İrfan Küçükköy

İrfan Küçükköy

Mekke’de Bir Alman Yeni Müslüman

Mekke’de Bir Alman Yeni Müslüman

Bir Hatıra

Mekke’de Bir Alman Yeni Müslüman

Biz Konya umrecilerinin kaldığı Mekke’deki otele, beş gün sonra İstanbul’dan aynı şirketin umrecileri geldiler. Şirketimiz Almanya merkezli bir Avrupa şirketi idi.

Yemekhane’de, bir karıkoca dikkatimi çekti. Erkek hiç kimseyle konuşmuyordu. İyi giyimli, boylu postlu, elli yaşlarında bir beyefendi.

Bir gün Harem-i Şerif’ten döndüm. Yemek saatine bir saat var. Bu aile otelin lobisinin önünde oturuyorlar. Yan tarafa oturdum ve selamladım. İçinden bir şey söyleyerek selamımı başıyla aldı. Eşi “eşim aslen Alman. Türkçe bilmez” dedi. Böylece konuşmaya başladık. Müslüman olalı dört sene olmuş. Üç senedir bu hatunla evliymiş. Hanımefendi şöyle söyledi. “Müslüman olalı dört sene oldu ama daha önce beş seneden fazla İslam’ı inceledi. Rüyaları sebebiyle inceleme sonunda Müslüman olmaya karar verdi.” dedi.

Konuşma koyulaştı. Hanımefendi, konuşma esnasında benim söylediklerimi Almanca’ya, onun söylediklerini Türkçe’ye çeviriyor, aramızda tercümanlık yapıyordu. İsmini sordum. Eşi “Yusuf” dedi. “Adını kendi koydu” diye ilave etti. Bunu kocasına aktardı. O da şöyle söyledi “Ben de Yusuf Peygamber gibi karanlık kuyudan çıktım” dedi. ve garip bir olay anlattı. Tam anlamadığım için aktarmıyorum. Eşi şöyle açıkladı. “Eşim hiç durmadan Kuran okur.” Sonra şöyle ekledi “Arapça Kur’an bilmez ama Almancasını hergün okur. Kaç defa hatim indi. Okurken yanında defteri olur. Ayetler arasında ilişkiyi ve ayetlerin hatırlattıklarını yazar. Kur’an’da nerede, hangi surede ne var bilir. Kur’an bilgini” dedi sonra yanlış anlaşılmasın diye “hoca gibi değil, inceleyici olarak” diye ilave etti.

Kadın “hocalarımız Medine’yi gezdirdiler ama gittiğimiz yerlerde tanıtıcı bilgileri az verdiler. Ekseriyetle dinî telkinlerde bulunuyorlar. Nereyi, niçin ziyaret ettik anlayamadı” dedi. Ben “Peygamber Şehri Medine-i Münevvere” isimli kitabımın olduğunu, kitaptan ziyaret yerlerinin krokilerini getirdiğimi, üzerinden bilgi verebileceğimi söyledim. Odamdan krokileri getirdim. Peygamber Efendimizin Türbesi’nde üç mübarek kabrin bulunuş krokisini, hazret-i Fatıma’nın evlenmeden önce bulunduğu odayı, Peygamberimizin teheccüd namazı kıldığı mekanı bu kroki üzerinde gösterdim. Zaten krokide yerlerini nümaralamıştım ve isimlerini yazmıştım. Eşi kroki üzerinden beyine Almanca açıklamalarda bulundu. Ravzatü’l Mutahhara (Cennet Bahçesi) bölümünü, Peygamberimizin mihrabının ve minberinin yerlerini tanıtılırken çok heyecanlandığını fark ettim. Uhut Savaşı’nın, Hendek Savaşı’nın, Hicret yolunun, Medine içi yollar ve semtlerin krokilerini ayrı ayrı anlattım ve krokileri üzerinde gösterdim. Krokileri onlara hediye ettim. Onlar benim telefonumu aldılar. Bir proplemleri olursa telefonla görüşebileceklerini söylediler.

Ayrılıncaya kadar birkaç defa daha ayaküstü konuştuk. Almanya doğumlu üniversite öğrencisi bir Türk kızı bazen yanlarında bulunuyordu. Dil bildiği için o da aracılık yapıyordu. Dostumuz gıyabımda benden ve krokilerden bahsetmiş. Çok memnun olduğunu söylemiş. Kızla asansörde bir defa görüşmüştük. Bir Türk onu Arap sanmıştı da ben “Türk-Alman” demiştim. “Yusuf beyin ve eşinin bahsettikleri kişi siz miydiniz” dedi. Yeni Müslüman Alman dostumuz beni “Medine Bilgini” diye isimlendiriyormuş. Doğrusu çok memnun oldum.

Bir not daha ilave edeyim. Konya'yı ziyaret etmişler. Konya'yı çok sevmiş. Emekli oldukları zaman Almanya'dan Türkiye'ye taşınıp, Konya'ya yerleşeceklermiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Küçükköy Arşivi