
Hasan Aksay
Yorum yanılgısı, farkı anlamamak değilse kasıttır
"Yılbaşı bu; içecek, sokakta sızacak. Trafik kazası yapacak. Kavga edecek. Avrupa böyle. Kimse yadırgamaz. Dönüp bakmaz bile. Reaksiyon bizde, alışacağız."
"Beşşar Esat, Suriye halkına zulmediyormuş. O, Suriyelinin meselesi. Bize ne? Bu dönemleri aşmamız gerek".
ODTÜ'de yüz binlerce liralık tahribat; Polise demir gülle. Millet huzuru? Bunlara, "İyi, olmalı" de denebilir mi? Ama deniyor? "Batı'da var, bizde de olmalı" şeklindeki şartlanmışlık, yanılgı veya kasıt, Batıyı batıran ne kadar hurdalık varsa, "Medeniyet kriteri" yapma tehlikesine tedbir almak, "olmak veya olmamak" derecesinde hayati bir meselemizdir. Girişe koyduğumuz üç yanlış, bu zehirli hurdalığın, "Bir ambar buğdaydan alınan bir avuç mostralığı" dır.
Biz, başka milletlerden irtihal yapamayız. Çünkü İslami hayat çalıntıyı reddeder. Kur'an ahlakı ve hayatı, yüce fıtrat yapısını daimi kılar. Dünyeviler için, her şey bu dünyada ve ölçüsü kendi çıkarı. Ufku çıkarıyla kapalıdır. Oysa İslam imanı, bir anda fıtrata ve sonsuzluğa taşır insanı. Anında Ömer, Hazreti Ömer olur. Bu dünya, geçici bir imtihan salonu olur. Hedef dünyayı aşar, sonsuzluğa, kemale ulaşır.
Müslüman'ın bu dünya hayatı da, dünyevilerinkinden farklıdır. Farktan da öte terstir. Dünyeviler ruhta tek canlı; Müslüman çok canlıdır. Ateist, çaresiz kendi zevkini, çıkarını düşünür. Çünkü ufku, çıkar dünyasıyla sınırlıdır. Beka için tek çaresi, heykel ve mumyalanmadır. Çıkarı, zevki, serveti hepsi fani. Onun için sevgilisini dahi satırla doğrayıp çöpe atıyor. Bu zıtlık, "Suriye'den, Yemen'den bize ne?" dedirtiyor.
Müslüman tam tersi. İmanla bütün insanlığı, mahlukatı kucaklar. Yani çok canlıdır. Kendinden, ümmetinden, insanlık ve bütün mahlukattan sorumluluk imtihanındadır. Şam'da, Miyanmar'da, nerde zulüm varsa yüreği ordadır. Zalime karşıdır. Hacda, umrede karıncayı ezmez, yaprak koparmaz, her renk, ırk ve dilde insana kaşı candan bir kardeşlik, sevgi ve hasret yaşar. İslam, bu tarz-ı hayatı, bütün ömrün esası haline getiren bir hidayet ve rahmettir.
Müslüman, insanlığı ve mahlukatı gönülden kucaklarken bir de, "Meslek Liseli hak ettiği puanla değerlendirilirse, benim kız üniversiteye giremez. Katsayı zulmü devam etsin" diye dava açarlar. Müslüman ülkesinde başörtülülerin okuma ve iş edinme haklarını ortadan kaldırarak, bütün memleket yönetim ve imkanlarını kendi azınlıklarının saltanatı haline getirenlerin, vicdan ve ufuklarının ne kadar dardır. Bunlar, YAŞ kararı der ordudan atarlar; vatandaşın diplomayla ispatladığı ehliyetiyle iş yapmasına izin vermezler. Müslüman ülkesinde demokrasi ismiyle azınlık diktatörlüğü böyle kurulur.
İslam inancı, insanın yüce yaratılış yapısını koruyan, Yaratan'ın eşsiz nimet ve hidayetidir. Dünya da her ne varsa, gören göze, duyan kulağa hisseden yüreğe bunu anlatır. Kaba kuvvetten başka imkan tanımayan Ömer'i İslam, bir anda Hazreti Ömer yapar. Halife olarak tarihin aşılamayan adalet örneği haline getirir. "Şir'ler pençe-i kahrımda olurken lerzan" diyen ve sekiz yılda, bugünkü Türkiye'nin üç katı torakları vatan yapan, Halife-i Ruy-u Zemin Yavuz Sultan Selim Han'a, o zamanlar kölelik alameti ola halkaları kulağına taktıran ve, "Mekke ve Medine'nin hakimi diye değil, 'Hadimi (hizmetçisi)' deyin" dediren hidayet İslam'la kazanılıyor.
Hayret ederdim, en sağlıklı su şişede fazla kalsa yeşillenir. Zemzem, ne kadar kalsa bir şey olmaz. Her kuyunun suyu tükenir. Zemzemi milyonlarca insan içer, kullanır; dünyaya taşınır bitmez. Ben kuyunun başına kadar gittim. Taşan fışkıran bir su da değil. Ya bugün bilginin geldiği noktada, Alman bilim adamı Dr. Knut Pfeitfer'in ve Japon Bilim adamı Dr. Masura Emoto'nun Zemzem suyu üzerinde yaptıkları araştırmalar? İkisi de, "Çok acayip deneyler yaptım. Zemzem dünyadaki bütün sulardan farklı. Her şart altında değişmiyor ama değiştiriyor, besmele, ezan ve Kur'an okunduğu zaman daha da beyazlaşıyor" gibi birçok tespit.
Allah insanı, "Ekmel-i ve eşref-i mahluk" yarattı. Görülüyor ki, Zemzem de bütün sulardan farklı ve üstün. Akıl sahibi insanın, bu fıtrat insanlığını, ahlakını koruyup geliştirebilmesi için iyiliği bilen ve şükreden bir idrak ve edep seviyesini gayretle kazanması gerekiyor. Bunun tek yolu da 15 asırdır görülüyor ki, İslam inancı, Kur'an-ı Kerim ahlakıdır. Münafık ve kafirler de, "Ilımlı İslam" diye kendi çıkarlarına uygun bir din icadına boşa çalışmasınlar. 15 Asırdır, Kur'an'ın tek harfini değiştirebildiler mi? Hayır. İslam değişmeye değil, değiştirmeye gelmiştir. Bak Barak Obama, "Babamın Hayalleri" kitabında, "dünyalar benim oldu" dercesine bir sevinç ifadesiyle, sarhoş kardeşi Roy için, "Roy Müslüman oldu, hiçbir kötü huyu kalmadı" diyor. Müslüman olan hangi kardeşimiz, içki, kumar esrar gibi tedavisi en zor hastalıklardan bir anda kurtulmamıştır? Milyonlarca canlı örnek, insanı insanlığa çağırıyor. İbret çok ve açıkta. Körlük doğuran çıkar gözlüğüdür. Müslüman, böyle Noel kutlamalarına; Şam'ın da, başkasının da zulme maruz kalmasına; ODTÜ terörüne de hiçbir zaman alışmayacaktır. Tekrar edelim: İslam değişen değil, değiştiren rahmettir.
Hasan Aksay - Yeni Akit
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.