahsil hayatına bundan büyük darbe olmaz. “Adana’da buğdayı, mart ayında değil, nisanda ekelim” denebilir mi? Fidan mevsiminde dikilir. Aşı mevsiminde yapılır. Toplum hayatının da mevsimi vardır. Önemli olan rakamın küçüklüğü değil, mevsimi geçirmemektir. Gence, evlenmeden önce flörtü düşündürürsen, ailenin ahlaki yapısı çöker. Oysa, insanlığın olduğu gibi ailenin de harcı ahlaktır. 

Evlenme yaşını, 2 yıl gibi küçük görünümlü yukarı çekme, bir yönüyle nüfus planlaması; diğer yönüyle sosyal olumsuzluklara yol açan tehlikeli bir tuzak gibidir. İlk bakışta masum bir sınırlama gibi görülse de, nüfus planlamasına ilaveten başka olumsuzluklar doğurmaktadır. Bir hatıra:

Hariciyede Kültür Ateşe görevinde bulunmuş arkadaşımız Rahmetli A.R. ağır hastayken kızını evlendirdi. Kısa zamanda vefat eti. Cenazede bir arkadaşa, “Ne iyi etti. Kızı evlendirdi” dedim, “Ama resmi nikah için birkaç ay daha gerektiği için, hasta halinde çok sıkıntı çekti” dediler. Tarih boyunca ve birçok ülkede fiilen uygulanmış ve uygulanmakta olan, sağlık ve sosyal mahzuru da bulunmayanbir durumu, ailevi ve sosyal sebeplerle ihtiyaç haline gelmiş olsa dahi, kanunla suç haline getirmek, kanun zulmü olmuyor mu?  

Evlilik yaşı, Türkiye ve birçok İslam ülkesinde 18’dir.Buna karşı, “Çarıklı Erkan-ı Harp” unvanlı Anadolu insanı, geçen dönemlerde çaresini bulmuştu. “gerekirse diye” kız çocuklarını, nüfusa bir yaş büyük yazdırırdı. Kalkınan Türkiye’de bu da eskide kaldı. Yani kanunun, ihtiyacı görüp, “16 yaş” demesi, artık öncelik almıştır.

Amerika’nın 50 eyaletinin yarısından fazlasında, alt yaş sınırı yoktur. Avrupa ülkelerinin çoğunda yaş 16’dır. İslamofobi düşmanlığına, sömürü ve darbelerle güdümlü yönetim felaketine uğramayan ülkelerde, 18 yaş dayatması yoktur.Darbelerle yönetilen devletler grubunda kalmanın, ibretle düşündürmesi gerektiğinde hiç şüphe yoktur. 

Evlenme, 16 yaşında olsa, özellikle köylerde evlenmek, her bakımdan kolaylaşır. Akrabalık münasebetleri canlanır. Gençler, geniş ailede, vahdete erer. İhtilaf çözümünde, aile büyüğüne söz düşerse, çocuk doğmadan ayrılıklar azalır. “Başın yok mu denince, yoklamanın” erdemi, zamanla ibretle yaşanır.

Lise bitinceye kadar evlenme düşünülemeyince, üniversite, ihtisas, iş güç sahibi olma bahaneleri, uzar gider. Ertelemeyi noktalamak, her geçen gün daha da zorlaşır.Beklemeye alışmış taraflar, nişanlansalar da, arkadaş ve çevre gibi düşüncelerle, düğün şeklinden, evin avizesine kadar her şey süreyi uzatır ve bazen de ipi koparır. İki kişi, “Biz düşündük ve en iyisine karar verdik” deyince, kimseye, söylenecek söz kalmaz. Fırsatlar, evlenme yaşının 18’i beklemeye mecbur ettiği ve evin aileden uzak bir mahallede arandığı zaman kaçmıştır. “Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer.”

Bu konuda, aile bütünlüğünü, büyüklüğünü ve İslam ahlakını korumak için,söylenmesi ve yazılması gereken çok şey vardır. Bu önemli konudur. Şimdilik şunu söyleyerek bağlayalım. İslam ahlakı, aile yapısının sarsılmaz temelidir. Aile protokol ziyaretlerinden ve görülebilen ihtiyaçların giderilmesi, sevgi ve saygıdan da ibaret değildir. Ruhen ve fikren her an ve her konuda samimiyetle tartışıp dayanışma içinde olduğunu düşünebilme ve yaşayabilme hadisesidir.

yeniakit.com.tr / yazının devamı..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi