ODTÜ'de Mücadele Birliği Hareketi'nde İlkler
Abdülkadir Karaman arkadaşımızdan "Mücadele Birliği Harekerinde İlkler" çalışmalarım için, Ankara çalışmaları hakkında bir yazı rica etmiştim. yirmi dört sayfalık değerli bir yazı gönderdi. Hazırladığı, emek sarf ettiği için teşekkür ederim.
Taiiki kitaba bu kadar geniş giremem. Ankara çalışmalarımız hakkında başka arkadaşlarımızdan da yazılar bekliyorum. Sunumunda bu çalışma önemli bir yer tutacaktır. Alıntıların altına isimlerini yazarak sunacağım.
Bu yazı o çalışmadan bir bölüm. Küçük değişiklikler için özür dilerim.
İrfan Küçükköy
ODTÜ'de Mücadele Birliği Hareketi'nde İlkler
Abdülkadir Karaman
1969 yılının Ekim Ayında Lisede Almanca okuduğum için ODTÜ İngilizce Hazırlık Okuluna sıfırdan başladık. Hazırlık sınıfları 25 kişilik olur, bütün gün İngilizce eğitimi SEFT denilen esasında Robert Kolej tarafından geliştirilmiş Türklere kolay İngilizce öğretmeyi amaçlayan kitapla yapılırdı. Hazırlık sınıfında dindar çocuklarla çabuk tanıştık. Çünki o yıllar Ramazan ayına denk gelmişti. Öğle tatilinde oruç tutanlar yemekhaneye gitmiyor, sınıfta kalıyordu. Bu sayede Hazırlık sınıfında Ali Sait Aksoy, Ali Müfid Gürtuna ile kolayca tanıştık. Her ikisi de ülkücü sempatizanıydı. Cemil Abi’den ve Mücadele Birliğinden öğrendiklerimi onlara öğle tatillerinde anlatmaya başladım. Ülkücüler o dönemde yeni yeni palazlanmaya başlamıştı. Sola karşı fiili bir mücadeleye başlamışlardı., O devirde Erbakan etrafında dindar öğrencilerden küçük bir grup toplanmaya başlamışlardı. Ülkücüler komünizmi, kendilerinin durduracağına inanıyorlardı. Fakat ideolojileri zayıftı. Alpaslan Türkeş’in sunduğu dokuz Işık prensiplerini ülkü edinmişlerdi. Ancak bu ülkü kültürel bir zenginliğe ulaşmıyor, sloganlar dizisi etrafında ideoloji oluşturmaya çalışıyorlardı. Karşı tarafta devrimci ideoloji ve materyalist bir marxisim vardı. Böyle basit sloganlar ve ilkelerle onları kültürel ve ideolojik yönden altetmek imkansızdı. Sol sadece siyasal bir hareket değildi. Materyalist bir dünya görüşleri vardı. Çoğu ateistti. Onlarda kendi eğitim çalışmalarında Marxist kitapların yanında gençlere 'Georges Politzer’in Felsefenin Başlangıç İlkeleri' isimli materyalizmin akaid kitabı sayılacak bir kitabı okutuyorlardı. Böylesine derin felsefi ve siyasal kökleri olan siyasal hareketle ancak kültürel zenginliği olan, Milliyetçi ve mukaddesatçı, İslam’ı referans alan bir bir hareket başadebilirdi. (Not: Bu tesbitimiz bugün doğrulanmıştır. Dünyada da materyalist Batı kültürüne karşı koyabilen tek inanç hareketi bütün eksikliklerine rağmen Müslüman aydınlar olmuştur.) Bu hareket Aykut Edibali liderliğinde Mücadele Birliğidir. Anti Kapitalis, anti Sosyalist, Anti Siyonist, Milli kültüre bağl, İslam’ı tam yaşama azminde olan ve söylemlerinde o günkü hukukî zorluklar içinde İslam’a saygılı, hareketimiz, O günkü komünist palazlana karşısında tek alternatif idi. Maddelerin içi kültürle beslenmiş bir hareket olan Mücadele Birliği Kömünist militanların ilk hedefleri oldu. Mücadele Birliği, arkasına Türk ve İslam Medeniyetinin kazanımlarını almış, milliyetçilikten de beslenen zamanın sosyalist, marxsist, leninist hatta nasyonel sosyalist hareketlerini incelemiş bir “aydınlar” hareketiydi. Seminerlerde okuduğumuz inkılap ilmi çalışmalarında, mm stratejisi çalışmalarında ilk defa milliyetçi islamcı kesimde böylesine yol yöntem ve metoda dair fikir jimnastiği yapılıyor, tartışılıyordu. Bu sebeble bizim söylemimiz ve anlattıklarımız milli ve islami gençliği çok etkiliyordu.
