Muhacir Ensar Kavramı Ve Suriyeli Sığınmacılar
Muhacirler, Medine'ye ilk intikal ettikleri zaman gerçekten imkansızlık içinde idiler. Ancak bu böyle sürmedi. Ensar gerçekten yardıma koştular. Bir sene içinde muhacirlerin her biri ya ticarete başladılar, sanat erbapları sanatlarını sanatlarını icraya başladılar. Savaş ganimetlerine kavuştular. Kısa zamanda ihtiyaçlarını kendileri temin etmeye başladılar. Bir kere bir sene içinde bugünkü tabirle imara açılan Bâbü'l- Avali semtinde, yani Mescid-i Nebevi çevresinde ev sahibi oldular. Bahçıvanlık yapanlar oldu. İhtiyaçlı olmaktan kurtuldukları gibi zekat veren seviyesine geldiler. Hicret sonrası sosyal hayata baktığımızda bunları açıkça görüyoruz. Hicri ikinci yılında Suk-i Kadim duvarları arasında Medine çarşısı kurulmuştu. Bir bakıma Medine ziraat toplumu ile Mekke ticaret toplumu kucaklaşmışlardı.
Muhacirlerin gerek ilk intikalindeki yerleştirilmesinde, ve gerek evleri yapılarak yerleştirilmeleri büyük bir programla yapılmıştı. Bunu o devirleri yakından bu gözle incelediğim de açıkça gördüm. Hayran kaldım. Bunları, az bir kısmı kalan manzum Muhammediye isimli eserimin Siyer bölümünde aksettirmeye çalıştım
Muhacirler Mekke’ye yüksek ahlak taşıdılar. Medine'yi "Peygamber Şehri" haline getirdiler. Tekrarı, bir daha imkansız bir dönemdir.
Suriyeli sığınmacılara muhacir deyince muhacir olamadılar. Türkiye halkının onları karşılaması büyük müsamaha içinde oldu ama asla ensar olamadılar. Esefle söyleyeyim ki Türkiye halkının camilerdeki yüzdesi, nüfuslarına oranla Suriye sığınmacıların yüzdesinin çok üstündedir. Bu Sekiz sene içinde değişmemiştir. Suç oranı, aralarındaki kavgalar, ahlak dışı haller dahil edilirse Türkiye ortalamasının yüzdesini çok üstündedir. Dönüş gerçekleşirse Suriyeliler geldikleri gibi gidecekler.
1951 Bulgaristan göçmenlerini biliyorum. Çocukları arkadaşım idiler. Her köye birkaç aile yerleştirildi. Kısa zamanda Türkiye hayatına adapte oldular. Keşke Suriyeli sığınmacılar da öyle programlı yerleştirilseydi. Çoktan Türkiye yaşayışına adapte olmuş olacaklardı.
Bu konuda peyderpey herkesin eksiği vardır. Ancak programlı yerleştirmekle görevli iktidar çevrelerinin sorumluğu daha çoktur. Türkiye coğrafyası geniştir ve münbittir. Elbette nüfusunun kaç katını besleyebilir. Çalışabilir iki milyon Suriyeli varsa sadece erkeklerden bir milyonu hâlâ işsizdir. Hele kadınlardan ekonomiye katkı sağlayacak bir tek fertleri yoktur. Türk kadını bir işte çalışmasa bile kendi işinde ev ekonomisine katkı sağlamaktadır. Köylü kadınlarının hemen hepsi ev ekonomisine, yurt ekonomisine ismi anılmayan büyük katkı sağlamaktadırlar.
Suriye sınırına yüz bin ev yapılıyor. Bir milyon Suriyeli yerleştirilecek. Onlar bu bölgede sürekli kalmazlar. Hızla Suriye içindeki büyük şehirlere intikal edeceklerdir. On kilometre güvenli bölge zaten vardı. Hukuken vardı. Mayın döşeli bölge. Otuz kilometreye çıkarılması başarıdır. Ancak böyle takviyesi Türkmenlerin ve Kürtlerin yerleştiği bölgelerin Araplaşması, faydalı mı, zararlı mı, ilerideki siyasi ortam için zararlı mı, faydalı mı kestiremiyorum. Elimizle tehlikeli alan meydana getirmeyelim.
Bütün bunların iyi hesaplanıp, bilimsel temellere oturtulması yerine, Suriyeli göçmenlere sen taraftarsın, yok sen karşısın polemiğine dökülmesinde ne fayda var? Bu polemik, hangi problemi çözüyor?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.