Bilgelerin yiğitliği
Kör gücün siyasi alandaki azgın şiddeti, tarih boyunca, baskının, sömürünün ve zulmün zaferini ilan etmiştir.
Cahiliye denilen karanlık, kirli ve kıyıcı karmaşada ve bozgunda saltanat süren kör güç ile nasıl savaşılacak? Siyaset alanında güç ilişkisinden nasıl çıkılır?
Akıl Yasa Koyucu Olamaz
Akıl, savaş meydanında kaba güçle doğrudan doğruya çarpışmaya kalkışmamalı. Akıl, yasa koyucu olan İlahi İrade’yi bulup yasaları ortaya çıkarınca ve hakikatin sözcülüğü görevini yerine getirince, yapabileceğini yapmış olur.
Akıl için doğada yasaları keşfetmek, fen bilimlerinde başarı, hızlı ve kolay oldu..
Aklın tarihin yasalarını bulmada aynı başarıyı tekrarladığı söylenemez; tarihten ahlakı ve hukuku bulup çıkarmak için güç ve araç gereçten daha çok vahiy bilgisi, hatta hikmet gerekmektedir..
Çünkü akıl, tek başına kurucu kesinlik değildir, tek başına hakikati inşa edip yasa koyucu olamaz.
Tarihin Yasalarını Keşif
Akıl, Yasa Koyucu olan İlahi İrade’ye bağlanıp tarihteki yasaları ve adaleti keşfedince, görevini yerine getirmiş olur; bu ilahi düzenin uygulamasını elbette cesur irade ve canlı duygu yapacaktır.
İnsan faaliyetleri, özdenetim demek olan ahlakla temellendirilir.. Toplumlar ve devlet de özdenetimini hukukla yapar.
Ahlak ve hukuk, hem Allah’ı yüceltmedir, hem de es Selam isminin tecellisi olan İslam, yani aydınlık, güvenlik ve adaletin güvencesi olan barıştır. Karşıtı cahiliye ise karanlık olarak şirk/küfür, ihanet ve zulümdür.
Hakikatin Zaferi
Hakikat, kör güçlerle savaştan muzaffer çıkacaksa, önce kendisinin bir güç olması, görünüşler diyarında, formel alanda, kendine önder olarak tutkuyu alması gerekir. Çünkü tutkular, duyu alanında insanı harekete geçiren biricik güçlerdir.
İnsan tutkuyla bağlanarak varlığında ve çevresinde hakikati üstün hale getirebilir.
Hakikat, o ana kadar kişisel hayatta ya da tarihsel alanda muzaffer olamamışsa; suç, bu zaferi ilan edemeyen akılda değil, kendini bu kudrete karşı kapalı tutan kalpte ve onun adına harekete geçemeyen tutkudadır.
Toplumsal tutkular, liderde tecessüm eder ve iyi yetişmiş bir aydın kadrosu önce lideri, sonra toplumu uçurur. Hakikatin zaferi, ona layık bir toplumu ve yönetimi gerektirir.
Bilgenin Yiğitliği
Akıl, savaşarak aldatıcı duyulardan ve safsatadan kendini kurtarmak zorundadır.
Akıl, algıya yenilmez ise odaklandığı nesnenin özüne ulaşır.
Kısaca bilge olmak, problemi hakikate götürecek, doğruyu bulup çıkaracak kadar yiğit olmak, iyiliği kötülüğe yeğleyecek kadar yürekli olmak demektir: ‘Pehlivan, nefsini yenendir.’
Hakikat ışığı ve peygamberlerin ayak izlerini takipten alınan güçtür aklı tarihte muzaffer kılacak olan..
Bilgelerin yiğitliği, doğanın gevşekliğini ve kalbin korkaklığını kavramayı engelleyen perdeleri yırtmakla elde edilecek bir uyanıklık, insana dirilik bahşeden kulluk bilinci, sağlam bir karakterdir.
Düşünmenin Ağır Yorgunluğu
Akıl, ilk adımdan itibaren tatlı rahatını bozmak istemeyen duyularla çetin bir mücadele vermek zorundadır.
Tarih boyunca insanların çoğu, hakikat uğruna çetin çarpışmalarla yanılgıları ortadan kaldıracak yerde ihtiyaçlar ve arzuyla çarpışmaktan o kadar çok yoruluyor ki öfkesinden yanılmalarla ayrıca, bir kez daha, yeni ve şiddetli bir çarpışmayı göze alamıyor.
İnsanların çoğu, düşünmenin ağır yorgunluğunda kendini aldattığını bile bile başkalarına ait dile, yabancı kavramlara boyun eğerek seve seve kaba gücün kıyıcı yönetimine girebilmektedir; içlerinde yüksek ihtiyaçlar belirdiğinde de tatmin için şiddetli bir inanma ihtiyacı ile mevcut otoritenin ki ulus devlet ya da parti, etnik yönetimler, akademik seçkinlerdir bunlar, hazırladığı şekillere, imgelere, formlara sarılmaktadırlar..
Düşman Hülyalar
Hakikate bağlanamamış bu bahtsız insanlar, ihtiyaç boyunduruğundan ancak hakikatten koparak ve özgürlüklerini feda ederek kurtulduklarından kendilerini küçük düşürürler, varlıklarını değersiz hale getirirler.
Bu zavallılar, karanlık kavramların donuk ışığını, duyuları canlandıracak imgelemin serbest çalışmasına ve serapların albenisini gideren hakikatin ışığına yeğlerler..
Üzerinde bilgi ışığının parlaması gereken bu düşman hülyalar üzerine, ideolojiler üzerine, safsatalar üzerine mutluluklarını kurdular.
Ellerinde olan kaba gücü ve sağladığı her şeyi değersizleştirdiği için Hak ve hakikate düşman oldular.
Varlığını hayatta tutabilmek ve türünü sürdürmek için duyulan ihtiyaçları, özgürlüklerinden vaz geçerek ve hakikate düşman kesilerek karşılamak en pahalı, en zor ve en acılı yoldur oysa..
Kalb-İ Selim
Kısaca bilgeliği sevmek için bizzat bilge olmak gerekir; hikmeti sevmek için onun bağışlanması, yani ehl-i hikmetten olmak gerekir.
Akıl ışıkları, ahlakı aydınlattığı oranda, erdemi, karakteri aydınlattığı oranda saygındır. Çünkü aklın yolu kalpten açılır.
Bu yüzden çağın en büyük ihtiyacı, duygusal yapının İslam’la akıl ve ruh sağlığını koruyacak kadar sağlamlaşmasıdır; kalb-i selim sahibi olabilmektir.
Kör güç, akl-ı selime teslim olursa kötülük olmaktan çıkar, iyilik kaynağı bilinç gücü olur. İyi bir kuramı, iyi bir görüşü uygulamaya koyacak araçtır bilinç gücü aynı zamanda.
Kalb-i selim, ahlaki üstünlükle sağlanan çelik iradedir; bu aynı zamanda görüşü yenilemeye ve geliştirmeye de teşvik eder.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.