Ali Sabit ve Ali Müfid Gürtuna arkadaşlarım açıklamalarımdan etkilendiler. Onları hemen Samanpazarı'nda bulunan Sancağımıza davet ettim. Onlarla Cemil Abi ilgilendi. Daha sonra kültür çalışmaları dediğimiz eğitim çalışmalarına da devam ettiler, sonra onlara Mustafa isminde bir sınıf arkadaşımız daha katıldı. Sınıfta 4 kişi olmuştuk. O sıralarda Yozgattan bir mücadeleci sempatizanı daha ODTÜ ye kaydolmuştu. Onunla birlikte ODTÜ de ilk mücadeleyi bu beş kişi başlattık.
O sıralarda ODTÜ sol ve sosyalist hareketlerin üssü durumundaydı. ODTÜ’lü olmayan İstanbul Hukukta okuyan Deniz Gezmiş ve arkadaşları da ODTÜ de yurtlarda barınıyorlardı. Sosyalist gençliği örgütleyen Dev Genc’in 7 yöneticisinden beşi ODTÜ’lüydü. Bunlar başka düşüncede olanları, okullara sokmuyor, dövüyor ve hatta işkence ediyorlardı. Benim tanıdığım bir ülkücü sempatizanını dövmüşler, okuldan atmışlardı. Bizlerde bu sebeble kendimizi fazla öne çıkarmıyor dikkati çekmemeye çalışıyorduk. Anfilerin bodrum katlarında, ikinci yurt altında kalorifer dairelerini mescid haline getirip burada namazlarımızı da öğle tatillerinde kılmaya devam ediyor, bilhassa mescide gelen gidenlere fikirlerimizi anlatıyor, onları mücadeleye kazandırmaya çalışıyorduk.
O günlerde Yıldız Teknikte solcuların mücadelecilere saldırmaları üzerine çıkan olaylarda bir kişi ölmüş, ölenin sorumluluğu Yavuz Ağabeyin üzerine yıkılmaya çalışılmıştı. Mücadeleciler bir çok okulda azınlık olmalarına rağmen disiplinli oluşları, birlikte ve komut altında hareket etmeleri nedeniyle karşı tarafın gözünde çok hasım-düşman görünüyorlardı. Sosyalist gençler ilk defa karşılarında kendilerinden daha kültürlü, daha disiplinli birbirine bağlı atak ve korkusuz bir milliyetçi mukaddesatçı teşkilat görüyorlardı. Ülkücüler Entelektüel kapasitelerinin yetersizliği sebebiyle sosyalist hareketlere karşı fazla dayanamıyor ancak kavga ve çatışmayla mücadele etmeye gayret ediyordu. Erbakanın Konyadan bağımsız aday olarak milletvekilliğini kazanması ve Milli Nizam Partisini kurmasıyla yeni yeni bir sağ hareket daha ortaya çıkmaya başladı. Bunlar kendilerine Akıncı gençlik diyorlardı. Ancak teşkilatlanma bakımından zayıf idi.
Yıldız T.Ü. bu olayın üzerinden pek fazla geçmeden meydana gelen bir olay bizi açığa çıkaracaktı. ODTÜ de o günlerde namazları binaların bodrum katlarında kalorifer dairelerinde kılardık. Ancak Cuma namazı bu küçücük yerlerde kılınamıyordu. Bazı dindar öğrenciler 2. yurdun alt katında bir depoyu mescid haline getirmişlerdi. Burada Cuma Namazı kıldıracak birini de ayarlamışlardı. Hazırlık okulunun bazı camlarına ''Cuma Namazı 2 yurt altında mescidde kılınacaktır'' diye bir ilan da asmışlardı. Biz Ali Sabitle gezerken devrimci gençlerden militan birisi bu ilanı yırttı. Ali Sabit 'O ilanı yırtamazsın' diye müdahale etti. O zaman o militan sizi o mescidde mücadeleci yapacaklar, onlar İstanbul’da arkadaşımızı öldürdü.' dedi. Biz irkildik, ilk defa bizim gurubun adını bir militandan duyuyorduk. Bu bizden korktuklarının ifadesiydi. Onun korkması aslında hoşumuza da gitmişti. Kendimize ve mücadelemize güvenimiz arttı. Ama bu olay Ali Sabitin ve benim dikkatleri çekmemize sebeb oldu. Daha sonra okuldan ayrılmamıza sebeb olacak süreç böylece başladı.
Abdülkadir Karaman
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.