Mustafa Yürekli
Aydın seferberliği..
Mustafa Yürekli, Sezai Karakoç?un aydın seferberliği çağrısına dikkat çekiyor; dünya şartlarının zorunlu kıldığı İslam birliğini gerçekleştirmeye dönük ilk adımı atmanın niçin aydınlara düştüğünü irdeliyor.
Yürekli ayrıca Müslüman aydınlardan oluşacak, her ülkenin bağlı kalacağı, hükümetler üstü aydın meclisini mercek altına alıyor..
Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Seza Karakoç, Batı?nın ?nihai işgal?, ?son işgal? peşinde olduğunu, İslam dünyasının da güçlü kadrolar çıkaramadığından ?sahipsizlik? sorununu aşamadığını ve giderilemeyen ?otorite boşluğu?nun bütün sorunlarının kaynağı olduğunu söylüyor. İslam ülkelerinin iki asırdır süren ?dağınıklık? sorunu, başına gelen en büyük ?felaket? olduğunu ve karşılaştığı tüm felaketlerin sözkonusu dağınıklık felaketinin ?uzantıları? ve ?detayı? olduğunu açıkladı.
Batı?nın İslam?ı bir daha dönmemek üzere tarih sahnesinden uzaklaştıracak, dünya haritasından silecek, öldürücü vuruşa hazırlandığı günümüzde, ?Durum Moğol istilasından da, Haçlı istilalarından da kötü.? diyen Seza Karakoç, İslam milletini uyarıyor: ?Bu durum geçmişte içimizde olan kavgalar sebebi ile çektiğimiz sıkıntılara benzemez. Moğol istilasına, Haçlı istilasına da benzemez. Çünkü bunlar dışarıdan gelen istilalardı.?
TÜRKİYE-İRAN SAVAŞI SONUMUZ OLUR
Dünyanın yaşayan büyük şairlerinden Sezai Karakoç, dünya sisteminin kuruluşuna ve İslam coğrafyasındaki tahribatına dikkatleri çekiyor. İslam milleti, iki yüzyıldır Batı?nın manevi saldırısına maruz kaldı. Bu saldırıların manevi tahribatı o kadar büyük oldu ki Müslüman bilinç büyük yara aldı: ?Birinci Dünya Savaşı ile başlayan istilalar çok daha korkunç olmuştur. Çünkü gelen idareler, işgaller artık ruhumuzu ele geçirmek ve onu darmadağın etmek, inancımızı, moralimizi ve kendimize güvenimizi yani özgüvenimizi yıkmak çarelerini aramışlardır. İngiltere?nin yaptığı tahribat budur. Eski İngiliz İmparatorluğu?nun yerini bugün Amerika almıştır.?
Türkiye, Tanzimat döneminden (1839) İkinci Dünya Savaş sonuna (1945) kadar, 115 yıl dünya sistemini kuran İngiltere?nin etkisi altındaydı. İngiltere uzun ve detaylı planını büyük bir özenle uyguladı; Osmanlı coğrafyasını parçaladı, Hilafet?i ilga ettirerek ümmeti otoritesiz bıraktı, Müslüman halkların başına işbirlikçi yönetimler geçirerek iç çekişmelere düşürdü, kültürlerini tahrip etti, gerçekleri algılayamaz, kavrayamaz, anlayamaz hale getirdi.. Batı yönetimler, dinle, tarihle ve halkla çatışma halindedir hala. Dünya liderliği Amerika?ya geçtikten sonra, İslam coğrafyası siyasi, ekonomik ve askeri müdahalelere maruz kaldı.. 1990?dan beri Amerika, İslam dünyasını Filistinleştirmeye çalışıyor.
İslam coğrafyasının son yirmi yıldır maruz kaldığı ABD terörü, yerel kurtuluşun mümkün olmadığını ortaya koydu. İslam milleti ya vahdeti sağlayıp varlığını güvenceye alacak ya da küçük yerel direnişler ezilip yok olacak ve tarih sahnesinden tamamen çekilecektir: ?Bunun için artık müslümanların geçmişteki gibi ayrılmalarının ve birbirleri ile kavgalarının mazeretleri yoktur. İslâm Âlemi?nin yeniden işgalinden tümüyle bütün Müslümanlar sorumludur. İslâm Âlemi ya topyekûn birleşecek ya da topyekûn esarete düşecektir. Kişiler ya da zümreler arası kavgalar bir yana bırakılmalıdır. Asıl mesele üzerinden, bütün İslâm Âlemi?nin derlenip toparlanması üzerinden düşünmek ve bunun çarelerini aramak gerekmektedir.? diyen Sezai Karakoç, çözümü de vahdetin sağlanması olarak göstermektedir..
Şimdiye kadar Batı, İslam topraklarını işgal edip katliam ederdi; ?Batı, Türkiye?ye ?gel sen buna karış? dememişti. Tam tersine kendisi işgal ettikten sonra, gel bize destek gücü ver demişti. Afganistan?da, Bosna?da böyle oldu. Katliamlar olurken bizi sokmadılar, katliamlar oldu, bitti, kendileri girdiler ve destek için çağırdılar.? Bugün Batı Türkiye?ye Suriye için ?kötü bir yönetim var. Orada halk ile devlet arasında problem var, masum insanlar ölüyor. Bu işi siz halledin, siz çözün, insanların ölümünü seyir mi edeceksiniz?? diyor. Türkiye?nin Suriye?ye Batı?nın öncüsü olarak girmesini istiyorlar. Bugün ?Türkiye ile İran?ı, Suriye?yi çarpıştırmak istiyorlar. Çok açık. Eğer bu oyuna gelirlerse, Suriye de, Türkiye de, İran da mahvolacaktır. Bunun arkası da tüm İslâm âleminin istilasıdır.?
