Mustafa Yürekli
'Büstünü kirleten kuşun yuvasını bozacağım!'
Bir kova suyla büstün başında mesai saati boyunca durup elindeki bezle sürekli temizlik yapmanın bir müdür için Atatürkçülük göstergesi olacağı kimin aklına gelebilir?
28 Şubat döneminde başarılı bir lise müdürünün siyasi nedenlerle sürgün edilişine tanık oldum.
Müdür başarılıydı, çünkü okulda sağlanan ortam eğitime coşku katmış, öğretmen de, öğrenci de, hatta veliler bile yakaladıkları fırsatın farkındaydılar ve değerlendirmeye çalışıyorlardı. Bir lise olarak, en çok o müdürün yönetimindeyken üniversiteye öğrenci gönderildiği biliniyor, bilim sanat ve spor yarışmalarında en çok öğrenci o dönemde ilk derecelere girebilmişti.
Müdürün bu parlak başarısı, Müslüman kimliğine duyulan düşmanlığı ve öfkeyi yok etmemiş, aksine yalan, iftira ve karalamayla, başarı açıkça cezalandırılmıştı.
Müdürü sürgüne gönderme gerekçesi çok ilginçti: Kuşların kirlettiği Atatürk büstünü kasıtlı olarak temizletmemek.
KAÇ KUŞAK DARBELERLE HARCANDI?
Dışarıda, okul bahçesinde bulunan Atatürk büstündeki kuş pislikleri belli periyotlarla bütün okullarda elbette temizleniyordur. Suçlama büstü kirli tutma amacıyla temizlemenin geciktirilmesi..
Milli Eğitim Bakanlığı?nın okullara gönderdiği yönetmelikler arasında mutlaka bahçe düzenlemelerine ilişkin bir şeyler vardır. Büst yönetmeliği var mı bilmiyorum. Olsa bile büst temizlemenim periyodu ne olabilir? Dahası bir kova suyla büstün başında mesai saati boyunca durup elindeki bezle sürekli temizlik yapmanın bir müdür için Atatürkçülük göstergesi olacağı kimin aklına gelebilir?
Atatürk?ü kullanmanın en önemli göstergesi, ona olan sevgide ölçünün kaçırılmasıdır ve bu abartılı sevgide, adeta yarış yapılmasıdır, akıl dışı yaklaşımlar ve uygulamalarla.
Atatürkçülük tüm darbelerde meşruiyet kaynağı haline getirilmiştir. Darbe dönemlerinde görülen ?Büstünü kirleten kuşun yuvasını bozacağım!? Atatürkçülüğü, kaç kuşağımızı harcadı?
İdeolojik propagandalarla beyinleri yıkanan gençler, terör ortamına çekilerek darbe ortamı hazırlanmaktadır.. Sloganlarla ifsat edilen zihinler, eğitim namına hiçbir şey verilemez hale gelmektedir. Her darbe öncesinde ve sonrasında gençlerin kimisi cezaevlerine, kimisi mezara, kimisi de akıl ve ruh hastalıkları hastanelerine doldurulmakta, hayatlarının baharında harcanmaktadır.. Darbelerin ailelere verdiği acıyı ancak yaşayan bilir..
OKULLAR İŞBİRLİKÇİ FİDELİĞİDİR
Dünya güçleri, bugüne kadar ülkemizin vaziyet ve istikametini etkileyebilmek için eğitime özel bir önem verdi. Bir ülkenin kültür ve eğitimini dünya düzenindeki konumu belirlemektedir çünkü. Tanzimat?tan beri, ülkemizde, eğitim alanında pek çok tuhaf uygulamalara tanık olmaktayız, mesela İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Rusya ve Amerika topraklarımızda adeta okul açma yarışına girdiler ve bu yabancı okullar, öncelikle gayr-ı müslim vatandaşlarımıza yönelik faaliyette bulundular. Toplumun ileri gelenlerinin çocukları da yabancı okullarda yetişti. Modern kültür, yabancı okullar kanalıyla topraklarımıza girdi. Batıcılık resmi ideoloji haline gelince İslam gericilik sayıldı ve milletimiz parya haline geldi..
Okullarımızda dini hurafe sayan seküler bilim anlayışı hakimdir. Allah?ı tanımayan, Kur?an-ı Kerim?i son kitap ve Hz. Muhammed?i (s.a.v) son peygamber kabul etmeyen, modern kültüre ve eğitim felsefesine daha kaç nesli teslim edeceğiz, harcatacağız?
Dünya güçlerinin eğitimimize yaptığı müdahalenin ekonomik ve siyasi sonuçları biliniyor. Dünya güçleriyle iş birliği, ülkedeki ekonomik, siyasal ve sosyal sistemde ayrıcalıklı bir yer edinmeyi sağlamaktadır. Eğitim, bu iş birliğinin dayanağı olmuştur. Dolayısıyla ülkemizde devlet okulları bile, modern kültürün taşıyıcısı ve resmi ideoloji olan Batıcılığın kalesidir.. Yabancı okullar gibi, milletin vergileriyle açılan devlet okulları da dünya güçlerinin dayattığı modern kültürün eğitimini veriyor.. Çünkü okullar, işbirlikçi fideliği olarak kurgulanmış.
28 Şubat?ta 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi apaçık eğitimimize müdahaleydi.. Darbeler, en çok eğitimin denetlenmesi amacına hizmet etti.. Dünya güçlerinin dayattığı modern ve seküler eğitimi savunanlar, darbe geleneğinin ve mevcut düzenin de savunucularıdır. 80 yıldır eğitime hakim olan ve yön veren Batıcı zihniyetin siyasetteki savunucusu Kemal Kılıçdaroğlu, "Çocuklarınızı elimizden almayın" demeye gelen bir direniş gösteriyor..
Bir ülke, geleceğine, eğitimdeki düzenlemelerle sahip çıkar. Okullarımızda gençlerimize İslam?ı ve milli kültürümüzü öğretebildiğimiz zaman, demokrasiye geçmiş, bağımsız bir ülke olacağız.
Mustafa Yürekli / Haber 7
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.