Bu Marş En Çok Bize Yakışmaktadır.
İSTİKLÂL MARŞI DURUŞU “Bayrak asla kumaşlardan bir kumaş, millî marş ise sıradan bir söz, şarkı ya da müzik değildir.”
Bu Marş En Çok Bize Yakışmaktadır.
İstiklâl Marşı, Asya bozkırlarından gelmiş bedenlerin
Anadolu’da bir ruha, bir şuura kavuşmuş şeklidir.
İstiklâl Marşı, tepeden tırnağa iman ve inançla yoğrulmuş
Türklerin ve Türklüğün, tarih sahnesinden silinmesine karşı
oluşturulmuş bir kalkandır.
İstiklâl Marşı, bir milletin içinde vatan düşmanlarına arka
çıkanlar olmadıkça o memlekette vatan düşmanlarının muzaffer
olmalarına imkân olmadığının beyanıdır.
İstiklâl Marşı, bu toprakların, bir geçmişi olduğu gibi, bir
geleceği varsa bu geleceğin hangi temeller üzerine inşa
edileceğinin ilanıdır.
Türk milleti, İstiklâl Marşı’nın yazıldığı günden bugüne nasıl ki
bilgi ve şuurunu İstiklâl Marşı ölçülerine göre oluşturduysa
bundan sonra da yoluna İstiklâl Marşı’nı kılavuz yaparak devam
edecektir.
İstiklâl Marşı; Türk milletinin dil, din, bağımsızlık, cesaret,
vefa, inanç ve kardeşlik nitelikleri ile oluşmuş mayasıdır.
Mayasında asalet olanlar, İstiklâl Marşı’ndan kopmadıkça
bozulmayacaklardır.
İstiklâl Marşı; tek başına bir kitap, bir külliyat, bir ferman, bir
çağrı, bir uyarı, vatanını ve milletini sevenlere dost; vatana ve
millete yan gözle dahi bakanlara korku veren bir cellattır.
Milletleri millet yapan manevi değerlerin başında bayrak ve
millî marş gelir. Bu iki değer bir milletin özgürlüğünün ve özbenliğinin sembolüdür. Bu iki değer bir milletin onuru ve
namusudur. Bayrak ve millî marş kavramlarının anlamını idrakedememiş toplumların kendi kutsallarını önemsizleştirmeleri,
değersizleştirmeleri kaçınılmaz bir gerçektir. Bayrak asla
kumaşlardan bir kumaş, millî marş ise sıradan bir söz, şarkı
ya da müzik değildir.
Bayrağa saygı, İstiklâl Marşı’na sevgi, İstiklâl Marşı
okunurken takınılan tavır ve oluşturulan coşku; topluluğun
vatan sevgisinin, milletin bu değerleri ne ölçüde sahiplendiğinin
açık bir göstergesidir. Sizler, bayrak törenlerinde, sizin için
canlarını feda edenlere sadece sesinizi feda etmekten
kaçınmayacaksınız.
Bir toprağın vatan olabilmesi için millet, milletin de devamlılığı
için devletin olması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Devlet
olmanın esası; o devletin mensuplarının kendine has dilinin,
dininin, gelenek – göreneğinin, bayrağının ve marşının olması
ile kaimdir.
Bizim “korkma” diye başlayan Millî Marşı’mız bir meydan
okuma, bir başkaldırı, bir cesaretlendirmedir.
İstiklâl Marşı’mız milletin kanlı canlı, ete kemiğe bürünmüş
şeklidir; milletimizin kimliğidir, bu millete dayatılan tarzların
hepsinin hiçe sayılabileceğinin ve bunların dışında da esaslar
olabileceğinin senedidir. İstiklâl Harbi’ni İstiklâl Marşı’mızın manasıyla kazandığımızın dünyaya fermanıdır. Şiirlerini
imanıyla yazan merhum şair Mehmet Âkif Ersoy’un “o benim
değil, milletimin eseridir.” diyerek milletimize en güzel
hediyesidir. Mehmet Âkif, milletimin eserini milletime emanet
etmiştir.
Türkiye, dünyadaki ülkelerden herhangi biri olmadığı için
İstiklâl Marşı’mız da tarihî bir belge niteliğindedir. Dünyada
Millî Marşı şiir olan tek ülke Türkiye’dir; diğerleri bestelenmek
için yazılmış şarkı sözleridir. Ülkemizin asilliği, şiirin
soyluluğu, milletimizin yüceliği doyumsuz bir ahenk ve nakış
oluşturmuştur. Kırk bir mısrada kırk bir ayrı kuyu açılmış, kırk
bir ayrı cevher çıkarılmıştır.
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” derken
cesaret,
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım” derken
bağımsızlık,
“Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var” derken inanç,
“Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın” derken uyarı,
“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı” derken tarih,
“Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl” derken vefa hem
marşımızın hem de milletimizin nakışı, kimliği olmuştur. Bu
marş en çok bize yakışmaktadır. Çünkü kaçakların, göçerlerin
hırsız ve arsızların, yolsuz ve çulsuzların marşı olmaz.
12 Mart 1921’de TBMM’de Millî Marş adayı şiirler okunurken
meclise M. Kemal Paşa başkanlık etmekteydi. O gün M. Kemal Paşa da Millî Marş’ı ayakta dinleyenler arasındaydı. M. Kemal
Paşa’nın en sevdiği ve “Bu milletten asla unutmamasını
istediğim mısralar işte bunlardır” sözleri meclis kayıtlarına
geçmiştir. Bu bölüm İstiklâl Marşı’nın son bölümüdür;
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!”
dizelerini bir kez daha hatırlatıyorum. İstiklâl Harbi’nde
şahadeti olan, İstiklâl Marşı’nda rengi ve emeği olan herkesi
rahmetle minnetle anıyor, merhum M. Âkif Ersoy’un duasıyla
sözlerimi bitiriyorum. “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı
yazdırmasın.”
Not: Yazının başlığına, cümlelerine, ruhuna düşen bir İsmet
ÖZEL gölgesi, aydınlığı, dirayeti vardır. İstiklâl Marşı’nın harf
harf yeniden özümsenmesi çabaları,düşündürdükleri ve öğrettikleri için binlerce teşekkürle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.