Evet, Basra ve Musul işgal altında, Ecyad kalesi yıkıldı...
‘Edebi olmayan yalnız kendine kötülük etmiş olmaz;
belki bütün dünyayı ateşe vermiş olur.’ Mevlana
Her şeyiyle garip kalmış toplum’
Her haliyle kendi kendisine yabancılaştırılmış toplum’
Yolunu şaşırmış, rehberini kaybetmiş, hatta düşmanlarından himmet bekler hale gelmiş bir toplum’
Her şeyiyle batı emperyalizmine karşı dik duruşun öncüsü Türkiye’de Zihinler işgal altına alınmış bir toplum...
Her haliyle beyinler işgal edilerek Türkiye'de kapitalistlerin egemenlik kurduğu bir toplum’
Her haliyle ırki, dini, etnik, mezhep aidiyeti öne çıkartılarak, Türk Milleti'nin ortak dokusu parçalanmaya başlamış bir toplum’
Böyle bir toplumda ne yapmalı’
Bu toplumun sonu ne olacak’
Bu toplumun düzelmesi için hangi yola baş vurmalı’..
Bu sorular her akıllı insanın, hem kendisini, aile fertlerini, içinde yaşadığı toplumu ve geleceği düşünen kişilerin ve hatta tüm insanlık dünyasının sorularıdır’
Kendisine, çevresine ve yetkililere sorup cevabını araştıran kaç kişidir’..
Tâgutîlerin* etkisiyle gün geçtikçe biraz daha maneviyattan, ahlaktan, özden kopan insanımızın geleceği ne olacak’..
Dedeleri ve neneleri bu halleri görseydi muhakkak: ‘Kekse yer yarılsaydı ve içine girseydik de torunlarımızın bu halini görmeseydik.’ Derlerdi. Ne oldu insanlarımıza’ Ne odluda birden bire bu kadar bozula bildi’...
Caddede, sokakta, çarşıda, pazarda, hele hele parklarda, bahçelerde, pastane ve cafelerde sarmaş dolaş olan genç erkek ve kızlar toplumsal ahlaktan hiç mi nasip almamışlar’..
Yoksa onlara veren mi olmamış’
Mahkemelerde en çok boşanma davaları, doğan bilerce gar-i meşru çocuklar, kürtajlar..vs’
İçki, eroin, esrar, afyon ve uyuşturucu maddeler, haplar’
Meyhane, kumarhane, bar, pavyon, gazino, randevu evleri, genel evlerin dolup taşmaları’
Çocuk yaştakilerin bile ellerinde apaçık resim ve yazılarla tamamen şehvete hitap eden, bu duyguları kamçılayan gazeteler, dergiler, internette sosyal paylaşım siteleri, porno CD ve DVD’lerin her köşe başında satılmaları’
İlkel toplumlar giyecek bulamadıkları için edep yerlerini örterken, Materyalist medeniyetin zirvedeki modacıları edep yerlerini örtmüyor ve hatta çıplaklar kampı yaparak da ‘Beldum adal’ derecesi hor görülen ilkel topluluklarda bile arasında bile yoktur’
Yani, insanlar maddi yönden medenileştikçe manevi yönden hayvanlaşıyorlar mı ne’..
Medeni diye kabul edilen bu çağda edep ve ahlakça yani manaca ilkel topluluklardan geri kalmış, çağın beş bin sene gerisinde kalmışız’
Her gün suçların ve suçluların daha da arttığı, hapishanelerin dolduğu, oluk oluk insan kanının aktığı, namusun, ırzın tehlikede olduğu inkar edilemeyecek bir gerçektir’
Materyalist Psikologlar, sosyologlar bu konuda işin madde planına bakıyor, mânevi tarafını hiç düşünmüyorlar..
Fakat İslam arifleri olaya iki yönlü bakıyor ve öylece değerlendiriyorlar’ Çünkü İslam arifleri ilahi hakikatleri keşfeden, İslami ölçülerde izah getiren ve gerçekleri yaşayanlardır’
Froud, Emil Durkeym, Marx ve Pavlov gibi materyalist psikolog ve sosyologlar işin manevi yönünü bir tarafa bırakır, beşeri ilimlerine ve maddi tecrübelerine güvenerek bir saplantıya dalar, sapıtıp giderler’Böylece hem kendilerine zarar verirler, hem tüm insanlığa.. Bunlar ilahi edepten yoksundurlar’Allah’a inanmadıkları ve O’nu tanıyamadıkları için hiçbir zaman sünnetullah’ı olaylara karıştırmazlar.. Olaylara materyalizmin gözlüğüyle bakarlar’
Bu tiplere, Mevlana şöyle seslenir:
‘Allah’tan edebe muvaffak olmayı dileyelim. Edebi olmayan kimse, Allah’ın lütfundan mahrumdur.
