Mehmet Yürekli

Mehmet Yürekli

Sezai Karakoç: Hac, Kurban Ve Bayram

Merhum Üstad Sezai Karakoç'un Sütun isimli eserinde yer alan ''Hac, Kurban ve Bayram'' başlıklı bu yazı, ilk olarak 1968 yılında Bâbialîde Sabah gazetesinde yayımlanmıştır.

Karakoç'un ''Hac, Kurban ve Bayram'' başlıklı bu yazı kitlelere ulaşmadığı için Adanapost'un bu günkü köşemizde bu önemli makaleye ayırıyoruz.

Hac, Kurban Ve Bayram

Bayramdır ve yine bayram. Haccın ve kurbanın bayramı. Hac, Kâbe ve Kurban Bayramı.

Müslümanlardan başka kimsenin sırrını anlayamayacağı bayramdır bu bayram. Nimetlerin ve nimetlere ilişkin kudretlerin bayramı.

“Lebbeyk” sesinin bayramı. Müslüman pazusunun gerildiği bayram. Şeytanın taşa boğulduğu ve gömüldüğü bayram. Taşın bile şeytanı ezme şuurunu kazandığı bayram.

Müslümanların kalbi yavaş yavaş Kâbe’ye yönelir. Kâbe inanmış ak kalplerin toplayıcısı olur. Teker teker çeker Müslümanları ve bayram günü, Müslümanların kalbi, ihramlara girerek dünyadan soyunmuş, tavaflarla dünyadan arınmış, Müslümanların kalbi Kâbe’de toplanarak, oradan, Allah’a yükselir. Kâbe, ruhların kutsal bacası.

Müslümanlar kutlu yolculuğa çıkarlar. Peygamberlerin, sahabenin, velilerin, imamların, şehitlerin toprağa armağan bıraktıkları hatıraları ziyaret ede ede, en son Mekke’ye ayak basarlar. Arafat’ı görür görmez ruhların yurdunu hatırlarlar. Kâbe’yi, bu şehadet anıtını, putların kırıldığına şahit anıtı, Hz. İbrahim’in elleriyle temel yapıya konmuş Hacer-i Esved’i görünce dünyayı aşarlar. Böylece her hac yolcusu, İslam tarihini, peygamberler tarihini, Peygamber devrini yaşamış olur. Dinin özü tarihle birleşir. Tarih, İslam içinde yerini alır her hac yolcusunun kalbinde.

Tarih ve ibadet birleşmiş, bir araya gelmiştir. Mekân, Kâbe’den başlayarak, çizgi çizgi hac yollarıyla, göğe kutlu cihana açılır olmuştur. Her hacı, dönüşünde, kasabasına ve şehrine Kâbe’den bir anlam taşıyacaktır. Allah’ın katına, Kâbe’den bir kurban gibi yükselmiş kalbini taşıyacaktır. Hintli, zenci, Afrikalı, Asyalı, Avrupalı ayrılmaksızın birbirine örülmüş kardeşlik ipliğinden, Allah’ın boyasına boyanmış kardeşlik ipliğinden bir kıvrım taşıyacaktır ülkesine. Müslümanların kanında bir kardeşlik kanı gibi dolaşacak olan zemzemi taşıyacaktır.

Ve derken kurban. Dağların temiz havasını ciğerlerinde dolaştırmış, hür bitkileriyle beslenmiş, kınalı, kurdelalı kutlu hayvanların büyük şehirleri bile feth ettikleri saat. Kurban saati. Bıçağın bir yüzünde olağan acı, öbür yüzünde olağanüstü sevinç. Ve kardeşlik ziyafetleri. Kurbanların üstünden buluşan eller.

Ve sonra bayram. Kurbanın kanı gibi fecirle gelen bayram sabahı. Arafat Dağı’nın gümüşünü andıran bir sabahla başlayan bayram.

Ramazan Bayramı yılın bayramıdır, kurban bayramı tarihin bayramı. Oruçta, Müslüman, tabiatla hesaplaşmasını yapar. Ramazan bayramı da tabiatı yenişin bayramıdır. Kurban bayramı ise, tarihi yaşamanın yemişi. Ve bu iki bayramla, Müslüman, tarihi yüklenmiş ve tabiatı yenmiş olarak Yaratıcının karşısına çıkmış olacaktır. İnsan karşısında tabiatla tarih birbirini nasıl tamamlarsa, bu iki bayram da birbirlerini tamamlar, bütünler.

İnsan, oruç ayı boyunca, içinde görünmeyen tabiatı yavaş yavaş kurban eder. Hac boyunca da İslam tarihinin şuuruna vararak nefsini kurban etmeyi öğrenir. Kurban, işte bu iç kurbanın sembolüdür.

Böylece, hac, kurban ve bayram, bir teşbihin taneleri gibi birbirine bağlanıyor. “Kurbansız bayram olmaz, bayramsız kurban olmaz”. Bayram, hac ve kurbanı şeffaf bir ekrana taşır, orada sabitleştirir. Duygu, vak’a olur. Ferdi olan, milletin malı haline gelir. İçtimai olan tarihleşir. Hacla geçmiş zaman, kurbanla gelecek zaman, şimdiki zaman olan bayramda buluşurlar. Tarihin yorumu çocukların rüyalarına karışır. Kurban, din fedakârlarının tarihini insanın varoluşuna katar. Hacılar, Kâbe’den üstlerine düşmüş bir ışıkla geri dönerler. Mekke ve Medine, İslam ülkelerinin her tarafına, bütün kasabalara ve şehirlere görünüş görünüş taşınır.

Kimse bu hayatı değiştiremez. Bu hayatı Müslümanlara bağışlayan Allah’tır. Bayram onun bayramıdır.

Bütün Müslümanların kalbi bayramla dolsun, dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Yürekli Arşivi