Türkiye Devletinin Kuruluşunda Üç Akım - Üç Dergi
Bu yazıyı, Kuruluş Devri’nin genç yazarlarından roman üstadı Peyami Safa’nın topluma açık bir yazısına “Açık Mektub”una”, aynı devrin yaşlı yazarı ve şairi Asrici Batıcı Abdullah “Cevdet’in verdiği cevaptan, yani o tarihin iki şahidinden aktarmalarla hazırladım. Bu önemli bir şahitliktir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş öncesinden başlayıp, ilk on beş senesine kadar etkili olan üç kültür akımının ve bu akımları temsil eden üç derginin tahlilini arz etmiş olacağım. Bu üç akım sadece başlangıç devrinin değil, ilk Yüzyılında süren fikir akımlarının temellerini oluşturuyor.
Eskiden, bizim gençliğimizde “Baş Makale” gibi “Açık Mektup” titrli yazı geleneği vardı. Yakın zamana kadar sürdü. Şimdiki tabirle “Köşe Yazarları”, önemli yazılarını bu titr ile sunarlardı. Hâlâ, o devirleri yaşayan bizlerin hatırında kalan önemli “Açık Mektup titri ile sunulan, leyhte, aleyhte farklı yazarlar tarafından farklı fikirleri, bazan haftalarca, aylarca süren tartışmalar vardır.
Kuruluş Devrinin genç yazarı Peyami Safa, Sebilürreşat dergisinde 1926’da topluma hitap eden bir “Açık Mektup” yayımlar. Bu açık mektubunda Peyami Safa “birer cereyanı temsil eden, “Türk Yurdu” ( Türkçü dergi), “İctihat” (Batıcı dergi) ve “Sebilürreşad” (din ve ahlakı savunan dergi) yayımlanmaktadır. Peyami Safa’ya göre bunlardan ikisi Türkiye Cumhuriyeti devletinin proğram hedefi içindedir. Dolayısı ile bunların yayın gayesini,gelişmesini Devlet resmen üstlendiğine göre, bunların neşir sebepleri kalmamıştır. Yeni Devletimiz din ve ahlakın geliştirilmesini tamamen halkımıza bırakmıştır. Öyle olunca “Türkçülük Hareketi”ni temsil eden “Türk Yurdu” dergisinin ve Batıcılık Hareketi’ni temsil eden “İctihad” dergisinin hâlâ neşrine gerek yoktur.” diye yazar. Ben Peyami Safa’nın bu yazısının özetini, Dr. Abdullah Cevdet’in cevabi, daha doğrusu itirazî yazısından aktarıyorum. Dr. Abdullah Cevdet, Peyami Safaya cevap verirken bu iki akımın ve derginin fonksiyonlarını kaybetmemesi gerektiğini savunur. Uçuk örnekler verir.
Bu dergiler ve akımlar hakkında özet bilgi arz edeyim.
İctihad Dergisi, “yaşama tarzında asrilik” adı altında “Batıcılık Hareketi”ni savunan bir dergi olup 1903 te İstanbul’da yayın hayatına başlamıştır. Cağaloğlundaki yayın binasının kapısındaki Latin Alfabesi ile yazılmış “İctihad 1903” yazısını 1970’lerde gazetecilikle uğraşırken görürdüm. Yazı, tarih, takvim inkilaplarından yirmi küsur sene önce, Osmanlı yıkılmadan onbeş sene önce, yazı ve takvimi değiştirmişti. Bazan dergisinin bazı sayfalarını latin alfabesi ile Türkçe çıkarıyordu. Zaman zaman ara vererek Abdullah Cevdet, yurttan kaçtığı zaman Avrupada ve Cumhuriyetten sonra ölümüne kadar(1932) yayınını 358 sayı sürdürmüştür. Ziya Gökalp, Abdullah Cevdet’i, İstanbul’u, çarşı Pazar her tarafı mezbelelik haline getiren, büyük yangınlara benzetir. Necip Fazıl da ona “Adevullah Cevdet” (Allah Düşmanı Cevdet) diye anar. Sağlığında Atatürk Abdullah Cevdet’e değer vermemiştir. Abdullah Cevdet’in ölümünden sonra, daha doğrusu 1935’ten sonra kısmen, İnönü devrinde ağırlıklı olarak bu akım mensuplarının Devlet hizmetinde rol aldıklarını üzülerek ifade edeyim.
Yazı kadrosundan birkaç ismi zikredelim. Filozof Rıza Tevfik, Cenap Şehabettin, Abdullah Hak Hamit, Yusuf Ziya Ortaç, başyazar Dr Abdullah Cevdet. Bu kişiler İnönü devrinde itibar sahibi olacaklar, dindar yazarlar unutulacak, edebiyat kitapları bunların yazıları ile dolacaktır.
Kuruluş devrinin diğer bir akımı, “Türkçülük” cereyanı, “Türk Ocakları” derneği ve “Türk Yurdu” dergisidir.
Türk Ocakları, 1912 yılında kurulmuştur. Kurucuları,Mehmet Emin (Yurdakul), Ziya Gökalp, Halide Edip, Hamdullah Subhi (Tanrıöver), Yusuf Akçora, Ahmet Ağaoğlu, Hüseyin Zade Ali’dir. Ömer Seyfettin de kurucular arasında sayılır. İttihat ve terakki Partisi bu cereyana destek vermiştir.
