İdeal İslam Toplumu (2)
Elimden kalemi bırakıp da uzun süre düşündükten sonra kalemi tekrar elime aldığımda düşünce planında problemlerin çözüldüğünü ifade ettim..
Neler düşündüm ki zihnim berraklaştı? Peygamber Efendimiz zamanındaki uygulamaları, Kur’an-ı Kerim’in sosyal ve ekonomik konulardaki emirleri, nehiyleri, tarih boyunca İslam ülkelerindeki sosyal sistemleri, İslam prensiplerinin oluşturacağı sosyal hayatı düşündüm. Acı ve gerçek şu kanaatlere vardım.
İçinde yaşadığımız toplum, Müslümanların oluşturduğu toplum ama, İslam’ın hedeflediği, programladığı toplum değildir. Müslüman oranının % 99 olması bu kanaatimizi değiştirmez. Hala bir takım güzellikler tespit edebiliyorsak, bu İslam’ın toplumun nispeten şekillenmesine etkili olduğunu gördüğümüz için ve tarihi tevarüsümüz sayesindedir.
Problemlerimiz çözümsüz değildir. Çözüm yabancı hegemonyaya teslim olmadan İslam kardeşliğini pekiştirmektir. İslam Aleminin zenginlikleri sömürgeci Batı Avrupa devletleri, ABD ve Rusya tarafından sömürülmektedir. Yabancı hegemonya problemimizin özüdür. Türkiye de bundan kurtulabilmiş değildir. Bu konuyu, ileride özel başlıkla sunacağım, inşallah.
İslam kardeşliğine bir önemli örnek sunuyorum. Mayamız hazırdır.
Küçük yerleşim birimlerinde toplum, İslam dışı saldırıların daha az muhatabı olmuş, İslami ruh daha canlı kalmıştır. Küçük birimlerde halk arasında bir tabir vardır. Namus yönünden ahlak dışı bir şeyle karşılaşanlar “böyle de olmaz, şeriat evindeyiz” derler. Bunula İslam dışı görüntülere isyan vardır. İkaz vardır. Ölçüyü belirleme vardır. İslam’ın toplumuzu şekillendirme de hala etkili olduğunu, küçük yerleşim birimlerinde problemlerin nispeten çözülmekte olduğunu da gösterir.
Şimdi büyük bir ilin müftüsü olan bir öğrencim, mezun olduğu yıllarda Adapazarının küçük bir ilçesinde müftü idi.. Kaplıcada idim, beni ilçesine davet etti. İlçesinde, bütün camilerin hoparlörlerle bağlı olduğu merkezi camide vaaz ettim. İlçenin ekonomik, sosyal, kültürel yapısı ile ilgili bilgi aldım. Kendisine, ilçedeki ve bağlı köylerdeki insanların yardıma muhtaç olanlarını tespit etmesini ve müftülük olarak yardımcı olmasını salık verdim. O bana şöyle cevap verdi. “İlçemizin beş mahallesi ve on iki köyü var. Devletin organize ettiği sosyal yardım “Fak Fuk Fon” organizesi içinde yardıma muhtaç bütün fakirleri tespit ettik. Organizasyonda Kaymakam başkanlığında müftü, bazı amirler, muhtarlar ve bazı aktif kişiler var. Muhtarlar köylerindeki zenginleri, fakirleri, kimin neye ihtiyaç duyduğunu avuçlarının içi gibi biliyorlar. Her ay kaymakam başkanlığında toplanıyoruz. Köy köy, mahalle mahalle değerlendirme yapıyoruz. İlçemizde, köylerimizde çok sıkıntılı aile bırakmıyoruz. Hatta ihtilaflarında araya giriyoruz, aralarındaki problemleri çözüyoruz, küsler varsa barıştırıyoruz. Mesela bugün Kaymakamla birlikte komşu ilçenin kaymakamı ve müftüsü ile böyle bir barıştırma yapacağız, dedi. İlçeye bağlı bir köyden bir delikanlı ile diğer ilçeye bağlı komşu köyden bir kızla evlenmek üzere kaçmışlar. İki aile kanlı bıçaklı olmuş. Onları barıştıracağız. Önce direnirler, sonra tatlıya bağlarız. Duvaklı taçlı, Davullu zurnalı düğün yapmalarını sağlarız, diye ilave etti. Öğrencimi bu gayretinden ötürü kutladım.
Fakir aile çocuklarına çevremizden iş temin ediyoruz. Zenginleri bol bir ilçe. İş bulmada zorluk çekmiyoruz. İşsiz aile bırakmamaya çalışıyoruz.” dedi
Bu örnekte olduğu gibi ülkemizde hala problemlere dar çevrede dini anlayış içinde çözümler üretilebiliyor. Benim Konya’da yakın bildiğim köyler var. Aynı tarzda organize olmuşlar. Aralarında ekmeğe muhtaç kimseyi bırakmıyorlar. Büyük şehirlerde, Mega Kentlerde, toprağı verimsiz ilçelerde, problemlerin bu kadar kolay çözüleceğini sanmıyorum. Bütün mesele teşkilatlı bir topluma ulaşabilmektir.
Selamün Aleyküm.
***********************
NOT. Konunun devamı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.