Türkiye ile İran?ın arasında ?tek kurşunun bile atılmaması gerekiyor? diyen Sezai Karakoç, ?eğer bu atılırsa, arkası gelir ve bu ülkeler göz göre göre mahvolur gider? diyor.
AYDIN SEFERBERLİĞİ
Dünya koşullarına bakıldığında, İslam dünyasını temsilen Pakistan, İran, Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan hızla kucaklaşmalıdır. Türkiye, laiklik ve Türk milliyetçiliği, Mısır laiklik ve Arap milliyetçiliği, İran Şii bağnazlığı güderek, dünya güçlerinin bölgedeki çatıştırma politikalarına alet olmaktadır. Sorunların aşılıp İslam coğrafyasında vahdetin sağlanmasında en büyük görev aydınlara düşmektedir..
Sezai Karakoç, ?Silahtan daha güçlü olan hakiki çözüm kalemdir, fikirdir.? diyerek, vahdete götürecek yolu işaret ediyor: ?Bunlar anlaştığı takdirde, geri kalan bütün İslâm ülkeleri bunların etrafında toplanır, kenetlenir. Bunların bir araya gelmemesi için Batı elinden gelen her şeyi yapacaktır. Hatta daha da ileri gidip bilhassa bunları birbiri ile çarpıştırarak yere sermek istemektedir. Bunun örneğini İran-Irak savaşında gördük. Afganistan?ın başına gelenler aynı şekildedir. Bugün de aynı şekilde, bilhassa Türkiye ile İran?ı çarpıştırmak istiyorlar ve ben bakıyorum ki, bunu önlemesi gereken kalemler, tam tersine, en basit bir bahanelerle tahrikçi bir şekilde ortaya atılıyorlar.?
İslam dünyası, acilen alimlerini, düşünülerini, aydınlarını bir araya getirip vahdetin kapısını açacak yolu açmalıdır. Müslüman aydınların omuzlarına, büyük tarihi görev binmiştir. İslam milletinin kaderi, aydınlarının çabasına bağlıdır: ?İslâm Âlemi?nde şu anda boşlukta olan bir alan var. O alan, fikir insanının, kalem sahibi insanın etkinliğidir. Var olan da ancak ülkelerin içlerinde sınırlı kalmaktadır. Hâlbuki fikrin ve kalemin İslâm Âlemi?ne şamil olması lazımdır. Ve onların sözünün hükümetler üzerinde de büyük etki yapması lazımdır.?
Aydınların, yerel sorunlara boğulmaktan, yerel iktidarları desteklemekten veya muhalefet etmekten kurtulup, İslam coğrafyasını bir bütün halinde görmeye ve sorumlu davranmaya başlaması gerekmektedir. Özellikle Pakistan, İran, Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan aydınları, hakikate ve özgürlüğe hizmet ederek en büyük ortak paydayı kurmayı başarmak zorundalar. İslam milletine birbirlerine karşı silahları bırakıp kalemlere sarılmaya davet eden Sezai Karakoç, aydın seferberliğini başlatma zorunluluğuna vurgu yapıyor: ?Hakk?ın, doğrunun emrinde olan, bağımsız olarak İslâm ülkelerinin tümünün menfaatinin, tümünün çıkarının ve geleceğinin emrinde olan kalem istiyorum ben. Bilgi istiyorum. Bu boşluk var. Bu boşluğu kim dolduruyor. Onu Batı medyası, Batı düşüncesi, Batı ajansları dolduruyor. Bu sebepledir ki, öncelik İslâm aydınlarının öne çıkması ve adeta bir örgütleniş içinde olup bir araya gelmeleridir. Ve zaman zaman, İslâm Âlemi?nin durumunu gözden geçirip verdikleri kararları da uygulamalılar. Hükümetler üstü, devletler üstü güçleri olması lazımdır. Bunun sağlanma yolu umumi bir hareketten geçer. Bugün her İslâm ülkesinde bu tarz hareketler vardır, ancak bu hareketler yerel kalmışlardır.?
AK Parti?ye çeşitli kadroları davet ederek yeni katılımlarla Türkiye?deki siyasi otoriteyi toplumun genelini kucaklayacak boyutlara taşımaya çalışan ve içerde vahdet yoluna koyulan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan?ın dışarıda da İslam dünyasının vahdeti için aydın seferberliğini başlatacağını umuyorum. Türkiye?deki aydınların İslam birliği ideali çevresinde teşkilatlanıp öncülük yapması tarihi bir görevdir. İslam İşbirliği Teşkilatı?nda, acil bir şekilde, Aydınlar Meclisi kurulup İslam dünyasının entegrasyon sorunları masaya yatırılmalı ve sorunlar tek tek çözüme bağlanmalıdır. İslam ülkeleri, aydınlarını susturarak, saymayarak, kör gidişle nereye varabilir ki?
Mustafa Yürekli - Haber 7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.