Bunlar, Türk ismi etrafında toplanmışlardı, Kurulduğu tarih için bu ülkü önemlidir. Batıcılığa açık ve Müslüman kalmak karar ve azmi içinde idiler. Milliyetçi mukaddesatçı fikirler içinde idiler. Bunlar içinde belki Ziya Gökalp’in aşırı görüşleri vardı. Ne var ki Ziya Gökalp, 1924 yılında genç denilecek yaşta öldü. Yeni Devlet bunlara once çok önem Verdi. Türkiyenin her yerinde müftüler, belediye reisleri başkanlığında binlerce şubesi açıldı. Ne varki 1930 yılında Atatürk Halkevlerini kurdurdu ve kanunla bu dernekleri, resmi emirle açılan “Halk Evleri”ne, bütün mal varlıkları ile ilhak etti. Ancak 1948’de yeniden açılmalarına izin çıktı. Türkiye’nin kültür ortamının gelişmesine bu kuruluş ve aynı fikriyatı temsil eden taraftarları büyük ölçüde rehberlik etmiştir.
Üçüncü ve etkili, en etkili kültür grubu Sebilürreşat Dergisi etrafında toplanan milliyetçi, mukaddesatçı ve İslamcı kadrodur. Dergi, 14 Ağustos 1324’te (27 Ağustos 1908) “Sırât-ı Müstakîm” (Doğru Yol) adıyla yayın hayatına başlamıştır. Kurucuları Ebül‘ulâ Zeynelâbidin (Ebül‘ulâ Mardin) ve H. Eşref Edip’tir Ebulula Mardin Üniversiteye intisap edince. Eşref Edib ve Mehmet Akif Ersoy tarafından temsil edilen dergi , bazı sebeplerle Sebilürreşat olarak sürmüştür. Başlık klişesinin altındaki, “Din, felsefe, edebiyat, hukuk ve ulûmdan bâhis haftalık gazetedir” ibaresine 50. sayıdan itibaren, “Siyasiyattan ve bilhassa gerek siyasî ve gerek içtimaî ve medenî ahval ve şuûn-i İslâmiyye’den bahseder” ifadesi eklenmiştir.
Mehmed Âkif’in adı 309. sayıdan itibaren (2 Eylül 1914) önce “sermuharrir”,ardından “başmuharrir” ifadeleriyle Sebîlürreşâd’ın logosunda yer almıştır.
Sırât-ı Müstakîm ve Sebîlürreşâd’da Mehmed Âkif’in dışında Bereketzâde İsmâil Hakkı tefsir; Babanzâde Ahmed Naim hadis; Ömer Ferit Kam felsefe; Mehmed Fahreddin, İzmirli İsmâil Hakkı, Aksekili Ahmet Hamdi fıkıh; Tâhirülmevlevî, Mithat Cemal, Edhem Nejat edebiyat; M. Şemsettin eğitim; Manastırlı İsmâil Hakkı hutbe ve vaaz; Bursalı Mehmed Tâhir hal tercümesi; Yusuf Akçura, Halil Hâlid ve Ahmet Ağaoğlu siyaset alanındaki yazılarıyla öne çıkan isimler olmuştur.
“Sebilürreşad” İstiklal Savaşının adı konmamış resmi gazetesidir. İstiklal savaşı boyunca “Sebilürreşad”, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle Ordu tarafından dağıtılmıştır. Merkezin Önce Kastamonuya, sonra, bir sayı Kayseri basımını Mustafa Kemal Paşa istemiş ve Eşref Edip ve Mehmet Akif uygulamıştır. İstiklal Harbi sonrasında, 1925'te Meşihatın kaldırılması üzerine, Sebilürreşad kadrosu ile Mustafa Kemal Paşa’nın resmen olmasa bile fiilen arası açıldı. 1926’da Şeyh Said isyanı üzerine Takrir-İ Sünun kanunu sonunda kapatılan onlarca gazete içinde Sebilürreşad dergisi de kapatıldı. Mehmet Akif, Türkiye’den Kahire’ye geçti. Öleceği hastalığa yakalanıncaya kadar Kahire’de yaşadı. Üniversite hocalığı yaptı. Eşref Edip, yayıncılığa yirmi iki sene ara verdi. Çok partili dönemin getirdiği nisbî bir serbestlik ortamında Eşref Edip, Sebîlürreşâd’ı 1948-1966 yıllarında 362 sayı daha çıkarmıştır. Bu dönemin yazarları arasında kendisinden başka Ahmet Hamdi Akseki, Cevat Rifat Atilhan, Ali Fuat Başgil, Ömer Nasuhi Bilmen, Yusuf Ziya Çağlı, Kâmil Miras, Ömer Rıza Doğrul, Hasan Basri Çantay, Tahir Harimi Balcıoğlu, Mehmet Râif Ogan, Kemal Kuşçu bulunmaktadır. Ayrıca Peyami Safa, Fethi Tevetoğlu, Mümtaz Turhan, Ali Nihad Tarlan, Nihad Sâmi Banarlı, Yusuf Ziya Yörükân ve Nurettin Topçu gibi isimler de yazılarıyla dergide görünmüştür. Derginin bu döneminde yayımlandığı yıllardaki dinî hayat, dinî eğitim konularıyla ilgili dikkate değer yazı ve yorumlara yer verilmiştir. Benim gençlik yıllarının (altmışlık yıllar) başında bu dergiyi bazen görür idik.1948’de yeniden neşriyata başlayan dergi, Latin alfabesiyle yayımlanmıştır. 1966 yılında yayım hayatına son vermiştir.
14 Ağustos 2016 tarihinde Fatih Bayhan’ın riyasetinde kırk yıl sonra Ankara’da yayın hayatına yeniden başlasa da muhteşem tarihi ile hiç ilgisi yoktur. Nostalji değeri bile taşımaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.