Yönetim ve referandumla nereye?

Siyaset, büyük toplumlara ait yönetimdir. Ferd veya şirketleşmekten önemli farklarla ayrılır. Fakat yöneten yine insandır. Ve yönetimde yeni keşfedilecek sahalar zannedildiği kadar çok değildir. İlk kabileden bugüne kadar, insanlar yönetim sistemlerinde keşifler yapmaya çalışmışlar, ilerlemek imkânı da bulmuşlar. Fakat şurası muhakkak ki, iyi yönetici; sistemden daha üstün bir imkândır. 

İlkinden, son halifeye kadar, 15 asır, yani Hilafetin TBMM’nin manevi şahsiyetine intikaline kadar Halifelik sistemi; çağın imkân ve gerekleriyle, halife olan şahsın yeteneklerine göre, İslam inanç, ahlak ve hayatını anlayıp uygulamaya koyabildiği, dünyanın her bir yerinde, “Şeriatın kestiği parmak acımaz” dedirten bir memnuniyet sistemidir. 

Milleti bir arada tutan, sisteme esas olan değerler,; insanlık, ahlak, adalet gibi temel değerler değişmediği halde, halifelerin tatbikatlarında, başarı ve hizmetlerinde küçük-büyük farklar vardır.

Değerler sistemindeki kaymalar nedeniyle, Cumhuriyet döneminde aynı sistemin uygulanmasına rağmen, gerek Cumhurbaşkanları ve gerekse Başbakanlar dönemleri, aynı sistemle, birbirine zıt denecek kadar farklı yönetimler olmuştur. Bir Cumhurbaşkanı gelmiş, para pul olmuş; bir postmodern darbe, okuldaki kız çocuğundan Anadolu sermayesi, yeşil sermaye düşmanlığına kadar zulme uğratmadığı kimse bırakmama yolunda ilerlerken, bitivermiştir.

Bu tecrübeleri yaşayan milletimiz, görüyor ve biliyor ki, “at önemlidir, ama binicisi daha önemlidir”. Parlamenter sistem de, Başkanlık sistemi de, seçime dayanan, halk yönetimi denen sistemlerden bir sistemdir. Parlamenter sistemle farkı, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde, “İkinci bir seçmen (müntehibi sani: Halkın kendi adına, milletvekilini seçmesi için, her milletvekili için 40 kişi seçtiği kabul edilir”. O seçmenler, milletvekilini seçerdi. Parlamenter sistemde TBMM, ikinci seçmen sıfatıyla bütün yetkileri elinde toplayan Cumhurbaşkanını seçiyordu.

Başkanlık sisteminde ikinci seçmen durumunda olan parlamento aradan çıkıyor. Doğrudan halk başkanı seçiyor. Yani çok daha demokratik. Peki CHP, “Rejim gitti” diye niçin feryat ediyor? Bilmediğinden değil. Yola, köprüye, baraja, Yüksek Hızlı Trene niçin itiraz ediyorsa, onun için itiraz ediyor. 

İktidar niçin değiştirmekte ısrarlı? CHP’nin gerekçesinin tutar tarafı olmadığı için, “Gerçek değil” dedim, tahliline girmedim. 

Mutlaka çözüm bulunması gereken, ülkeyi kaosa götürme tehlikesi olan iki durumu milletimiz yıllardır yaşamaktadır.

1961 seçimlerinin neticesinde, CHP hariç, (O, baskı tarafı) diğer partilerden, baskı ve tehditlerle 111 kişi partilerinden istifa ettiler veİsmet İnönü iktidarı doğdu. 

Sonra Güneş motel transferleriyle Ecevit iktidaroldu. 

Erbakan Hükümeti döneminde, milletvekili istifaları ve yeni parti kurmak suretiyle, millet iktidarı düşürüldü, para pul oldu.

Son olarak da görülmemiş bir tuzak yaşandı. Halk iradesi iktidar olamasın, ülke, kaos ve sıkıntıya girsin isteğindeki kişiler, HDP’ye oy verip barajı geçirmek suretiyle hükümeti kurulamaz hale getirdiler. Cumhurbaşkanımız, sorumluluğu alıp, “Seçim!” demese, zaman zarara çalışıyordu! Başkanlık sistemi, bu gibi felaketlere çaredir. 

Seçim sistemi D’Hond sisteminden çoğunluk sistemine geçilir veya Meclis 400 üyeye; 150 eşit bölgeli ve tek dereceli seçimle 150 senatörlü bir senato kurulursa, bu istikrarsızlıkların, parlamenter sistemde de önlenmesi mümkün olur.

Bugün Türkiye; dostlarımız, dost görünenler, düşman tavırlar gösterenlerle dahi, dostluk ve iyi münasebetler kurmak istiyor. Oysa Türkiye’nin istikrarını kaybetmesini isteyen çok devlet var. AB başta; birçok devlet Türkiye’deki % 10 barajının aşağı çekilmesini istiyor. İktidar ümidini kaybeden muhalefet, kendi çıkarı içinülkenin istikrarını kaybetmesi tarafında. Ama millet bu görüşte değil.

Baraj % 5 indirilir, AK Parti çoğunluğu bir kaybederse; ülke koalisyon batağına düşer. Bu batakta, hükümetin ömrü yoktur ki kalkınma nasıl olsun? Sistem batağından çıkılmaz.

Sütunum doldu ama aciliyeti bakımından aynı derecede önemli bir noktaya daha işaret etmeliyim: Türkiye’nin kalkınma hızı, bütün düşmanlıkları hızlandırdı ve açığa çıkardı. Muhalefetteki bazıları da salıdırlarken, “Koalisyon batağını” kendine imkân görecek kadar yorgun düştüler.. 

Dış düşmanda da, “son fırsat” der gibi bir telaş görüyorum.

Gönülden ve şuurlu olarak, böylesine ensar olmuş bir milletin, kaosa düşmesini hayal dahi edemem. Ama nispet ne kadar yüksek, % 100’e doğru olursa, referandumdan o kadar güçlü çıkarız.  Hamd Allah’adır! 

www.yeniakit.com.tr/yazarlar/hasan-aksay/yazının devamı…

 

Hasan Aksay/ Yeni Akit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi