
İbrahim Halil Sipahi
AK-Adalet dönemi,
19 Mart 2018 günü AK-Saray’da yapılan kura çekimi ile Adliyelerde görev yapacak Hakim ve Savcıların görev yerleri belirlendi.
Yargıda yeni bir dönem başlıyor.
Bunun adı da AKP’li adalet dönemi.
Neden mi? AKP’li adalet dönemi?
Çünkü atanan Hakim ve Savcının 113’ü AKP ile direk ilişkisi olan kişilerden oluşuyor. Yani siyasi kökeni ve geçmişi olan kişiler bağımsız(!) yargıda görev yapacaklar.
Zaten atamaları belirleyen kura çekiminin AK-Saray’da yapılması başlı başına yargıya siyasetin bulaştığının göstergesi.
AKP iktidara geldiği gün itibariyle, başta Anayasa mahkemesi, Yargıtay, Danıştay gibi yüksek yargı organları olmak üzere adalet mekanizmasının her kademesinden rahatsızlık duyuyordu.
Bu rahatsızlığın neden ise yargıda görev yapan kişilerin Atatürkçü, CHP’li, Komünist hatta dinsiz diye niteledikleri kişiler olmasıydı. Önce mevcut yasalardan aldıkları yetki ile bu yargı mensuplarını tasfiye edilmeye başladılar. Bu tasfiye döneminde AKP yargıda kadrolaşmayı ya düşünmedi yâda kadroları yetersizdi.
Ancak bu tasfiyeler yargı içerisinde kadrolaşma faaliyeti içerisinde olan Cemaat’e (FETÖ) yaradı. Danıştay saldırısı ile başlayan Ergenekon, Balyoz gibi TSK içerisindeki Atatürkçü, Ulusalcı, vatansever ile bazı siyasetçi, ilim adamı, bürokrat ve gazetecilere yönelik kumpas davaları ile yargıda uzun zamandır bir yapılanma içerisinde olan Cemaat’e referans oldu.
12 Eylül 2010 referandumu ile yapılan anayasa değişikliği ile de yargıda kontrol siyasi iktidarın tasarrufu ile Cemaat mensuplarının nüfusu alına girdi.
Kendim ettim kendim buldum;
2010 anayasa değişikliği referandumu ile yargı üzerinde siyasi vesayetin ve Cemaat’in kadrolaşma faktörünü ortaya koyarak. Yargının cemaat’e teslim edilmesinden duyduğumuz rahatsızlığı o dönem AKP’nin Adana il teşkilatındaki arkadaşlar ile yaptığımız sohbetlerde dile getirdiğimizde, aldığım cevap aynen şu şekilde idi; “Ne yapalım bizim kadromuz yetersiz, CHP’li, dinsiz yargıçlar olmaktansa, Müslüman olsun, Cemaat’ten olsun daha iyi.” Şeklinde idi..
17-25 Aralık vakası ile cemaate teslim ettikleri yargıdan yedikleri tokat ile kendine gelen AKP iktidarı anayasa değişikliği ve KHK’ler ile yüksek yargıda yeniden bir yapılanma sağladı.
AKP yargıda kadrolaşıyor;
AKP'li avukatların hâkim ya da savcı olabilmek için gereken 70 puan sınırını geçebilmeleri için önce puan sınırının kaldırıldığı, 60-65 alanların 45 saniye süren mülakatları kazandığı. Ancak sınavda 92 alanların mülakatta elendiği. Bu şekilde referansı AKP olanlar, hâkim ve savcı olarak atandığı yönünde ciddi iddialar var.
AK-Saray’da yapılan törenle göreve atanan 1236 hâkim ve savcının arasında AKP teşkilatlarında yöneticilik yapan yüzlerce avukat olması dikkat çekiyor.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün “Cumhurbaşkanlığı’nın himayesinde yapıldığını” söylediği törende atanan 1236 kişinin birçoğunun AKP teşkilatlarında yöneticilik yapan avukatlar olduğu gözleniyor. AKP il, ilçe başkanları, belediye meclis üyesi ile kadın kolları yöneticisi avukatların, hâkim ve savcı olarak atandığı listede, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın özel kalem müdürü, , Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in avukatı, , Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün kızı, Ensar Vakfı Ankara Şube Başkanı’nın isimleri dikkat çekiyor..
Son atamalarla birlikte 15 Temmuz’daki ihraçlar sonrası 9 bin 500’e düşen yargının mevcudu iki katına çıkarak 18 bine yükseltiliyor. Böylece AKP dönemindeki yargıdaki kadrolaşma zirveye ulaşmış oluyor..
Bir zamanlar yargıda CHP varlığından şikâyet eden AKP, yargıyı önce Cemaat’e (FETÖ) teslim etti sonra Cemaat’e (FETÖ) arkadan vurunca şimdi kendi siyasi yargısını oluşturuyor.
Yargının siyasallaşması hangi siyasi iktidar tarafından yapılırsa yapılsın ülkede vatandaşın adalete olan adalet ve güven anlayışını zedeleyecektir.
Aktif siyaset içerisinde yer alan hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, bir avukat’ın hâkim veya savcı olması, adaletin bağımsızlığına halel getirir. AKP’li Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın “Bir insanın karakterinde tarafsız olmak bir şey olabilir mi?” dediği gibi siyasi bir geçmişi olan, siyasi bir referansla atanan, bir hâkim ve savcının tarafsız olması mümkün mü? Yâda ne kadar inandırıcı ve güvenilirlik taşıyacaktır.
İbrahim Halil SİPAHİ
22.03.2018/adanapost.com
twitter.com/ihalilsipahi
Bir Milletin Varoluş Destanı İstiklal Marşı
11 Mart 2020 Çarşamba 21:05Milletin Egemenliğin son bulduğu, 23 Nisan..
22 Nisan 2018 Pazar 15:37Erken mi? Baskın mı? “Seçim!..”
21 Nisan 2018 Cumartesi 11:36Erken seçim, Değneğin iki ucu;
19 Nisan 2018 Perşembe 20:37Bahçeli’nin eken seçim çıkışına şaşırdık mı?
18 Nisan 2018 Çarşamba 17:51Esad düşmanlığı, İsrail seviciliği,
17 Nisan 2018 Salı 14:26Leş Kargalarından Horoz dövüşü,
15 Nisan 2018 Pazar 17:5528 Şubat davasında, “OH” dedirten karar.
14 Nisan 2018 Cumartesi 18:23DEİZM, boşa gündeme getirilmedi!
13 Nisan 2018 Cuma 00:47Bu oyunu daha önce seyretmiştik!
11 Nisan 2018 Çarşamba 19:31




Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.