Bekir İlhan: İlk Trump-Harris karşılaşması: Kim kazandı?
Istanbul
Cincinnati Üniversitesi'nden Bekir İlhan, ABD'de dün gece başkan adayları Kamala Harris ve Donald Trump arasında gerçekleşen münazarayı AA Analiz için kaleme aldı.
***
Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimleri öncesi başkan adayları Donald Trump ve Kamala Harris dün gece televizyon münazarası için karşı karşıya geldi. Münazara ABD Başkanı Joe Biden’ın adaylıktan çekilmesiyle yeniden başlayan Amerikan başkanlık yarışının seyri için önemli bir karşılaşma olarak görülüyordu. Her iki aday da başta ekonomi olmak üzere dış politikadan göçmenlere kadar birçok politika pozisyonlarını tartıştı.
Münazaralar neden önemli?
ABD’deki başkanlık münazaraları ve siyasi davranış arasındaki ilişkiye bakıldığında adayların meselelere dair politika önerilerinin çok büyük bir öneminin olmadığı görülüyor. Bu tarz televizyon münazaralarında tek bir kural varsa onun da adayların hayati bir hata yapmaması olduğu söylenebilir. Trump-Harris münazarasına bakıldığında ise iki adayın da bu tip bir hata yapmadığını söylemek mümkün. Ayrıca tartışmanın geneline bakıldığında, her iki taraf da birbirlerine karşı fark edilebilir bir üstünlük kuramadı.
Akademik çalışmalara bakıldığında da bu tarz televizyon tartışmalarının seçmenleri ikna ettiğine yönelik güçlü bulgular yok. Münazarada içerik olarak adaylar normal şartlarda politik pozisyonlarını yansıtmaya çalışsa da bu durum seçmenlere en fazla oy vereceği aday için rasyonel bir gerekçe sunar. Ayrıca, adayın münazara performansı seçmen psikolojisi açısından rahatlatıcı bir faktör olabilir.
Münazaraları izleyen seçmen profiline bakıldığında zaten ikna olmuş veya politize durumda olan seçmenler ön plana çıkıyor. Bu kitlenin de fikirlerinin birkaç televizyon tartışmasında değişmesi oldukça zor. Televizyon münazaraları adaylar için pozitif bir fark yaratmasa da performanslarını negatif olarak etkileyebilir. Kötü bir münazara performansının bir adaya vereceği en büyük zarar yine kendi seçmeninin sandığa gitmemesidir. Tam da bu nedenle münazaralarda büyük bir hata veya gaf yapmamak oldukça önemli.
Televizyon münazaraları seçmen davranışını doğrudan etkilemese bile adayların genel kampanya sürecini etkileyebilir. Başarılı bir münazara performansı hem adaya hem de seçmenine motivasyon sağlar. Buradan yakalanan bir ivme seçim sonuçları üzerinde belirleyici olabilir. Diğer taraftan, Amerikan başkanlık seçimlerinin tarihine bakıldığında çok iyi televizyon münazarası çıkarıp seçim kaybeden adaylar da var. Kısacası, güçlü bir kampanya sürecine eşlik etmeyen bir münazara performansının seçim sonuçları üzerindeki belirleyiciliği daha da düşüyor. Özetle, bu münazaraların seçim kampanyasının sadece bir parçası olduğunu kabul etmek gerek. Günümüz politik propaganda stratejileri göz önüne alındığında ise münazaralar çoğu seçmen için bir tüketim malzemesi olmaktan öteye gitmiyor.
Ancak tüm bu faktörlere rağmen televizyon münazaraları bir liderin önemsiz görüp kenara atabileceği bir şey değil. Çünkü ne olursa olsun bu tür kamuya açık münazaralar Amerikan modern siyasi hayatında rakiple karşı karşıya gelinen en gerçekçi siyasi anlardan birini temsil ediyor. Milyonların önünde yüz yüze gelip bu politik muharebeden galip çıkmak sadece seçmen psikolojisi için değil lider psikolojisi için de önemli. Aynısı tersi bir durum için de geçerli. Örneğin, geçen haziran ayında yapılan Biden-Trump karşılaşması bu anlamda son yılların en dikkat çekici münazarasıydı. Bu münazara sağlık sorunları da olan Biden’ın yarıştan çekilmesine kadar varan sürecin tetikleyici unsurlarından olmuştu.
Dün gece neler yaşandı?
Trump-Harris münazarasına bakıldığında, bu karşılaşma aslında Harris için büyük bir test olacaktı. Çünkü Trump gerek Biden ile yaptığı son münazara gerekse de seçim kampanyasının seyri göz önüne alındığında Harris'e göre daha rahat bir pozisyondaydı. Trump’ın televizyon tartışmalarında yer yer gafları olsa da kendi seçmenini yarışta tutan bir performansı var. Trump'ın münazara enerjisinin ve tecrübesinin yüksek olduğunu da eklemek gerek. Harris ise daha önce televizyon münazarası geçmişi olmasına rağmen ilk defa Trump’ın karşısına çıktı. Bu nedenle, baskı daha çok Demokratların üstündeydi.
Tartışılan konular dikkate alındığında Harris’in halihazırda başkan yardımcısı olması ve görev süresi boyunca da çok fazla geniş seçmen kitleleri nezdinde popülarite yakalayamaması en büyük handikaplarından biri oldu. Harris bir yandan seçmene yeni bir şey söylemek diğer yandan da parçası olduğu Biden-Harris yönetiminin de yaptıkları ve yapamadıklarını ikna edici bir şekilde anlatmak zorundaydı.
Trump ise bir dönem başkanlık yapmasına rağmen aradan geçen süreden sonra yeni bir vizyonla çıkma şansına sahip oldu. Bu anlamda, Trump'ın kampanyası sürekli Harris’in mevcut başkan yardımcılığı pozisyonunu yeterince dolduramadığına vurgu yapıyor. Ayrıca Trump'ın 2016’dan beri başkan adayı olarak münazaralara çıkan biri olduğu ve bu tarz karşılaşmalar da nasıl davranacağına dair bir kişisel stratejisinin de oturduğunu söylemek lazım. Trump dün geceki münazarada da bu stratejisinin dışına çıkmadı.
Sonuç olarak, Amerika’daki bu televizyon münazaralarının seçmen davranışı ve dolayısıyla da seçim sonucu üzerinde oldukça az etkisi olduğunu söylemek mümkün. Performansın ön plana çıktığı böylesi siyasi gösterilerde adayların hal ve hareketleri daha çok göz önünde oluyor. Münazara boyunca Trump'ın da Harris'in de seçmene normalde söylediği şeylerin ötesinde yeni bir şey söylemediği görülüyor. Kısacası, taraflar münazarada üstünlük kuramasa da büyük bir kayıp da yaşamadı.
[Bekir İlhan, Cincinnati Üniversitesi Kamu ve Uluslararası İlişkiler Fakültesi'nde Siyaset Bilimi alanında doktora adayıdır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak:AA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.