Gripin Hapının Mucidi Necip Akar...
Gripin'in sahipleri hakkında ben "BÜYÜK DAVA ADAMLARI" kitabımda Prof Dr. Süheyl Ünver sayfasında bilgiler sunmuştum.
Prof. Dr. Süheyl Ünver, çalışmalarını yaparken en büyük mali ve idari destekçisi Azade Akar olmuştur. Bu hanımefendinin Türk süsleme sanatının yeniden doğmasında çok rolü olmuştur. Süheyl Ünver’in ilk talebelerinden olan ve Sabateist bir aileden gelen Azade Hanımefendi, Türk İslam sanatlarının yeniden hayat bulması için canla başla çalışmıştır. Tezhip, minyatür, nakış çalışmalarına, hocasının rehberliğinde öncülük etmiş ve birçok talebe yetiştirmiştir. Esasen Süheyl Ünver’in talebeleri, onun da talebeleri sayılırdı. Gazetecilik yaptığım yıllarda Pınar Dergisinin Osmanlı Nakış tekniği ile yapılan kapaklarının nakkaşı Saim Okan arkadaşımdan hocası olan bu sanatkar ve sanatsever hanımefendinin gayretleri ile ilgili çok şeyler dinlemiştim (1974).
*****
Bunlara ek,
Andorturk Mustafa Gökdoğan Albayımın sayfasından aşağıdaki bilgileri arz ediyorum.
Gripin Hapının Mucidi Necip Akar...
1904 yılında, Nizip’te doğan Necip Akar; 5 yaşında ailesiyle birlikte İstanbul'a gelmiştir.
İlk eğitimini Kadıköy'de yaptıktan sonra, orta ve lise öğrenimini Vefa Lisesi'nde tamamlamış, 1924 yılında da Eczacılık Okulu’ndan mezun olmuştur.
Necip Akar, Eczacılık Okulu’nda iken Divanyolu'nda, Necip Özgül'ün eczanesinde çalışmaya başlamıştır. Eczacılık Okulu’nda teorik bilgiler öğrenirken, çalıştığı eczanede; krem ve diş macunu yapımı konusunda pratik bilgiler edinmiştir...
Eczacılık Okulu’ndan mezun olup, askerlik görevini yaptıktan sonra; altı ay kadar Ankara'da Eczacı Hüsnü Bey'in eczanesinde çalışan ve burada da bazı bilgiler elde eden Necip Akar; ağabeyi Cemil Akar’la ortak olarak ilk önce “Şampuan Cemil”, “Necip Bey Kremi”, “Necip Diş Macunu” gibi karışımları üretmeye başlamışlardır.
Necip Akar, aslında; Osmanlı’nın son kişilerinden olup, Cumhuriyet Dönemi’nin de ‘ilk’ girişimcilerindendir.
Küçük bir dairede büyük bir heyecanla çalışan 2 kardeş, Şampuan Cemil, Necip Bey Kremi ve Necip Diş Macunu isimli ürünlerle piyasaya adım attılar, ancak hayal kırıklığı yaşadılar!
Bu başarısızlık üzerine; ilk denemelerindeki hata ve zayıf yanlarını görerek, daha çok çalışıp daha profesyonel bir marka yaratmaları gerektiğini anladılar. Üretime ara verdikleri dönemde, piyasaya hâkim olan “Dandolin” marka diş macunu markasını incelemeye başladılar ve onun karşısına basit, akılda kalan ve çarpıcı bir isimle çıkmaya karar verdiler.
O günlerde, yeni yaygınlaşan ve büyük ilgi göre radyodan esinlenen Akar; radyo sözcüğünün sonuna ‘lin’ ekleyerek, Radyolin ismini buldu. Ardından; Necip Bey Kremi’nin üretimini durdurup; Necip Diş Macunu’nun formülünü değiştirilmiş, bilimsel ve daha ideal bir formül hazırlanmış; 28 Temmuz 1927’de ruhsatname alınarak “Radyolin” adıyla, yeni bir diş macunu imalatına başlanmıştır.
Yeni diş macunun adı gibi formülü de mükemmeldir. Üstelik ülke çapında afiş reklamı ilk yapan ve bu alanda orijinal bir çığır açan, reklamcılığı ilmi şeklinde modernize eden Necip Akar; Radyolin'i, piyasaya çok iyi tanıtmış, bir aylık sürede Necip Diş Macunu’nun iki yılda yapabildiği satışı yapmış; bir yılda yarım milyona yakın Radyolin diş macunu satılır hale gelmiştir...
Baş ağrısından, diş ağrısına; soğuk algınlığından nezle ve romatizmaya; yüksek ateşten vücut ağrılarına kadar her derde iyi gelecek ilacın formülü 3 yıl içinde ortaya çıkaran 2 kardeş; ilk diş macunu denemesinde, marka isminin önemini kavrayıp, vurucu bir isim aradılar. O günler ağrı kesici alanında dünya markası olan Aspirin’in ‘in’ ekini alıp, herkesi canından bezdiren grip sözcüğünün arkasına eklediler!
1935’te ruhsatı alınan Gripin; piyasaya çıkar çıkmaz satış rekoru kırınca, bu başarı sayesinde Gripin Fabrikası’nın kurulmasına geçildi. Gripin kısa sürede, neredeyse ulusal bir ilaç haline geldi. Hatta “bir Gripin al, bir şeyin kalmaz” tümcesi halk arasında kendiliğinden doğup, kulaktan kulağa yayıldı.
Gripin’in tanıtım kampanyaları ve kutusu da kendisi kadar ilgi gördü; Gripin şeklinde duvar kâğıtları ses getirirken, kutusunun üzerindeki kadın resmi de meşhur oldu. 1950 yılında ağabeyi Cemil Bey ile yolları ayrılan Necip Akar; “Puro” sabunu ve “Fay” temizlik tozu gibi ürünlerle de büyük bir başarı elde etmiştir. Puro efsanesinin doğmasında da yaratıcılığını göstermiştir. Türkiye’de ilk kez uygulanan ‘uçaktan özendirme atma’ yöntemi Puro sabun satışlarını artırmış; İstanbul semalarından yağan sabunlar hakkında çok konuşulmuştur.
Necip Akar’ın ilkleri bununla da sınırlı değildi. Türkiye’nin ilk yerli çocuk maması “Paro”, temizlik tozu ve kan sulandırıcı “Opon” da onun imzasını taşıyordu...
18 Haziran 1957 tarihinde, İstanbul’da 53 yaşında ortağı Muammer Bayer ile birlikte ‘deniz kazasında’ vefat eden Necip Akar yaşasa idi; nice ürünlerin buluşuna, katkı yapacağına inanıyorum. Mucit, girişimci, reklamın önem ve pazarlamaya inanan ilk bilinçli reklam veren
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.