Bir İç Uğruna
İzler Ve Yansımalar - 58
“...bir hiç uğruna aldananlarla, bir iç uğruna adananların ateşi elbette aynı yerde değildir.”
Bir İç Uğruna
Çürüme içten başlar, en tehlikeli yerden. Telafisi de tedavisi de zordur. Dıştaki, kabuktaki sıkıntılar daha hafiftir; bazen birikir isi kalır bazen de silinir izi.
İçe inmeden kesilen, önlenen her ne kadar zararlı varsa, için ömrünü de gücünü de artırır. İksir bozulmaz.
Bir gönle bağlanırsın, bir çift göze...Bazen de bir gönülden kopar, bir gözden düşersin. Bağlandığın yer, zaten koptuğun yerdir. Dönüp dolaşıp aynı yere gelirsin. Bazen hiç ayrılmamış gibi hissedersin bazen de hiç bağlanmamış.
İnsan, düştüğü yerin kuyusu olurmuş. Yükselmesi de gördüğü ışığın artması da kendine bağlıymış. Gamdan yana mı gayretten yana mı düşeceğine kendi karar verirmiş.
İç...
En karışık yol, en uzun yolculuk...
En zor bilmece, en uzun hece...
Bazen başucundaki bacı bazen de yedi kat yabancı...
Dilindeki niyet, başka dillerde diyet üstüne diyet...
İçinden kopunca varamıyorsun gittiğin yere. Söyleyemiyorsun dilin ucuna gelenleri. Eksiliyorsun, eriyorsun...
Dirildiğin yeri kaybedince, dirlik aramak beyhude oluyor. Başlangıç noktası hep aslolandır, bezm-i elest’ten beri. İç oraya aittir. Ne kadar uzaklaşırsan o kadar felaket, ne kadar bağlanırsan o kadar neş’et eder. Bir hiç uğruna aldananlarla, bir iç uğruna adananların ateşi elbette aynı yerde değildir. Biri içeride, yandıkça yaklaşırsın; bir diğeri dışarıda, yandıkça yabancılaşırsın. İçin varsa başka kapı arama, kapıda kalanlar içeri giremeyenlerdir.
En dipteki not: Bütün dışlar bittikten sonra, iç’inde on iki ay’ı da aydınlatan “üç ay” olanlara... Aziz, kutlu ve mübarek olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.