İzler Ve Yansımalar - 66/66
“... gönül düşerse; düştüğü yerde kirlenmez, paklanıp yücelir./ İnsan, neresinde olduğunu bilmediği bir muskanın gölgesinde midir?
Umut insanın neresindedir, bilinmez. Tûr dağına hürmetten mi, emredilmiş gemiye hasretten mi, o da bilinmez.
Anahtarı sende olmayan bir kapıyı aramak, can kulağıyla dinlediğin; ama bilmediğin bir dili konuşan insanların içinde hûşuda kalmak, yürüdükçe uzamasını istediğin bir yola düşmek, çoban yıldızı da dahil yıldızları saydığında sabah olacağına inanmak...
Ovaların uçsuz bucaksızlığına; denizlerin, okyanusların bakıştaki sonsuzluğuna, tepelerin art arda sıralanışına yakıştırılmamış da dağa yakıştırılmış. Taşınmazlığına mı, heybetine mi, ardının görünmezliğine, içinin bilinmezliğine mi bazen de içinin bir volkan olup patlamasına mı inanılmış bilinmez.
Görünmeyen bir şeyi, en görünür şeye yamamışlar, yakmışlar, benzetmişler ve bezemişler.
Yoksa insan da bir dağ mıdır?
İnsan, neresinde olduğunu bilmediği bir muskanın gölgesinde midir?
Acıyı bal eylemeyi, gönlü dağa çekmeyi; olan bilir, gören adlandırır, çeken anlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.