İrfan Küçükköy

İrfan Küçükköy

Hikmet Projektörü

Değerli dostlarım,

Kuran-ı Kerim’de peygamberlere ilim ve hikmet verildiğini Cenab-ı Allah beyan buyurmaktadır. Ayette geçen "ilm"in “Vahiy” olduğunda alimler ittifak etmişlerdir. Ayrıca "hikmet"in peygamberler dışında bazı kişilere de verildiği beyan buyurulmaktadır. Peki, “hikmet” nedir?

Hikmeti âlimler şöyle yorumlamışlardır. Hikmet Hakk’ı, hakikatı bulmaktır. Hikmet varlığın hakikatini kavramaktır. Hikmet, Evren hakkında doğru bilgilere ulaşmaktır. Evren’in başlangıcı, sonu hakkında yorum yapabilmektir. Evren’i okurken, sonsuz kudret sahibi Allahü Teala’ya ulaşmaktır. Feraset, hikmetten bir cüzdür. Müminin feraseti, nurdan bir kaledir. Mümine zarar vermek isteyen onun ferasetinden korkar. “İhsan” hikmetten bir cüzdür. “İhsan, Allahü Teala’yı görüyormuşsun gibi kulluk etmendir” kuralı; “İman”ın, “İslam”ın, “Kıyamet Alâmetleri”nin nakledildiği, uzunca bir Hadis’in bir maddesidir. Sen onu görmesen de O’nun seni gördüğünün idraki içinde olmandır. Teslimiyet de hikmettir. Kişi, kendi iradesini, Allah’ın iradesine teslim ederse önünde ne kapılar açılacaktır.

Tefekkür, hikmetin anahtarıdır. Peygamber Efendimiz bir anlık tefekkürün bir günlük ibadetten (nafile) önde olduğunu beyan buyurmuştur. Bazı âlimler, KURAN-I Kerim’e “Açık Kitap”, Evren’e de “Dürülü Kitap” demişlerdir. Açık kitabın aydınlığında, dürülü kitabı okuya bilenler, hikmetin zirvesine ulaşmışlardır. Esasen her iki kitabı okuyabilenler, her iki kitabın kaynağının aynı olduğunu, gün aydınlığında aynaya bakar gibi açık, net, berrak görmüşlerdir. Ne var ki, gözlerinde kusur olanlara, gün aydınlığı ne yapsın; sırı gümüş olsa ayna ne yapsın? Açık kitabın aydınlığında dürülü kitabı okuyanlar, okuyabilenler “yaşayan kitap” haline gelmişlerdir, hikmet sahibi olmuşlar, “Hakîm” unvanı almışlardır. “Hakîm” mutlak manada Allahü Teâla’nın, sınırlı olarak da Peygamberlerin ve bazı arif kişilerin sıfatıdır. ”Kendisine hikmet verilene, bol bol hayır verilmiştir” Bakara Suresi, Ayet: 269.

Seyyid Kutub merhum “Hikmet sayesinde her şeyin sebepleri ve neticeleri keşfedilir. Hikmet ile varlıkların yerli yerine oturtulması, idrak ve basiret ile anlaşılması mümkün olur. Hikmet verilene sebep ve neticeleri değerlendirme hassası ve hassasiyeti verilmiştir, nurani basiret verilmiştir. Bu meziyetleriyle hikmet sahibi kişi, doğru ve isabetli kararlar verir, insanlara doğru yolu gösterir, Hakk’a rehberlik yapar” der. Şunu da ilave eder. “Aklın vazifesi budur. Aklın vazifesi; hidayet yollarını bulmak, bundan gafil olmamaktır” (Fi Zılâli’l- Kur’ân, Cild II, S.94)

Hasan Basri Çantay merhum da hikmetin açıklaması için şu notları düşmüştür. “Kuran, Peygamberlik, ilim ve amel, sözde ve işte isabet, eşyanın manalarını idrak, salim akıl, ince marifet, icad, varlıkları tam yerine, mertebesine koymak, doğru işlere yönelmek, doğruya ulaştırma, İlâhî huylarla huylanmak, İlahi emirleri tefekkür, ilahi nur, verâ, haşyet, tâat, ruhun itmi’nanı, İlâhî işaret” diye tanımlamıştır. (Meal, C.I, S.76).

Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki hakikati bulmak ve daima hak üzere olmak için hikmet önemli bir projektördür. Seyyid Kutup kendi görüşlerini ifade ederken, Hasan Basri Çantay bu konudaki görüşleri geniş bir yelpazede özetlemiştir.

Sadece Evren kitabını okuyanlar da doğru bilgilere ulaşmışlardır. Ancak açık kitabı, Kuran-ı Kerim’i okumadıkları için, bu büyük hazineden mahrum kalmışlardır. Kuvvetli projektörlerin hemen önündeki perdeleri aralayamamışlardır. Alaca karanlıkta el yordamıyla gerçeği aramışlardır. EİNSTEİN maddeyi ve zamanı, çağdaş düşünür Hevkink, Evren’in sırlarını çözmeye çalışmışlar, “Eşyanın ve Evren’in sonradan var olduğunu, bir zaman sonra zorunlu olarak yok olacağını” tayin ve tavzih etmişler, Allah’ın varlığına ulaşmışlar; ancak açık kitabı okumadıkları için, Allah’ın sıfatlarını tam ve kamil manada ifade edememişlerdir. Roger Garaudi ve Cate Stevens (Yusuf İslam) ve benzeri sonradan İslam'ı seçen bazı arıfler, her iki kitabı birlikte okumuşlar, sonunda da İslam’ı seçmişlerdir. İnsan’ın ve Evren’in sırları ve açık kitap çözümü onları hidayete ulaştırmıştır.

Descartes “Düşünüyorum, o halde varım. Mademki ben varım, o halde beni var eden mükemmel bir varlık vardır, Bu da Allah’tır” demiş, daha ileriye gidememiştir. Hikmetin kapısını çalmış, hatta aralamış ama hazinenin içine girememiştir. Ne yazık ki Türkiye’de Felsefe kitaplarında bu önermenin bir kısmı alınmış, Allah inancını perdelemek için önerme manasız hale getirilmiştir. Descartes’in görüşleri üzerine uzunca bir makale yazmıştım, bir gazetede neşredilmişti. Arşivlerim arasında bulabilirsem Facebook sayfamda arz ederim.

İslam Alemi’nde alimler, son üç asır içinde, Kur’ân-ı Kerim’i okumuşlar, Evren’in harikalarını ve insanın sırlarını okuyamamışlar, bunun için de Kur’an Projektöründen yararlanamamışlardır. Ellerindeki büyük projektörü, Evren’e yönlendirememişlerdir. İlmi araştırmalar zayıflamış, ilim seviyesi düşmüş, sadece dini metinlerde değil, her alanda “nakilcilik” içinde boğulmuşlardır. İbn-i Sina’yı, Farabi’yi, Gazali’yi aşmak şöyle dursun, kavramaktan aciz kalmışlar. Birbirlerine ters görüşleri bile nakillerle vuruşturmuşlar, “ben de şöyle düşünüyorum” diyememişlerdir. Modern Çağda nakil kaynakları değişmiş, eskiden kara kapaklı kitaplar olurken, yerini Batı’da yazılan kitaplar, gelişen akımlar almıştır. Kültür dünyasını yönlendirebildikleri devirlerde Müslümanlar, “medeniyet öncüsü” olmuşlardır. Müslüman aydınlar, yeniden “medeniyet taşıyıcısı öncüler” haline getirilmelidir. Hikmet kapısını sonuna kadar açmak, çağdaş Müslüman âlimlerin insanî, dinî ve milli görevidir.

Peygamber Efendimiz ne güzel buyurmuş. “Hikmet müminin yitik malıdır, nerede bulursa alır”

Hayırlı günler ,can kardeşlerim.

SELAMÜN ALEYKÜM.

İrfan Küçükköy

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Küçükköy Arşivi