Anayasa değişiminde, demokrasi isteyen gençler ile vesayet rejimini ve darbe anayasasını savunan yaşlı oligarşi arasında mücadele vardır. Anayasa değişikliği ile asker/sivil bürokrasi iktidarı sona erecektir.

Bugün, Türkiye?nin ana meselesi, geçmişte yaşananlardan daha kötü günler yaşamamak için 1982 Anayasası?nda gerekli değişikliklerin yapılmasıdır. Çünkü 1982 Anayasası, darbelere açık kapı bırakmakta ve ülkeyi bürokratik vesayet rejimine mahkum etmektedir. Ülke, kalkınamadıysa, her geçen yıl, işsizlik oranı büyüdüyse, bütün bunlar darbeler yüzündendir.

Ülkemiz darbelerden ve bürokratik vesayet rejiminden dolayı geri kaldı: Kişi başına milli gelir, 1960 darbesi ile 583 dolardan 188 dolara düştü. 1971 darbesi ile 399 dolardan 276 dolara, 1980 darbesi ile 416 dolardan 148 dolara, 1997 postmodern darbeden sonra 3500 dolardan 2100 dolara düştü. 28 Şubat?ta 1 gecede 300 milyar dolar milli gelir 150 milyara düştü. 

Hani derler ya ?Kalkınmış ülkelerin demokrasi ile yönetilmeleri tesadüf değildir.? diye.. Dünya güçleri, demokrasiyi kendi halklarına layık bulurlarken, çevre ülkelerin halklarına çok görmektedirler.. İkinci sınıf halk gördükleri sömürgelerde, sık sık darbeler yapılabilmekte ve işbirlikçi diktatör yöneticiler tarafından sömürülüp ezilebilmektedir.

Dünya güçleri, maşalarıyla, Türkiye?nin sosyal, ekonomik ve siyasal denetimini hiç elde bırakmamıştır. Bürokratik vesayet rejimiyle, Türkiye?yi dünya sistemindeki pasif yerinde, belirlenen vaziyet ve istikamette tutmayı güvenceye almıştır: Kuvvetler ayrılığı, 1982 anayasasına sadece göz boyamak için konuldu; asıl amaç, yasama ve yürütmeyi sürekli ayrıcalıklı yargı ile denetlemekti; aslında denetlemek adı altında yasama ve yürütmeye ?gem? vurulmuştur. Bu anayasa asla demokratik değil, ?ideolojik?tir. Maalesef 12 Eylül Anayasası devleti ?kutsal?, bürokratik oligarşiyi ayrıcalıklı ve milleti  ?tehlike? sayan bir anlayış üzerine oturtmuştur..

1982 anayasası darbe ürünüdür; yasal bir zeminde hazırlanmamıştır: Darbe yapan dört komutanın istekleri istikametinde yapılmıştır. 12 Eylül sistemi, topluma ve siyasete inanmamıştır. Siyasal unsurların değil, seçilmişlerin değil, atanmışların yani bürokratların kontrol edeceği bir düzen amaçlanmıştır. Siyasi bilimde bunun adı ?Korporatizm?dir.

Ak Parti iktidarı, Ahmet Necdet Sezer?in Cumhurbaşkanlığı yaptığı 2005 ? 2007 döneminde bürokrat atayamamıştır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her bürokrat atayışta, her kanun çıkarışta ve Anayasa çalışmasında anayasa mayınlarını patlatmıştır. AK Parti kapatılmaktan ve lideri Recep Tayyip Erdoğan, üst düzey yöneticiler siyasi yasaklı hale gelmekten son anda kurtulmuşlardır. Bugün Ak Parti irticai faaliyetlerin odağı olmaktan suçlu, her an kapısına kilit vurulabilecek bir parti durumundadır.

1982 Anayasası ile bürokratik vesayet rejimi doruk noktasına ulaşmıştır ve darbelere açık kapı bırakmaktatdır. Darbeler ise başta silahlı kuvvetler için tam bir felakettir: 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra son derece değerli subaylar (233 general 5 bin subay) emekli edildi. Bir nevi tasfiye edildi. ?Balyoz? planı gerçekleşmiş olsaydı 826 subay (darbeci olmadığı için) tasfiye edilecek idi.

Kürsü (mahkeme) hakimlerinden yüksek yargıya tepkiler dile gelmektedir. HSYK?nın terfi ve tayinlerinde objektif olamadığı görüşü dikkate alınmalıdır.

Anayasa mayınlarının neler olduğunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, milletimiz de çok iyi bilmektedir. 1982 Anayasası?nın yürürlükte kalması artık imkansızdır. Muhalefet partileri bile açıkça savunamamaktadır..

Anayasa değişiminde, demokrasi isteyen gençler ile vesayet rejimini ve darbe anayasasını savunan yaşlı oligarşi arasında mücadele vardır. Anayasa değişikliği ile asker/sivil bürokrasi iktidarı sona erecektir.

Teklif edilen anayasa maddeleri kabul edildiğinde gerçek demokrasiye ilk adım atılmış olacaktır. Ama gerçek demokrasi için daha pek çok şeylerin yapılması gerekmektedir.

Mustafa Yürekli - Haber 7