Edebi olmayan yalnız kendine kötülük etmiş olmaz; belki bütün dünyayı ateşe vermiş olur.’ (Mesnevi, c. B. 79-80 )
İslami edebi olmayan, Hududullah’ı tanımayan filozoflar, psikologlar ve sosyologlar hatta pozitif ilimlerle uğraşan bilginler; kendilerini ve tüm insanlığı ateşe vermişlerdir. Atom ve nötron bombalarını kullanılarak ve dahi modern silahların gücüyle mazlum milletlerin sömürülmesi, köleleştirilmesi ile dünya ateş topuna döndürülmüştür
İslam arifleriyse Allah’a güvenerek ilmini ve gücünü O’dan alarak her şey tam ve doğrudur.. Arifler ise maddi yönünü idrak eder, manevi yönünü keşfederler. Arifler, hem psikolog, hem sosyolog ve hem de kâmil insanlardır’
Beşer kafasıyla hareket eden ve toplumun yararına çalıştıklarını zanneden, bu konuda ilim adamı olduklarını ileri sürenler kötülüğün reklâmını yaparlar, kötülüğün reklâmını yasaklayarak en güzel reklâmını yaparlar. Kötülüğün daha da çoğalmasını sağlar’
Toplumun faydasını istemek, kötülüğü ortadan kaldırmaktır. Başka hiçbir yol yoktur. Çünkü bu yol, İslami yoldur. Sünnetullah da budur’
‘Adama sordular, ‘Ananı niçin öldürdün’’ diye.
‘Onu yabancı bir erkekle birlikteyken yakaladım.’ dedi.
Tekrar sordular: ‘Ananı öldüreceğini o adamı öldürseydin ya!’’
‘O zaman,’ dedi, ‘her gün bir adam öldürmem gerekecekti.’
Mevlânâ, ‘nefsin her kötülüğün anası olduğunu’ bu örnekle enfes bir şekilde ortaya koyuyor ve nefsini öldürmeyenlerin çok kötülüklerle baş başa kalacaklarını harika bir şekilde ders veriyor
İşte çare budur, derde deva bu..
Bir kötülük, bir suç varsa iyi araştırmalı ve köklü bir çare bulmalıyız. Kötülüğü yapan, suçu işleyenden ziyade, o kötülüğü ve suçu ortadan kaldırmalıyız’
Eğer toplum olarak kötülerin ve suçluların yok olmasını istiyorsak önce kötülüğü ve suçu ortadan kaldırmamız şarttır...
Bir yanda devlet eliyle içki ve şarap fabrikası kur, teşvik et, halka sevdir, özendir, filmlerde, dizilerde jönlerin ellerinden düşmeyen içki şişeleri ile çağdaş bir duruş, iyi üretici ödülleri madalyaların dağıtımını yap.. sonra trafik kazası yapan sarhoşu suçla, Yeşilay a milyonlarca lira ver, içkinin zararını anlat’
Bir yanda, NATO her Türk askerine sığara dağıtır, yavaş yavaş öldürür, süründürür, maddi-manevi sömürür’ Avrupa ve Amerika'da I. ve II. Dünya Savaşı yıllarında sigara askerlere genel ihtiyaç olarak dağıtılmış, NATO da Akashi'nin raporuna bakıp 28. Tümene Sırp askerine müdahale etmedi. Fakat, "Ratko Mladiç bir centilmen", "Mladiç çocuklara çikolata, büyüklere ise sigara dağıttı". diye rapor yazdı’
Bir yanda gençleri, televizyonla, videoyla, gazetelerle, dergilerle, kitaplarla, sinema filmleri, İnternet siteleri ve sosyal medya ile tamamen şehvet ve zina çukuruna at; bir yanda; ‘tecavüzler’ arttı, ‘boşanmalar’ arttı diye feryadı bastır!..
Bir yanda genç nesli, eğitim ve öğretim yoluyla Allah’tan, İslam’dan, birlik ve beraberlikten, manevi benliğinden tamamen kopar; bir yanda caniler çoğaldı, bunlar canidir, eşkıyadır, isyankardır, anarşisttir diye suçla, hapishaneleri doldur!..
Bir yanda kötülüğü körükle, bir yanda kötülere kız, sinirlen, küplere bin!..
Tüm beşeri nizamda tezatlar, çarpıklıklar hiçbir zaman bitmez’ Yalnız ve yalnız İslam nizamında bu tezatlıklar yoktur!..
Mevlana, kötülüğün kaynağını nefs-i emmareye benzetiyor. Nesi-i emmare , şeytan ve tağut düzen elele verirse toplumu kötülüğe, kavga gürültü, savaş, katliamlar, bozguncular, zina, faiz, içki, kumar, fal okları, tapılınan putlar, köleliğe ve sömürücülüge sürükler, çirkefe atar.. Çünkü topluma hakîm kişilerin nefs-i ammareleri kötülüğü serbest kılabilir. Topluma hakim olanlar nefslerini, heva ü heveslerini ilahlaştırabilirler. Nefs ilahına tapabilir, onun emirlerini yerine getirebilirler.
