
Hayati Koca
Çok mu geç kaldık?
İzler Ve Yansımalar - 3
“...topraktan olup da toprak olmak arasındaki zaman mı bu kadar başkalaşıma sebep?
Devinim ile devriye arasındaki anlam değil de söyleyiş farkıdır belki de...” (H.K)
Çok mu geç kaldık?
Yine insanlar ortalama ömürlerinin yetmiş, seksen yıl olduğuna inansalar. Kanaat sahipliği, hoşgörü, iman, sevgi başuçlarında olsa... Yedi yüz, sekiz yüzyıl yaşayacakmış gibi madde tapınaklığını bıraksalar...
Çok mu geç kaldık?
Evlerin ayrı ayrı ev oldukları zamanla, mahallenin hep birlikte aynı ev olduğu zaman iç içeydi bir zamanlar.
Şimdi, çok mu geç kaldık?
Yine tek televizyon kanalı olsa, cumartesi gecelerini iple çeksek Türk sineması saati için ve önceden hiç haberdar olmadığımız bir filmde kaybolsak, tâ ki bitene kadar. Belki Cihan Ünal ve Türkan Şoray’ın aşkın yaşanan bir şey olduğunu anlatan sahneleri belki de Cüneyt Arkın’ın kanımızın damarlarımıza sığmayacağı maceraları belki de Zeki Alasya ile Metin Akpınar’ın her köşe başında rastlayacağımızı düşündüğümüz mahallemizdeki komik tiplemeleri...
Çok mu geç kaldık?
Sadece seçim zamanlarında yine açıkoturumlar olsa ve siyasilerin hepsini orada görsek, dinlesek ve heyecanlansak.
Güneşin batmasına yakın her baba eve dönse ve çocuklar daha zile basmadan kapıya üşüşseler birbirlerini iterek, dünyaya dair her şeyi de...
Mahalledeki her düğün herkesin olduğu gibi her cenaze de yine herkesin olsa...
Öğretmenimizin adından ve öğrettiklerinden başka bir şey bilmesek. Çok zaman sonra babamızın akranlarıyla sohbetinden öğrensek öğretmenimizin Artvinli, Denizlili, Adıyamanlı, Burdurlu olduğunu.
Her öğrencinin öğretmenini gördüğünde önünü düğmeleyeceği bir ceketi olsa ve yıl boyunca her öğretmen onu o ceketinden tanısa.
Futbolun sadece yeşil sahalarda oynanan bir ayak oyunu olduğunu bilsek. Eski futbolcuların, hakemlerin, yöneticilerin her bir köşeden veya ekrandan ne ayak oyunları döndüğünü ballandıra ballandıra anlatmalarını duymasak, bilmesek.
Bir dedemiz olsa birlikte ikindi namazına gideceğimiz. En az bir saat öncesinden bir söğüt veya çınar gölgesinde arkadaşlarıyla sohbet etseler, kalbimizin serinliği havanın serinliğiyle yarışsa.
Çok mu geç kaldık?
Yine çocuklar bayramlık almaları için babalarına yalvarsa, en az bir hafta bayramlık alınacak diye heyecanlansalar. Bayramlıklarının alındığı gün, gece sevinçten uyuyamasalar; çantalarından çıkarıp başuçlarına getirseler ve sabaha kadar onlara dokunarak yarı uyanık yarı uykulu bir gece geçirseler...
Çok mu geç kaldık?
Çok mu geç kaldık?
Çok mu geç kaldık?
Ama hâlâ insanlar var; umut da olsun mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.