İzler Ve Yansımalar - 36
“...aramakla geçen zaman, bulunca sürenden daha mı kıymetlidir?”
Önce sürekli kıpırdanış, sonra doğuş...
Ağıtla geçen uzun zaman, bir sessizlik ummanı...
Dirsek çürütme, diz kırma, alnı kırıştırma, saçları ağartma, yol...
Bulmak için verdiğimiz emeği, tutmak ve kaybetmemek için veriyor muyuz acaba?
Yokluğunu düşündüğümüzde içimizi boşaltan, eriten şeylerin varlığı; gözümüzün her zaman görmek istediği, gönlümüzün her zaman doymak istediği mi?
Bulmak için gösterdiğimiz çabayı, tutmak için sarfetmezsek yeni bir buluş heyecanı oluşmayacaktır, korkarım. Tutmak, korumak, yaşatmak, katmak; aynı derecedeki değerlileri de çoğaltacaktır. Su, ne kadar berrak olsa da elekte kalmayacak; bir kovaya dolacaktır. İkinci kovanın heyecanı birincinin sana kattıklarıyla ilgilidir. Elekten süzülen, kovaya dolabilir; ama aynı su kovadan dökülürse bir daha kovaya dolmaz.
Arayınca bulunanların değeri kalarak yaşatmasına bağlıdır, belki de.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.