Kur’an’da buyuruluyor ki:
‘Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü’ Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın’’ (Furkan, 43)
Ne yazık ki, bu ‘büyük cihat’ meselesi zamanımızda birçok müslümanca yanlış anlaşılıp yorumlanıyor. İlahlaştırılan nefs-i emmareyle büyük cihat ilan eden Rasulullah’ın (s.a), ‘küçük cihaddan, büyük cihada döndük.’ Hadis-i şerifleri; Çünkü dışarıda ki düşman ordusunun gücü kuvveti meydandadır. Taarruzu belli olur. Fakat içerde ki nefsi emmarenin tuzakları gizlidir. Nefsin tuzağına düşmemek o kadar kolay değil. Mevlana’nın tabiriyle ‘iğnenin ucuyla Kaf dağını yerinden koparıp atmak’ ondan kurtulmaktan daha kolaydır.
Eski Fravunlar, Nemrutlar ve çağdaş Fravunla Nemrutlar ondan kurtulamadıkları için onu ilah edindiler. Böylece ilahlıklarını ilan ettiler. Allah’ın hükmünü kaldırıp, topluma kendi koymuş oldukları hükümleri uyguladılar’
Büyük cihad, nefs le, küçük cihad sa, kafirlerle, tağutla yapılan cihad dır. Yani, ruh ile beden gibidir. Biri olmadan diğerinin olması imkânsızdır. Büyük cihada zafere ermek için, küçük cihadı yapıp zafere ermek şarttır. Dıştaki düşmanı yok edemeyenin içteki düşmana gücü yetmez. Ve küçük cihadı yapamayan kişi, büyük cihada el-aleme maskara olur
Günümüzde mallarından ve canlarından korkan emperyalist sistemin köleleri, asıl büyük cihadtır. Nefsle cihad edeceksin’Bu söz hiçbir İslami ölçüye sığmaz.. Rasulullah’a, sahabelere saygısızlık, iftira etmiş oluyorlar’ İşte çağımızın man kafalıları, Nato kafa Nato mermerlerin aldanış ölçüsü’
Ve Mevlana:
‘Kötü ve rüsva şeytan, ömrünü zayettikten sonra ‘Eûzü’ çekmek, ‘Fatiha’ okumak meyhudedir.’der. (Şerh-i Mesnevi. 552
Evet, günümüz insanlarına, yani bizlere kapitalist sistemin bu Fravunî oyunlarına gelmeyelim. Bizleri sekiz asır önce uyarmıştı Mevlana:
‘Ey ağlayan, dövünen, bana Basra’yla Musul yıkılmadan ağla, dövün.’ (Şerh-i Mesnevi. 537)
Öylede oldu Basra ve Musul işgal altında, Ecyad kalesi yıkıldı’ Yerine kapitalistler altı yıldızlı bayrak çektiler, inanç turizminden Müslümanları sömürüyorlar’
Ve film devam ediyor...
Ve Muhyiddini Arabi diyor ki:
‘Gaflet ölümü ile ölmüş kimselerden uzaklaş. Onlardan yardım bile isteme.’*
Yine Âkif:
‘Müslümanlık yalnız lâfz ile değildir. Sorarım: Şarktaki Müslüman garptakinin imdadına koştu mu’ Şimaldeki Müslüman cenuptaki din kardeşinin halinden müteessir oldu mu’ Lâ vallahi, olmadı.’ (Süleymaniye Kürsüsünden, 1913)
‘Cihan alt üst olurken seyre baktın öyle durdun da
Bugün bir serserisin, derbedersin kendi yurdunda!’ (Alınlar terlemeli)
‘İslam’ın son penahı bu hükümettir; dinin son yurdu burasıdır. Ah, ya Rabbi sen o günleri gösterme, bu da giderse Müslümanlığın hali ne olur’ O zaman ne namaz kalır ne cami; ne namus kalır ne aile; ne hac kalır ne Beytullah!..
Vallahi hepsini çiğnerler, yıkarlar’Vallahi yıkarlar!..
Muhakkak bu! Bunları bilmeliyiz, düşünmeliyiz de ne yapmak lazımsa, şimdiden yapmalıyız.
Böyle yalnız ‘Vatan tehlikede!..’, ‘Din tehlikede!..’ demekle iş bitmez. O tehlikenin evvela dairesini, sonrada çaresini düşünmeli, felaketi adam akıllı hissetmeli.’ (Süleymaniye Kürsüsünden, 1913)
Oryantalist L. Massignon Hallac-ı Mansur'un üzerine çalışmaları ile bazı İslami meseleleri ele almış ve tamamen bozmuştur. Bölece semeresini görerek sevinç naraları atmıştır:
‘Onların her şeylerini tahrip ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiç bir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. Anarşi veya intihar için olgun bir hale geldiler.’ (Edward Said, Oryantalizm, s. 446)
İşte gerçek, işte dert, işte derman, işte ferman’
Mehmet Yürekli, 21.07.11, Adana
Küfre ve puta dayanan. Şeytanî
Gaflet ölümü, kalpden dünyaya bağlanan, Hakkı unutan kimselerin ölümü.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.