Türkiye’nin tarımını doğru tanımlamak
İstanbul
İnsanlık tarihinin başlangıcına dair birçok tartışma mevcuttur: Acaba ilk insanlar Afrika’da mı, yoksa Asya’da mı ortaya çıkmıştır? Bir bilinmezlik konusu haline gelen tartışma, tarımsal üretimi takip için aslında önemli bir fırsat sunuyor. Toprağı işleyerek toplayıcılıktan yerleşik hayata geçen insanlık, son beş bin yıllık gelişim süreci içinde yeni ürünleri keşfederek tarımsal üretimi muazzam derecede artırdı. Bu artış sanayi devrimiyle birlikte kısa sürede modern üretim şekillerini ortaya çıkarırken nüfus küresel düzeyde geçmiş dönemlere kıyasla devasa miktarda yükseldi. İnsan nüfusunun artması daha fazla tarımsal üretimi zorunlu kılarken teknolojik gelişme insanlığın yaşamını sürdürmesine yardımcı oldu. Fakat verimli tarım arazilerinin azalan varlığı, iklim değişikliği ve doğru tekniklerin kullanılmaması gibi durumlar, günümüzde hem insanlık hem de tarımsal üretim için önemli tehditler. Bu tehditlerin küresel tarım ekonomisinde güçlü bir aktör olan Türkiye için de geçerli olduğunu söylemek mümkün.
2019 yılı rakamlarına göre dünya tarım sektörü 3,5 trilyon dolar ile küresel ekonomide önemli bir yere sahip. [1] Çin, Hindistan, Endonezya, Brezilya, ABD ve Japonya gibi ülkelerin hâkim olduğu dünya tarım ekonomisi, üretim açısından farklı ülkelerin güçlü olduğu bir piyasa. En fazla ihracat yapan ülkelerin ABD, Hollanda, Almanya, Fransa ve Brezilya olması, tarım ekonomisinde gelişmişliğin ve teknoloji kullanımının önemine işaret ediyor. Türkiye ise 21 milyar dolarlık ihracat ve 70 milyar dolarlık üretim kapasitesiyle en büyük onuncu tarım ülkesi. [2] Türkiye yıllar içinde yaşanan değişime paralel olarak dünya tarım ekonomisinden yüzde 1,5 ila 2,7 arasında pay alıyor. Ancak aynı başarının ihracat rakamlarında istenilen düzeyde olmadığı görülüyor. Dünya tarımsal ürün ihracatından yüzde 1,2 ila 1,4 arasında pay alan Türkiye’nin daha büyük bir potansiyel taşıdığı açık. [3] Bu potansiyelin ise uzun vadeli bir tarım stratejiyle açığa çıkarılması mümkün.
Dünyanın en büyük üçüncü tohum bankası kapasitesine sahip olan Türkiye, tarım ürün çeşitliliğinde güçlü bir konumda. Sebze, meyve ve diğer emtiaları hem üreten hem de ihraç eden Türkiye pek çok üründe küresel tarım piyasasına etki edebilecek kapasitede.
Dünya tarım piyasasında aktörler
Tarım sektörünün başat aktörleri arasında bulunan Çin, ABD, Hindistan, Endonezya, Brezilya, Japonya, Türkiye ve Nijerya farklı üretim çıktıları ile piyasaya hükmediyorlar. Oluşturdukları tarımsal istihdam ve teknolojik altyapı ile üretimlerini geçmiş yıllara göre artıran piyasa aktörleri arasında ABD ve Japonya, kişi başı çıktı düzeyi ile en verimli üretim yapan ülkeler. Nüfuslarının fazla olması nedeniyle Çin, Hindistan, Brezilya ve Endonezya ise tarım sektöründe daha büyük kitleleri istihdam ediyor. Fakat kişi başı üretim seviyelerine bakıldığında, ABD’nin 70 bin dolarla birinci ve Japonya’nın 33 bin dolarla ikinci sırada yer aldığı görülüyor. Hindistan kişi başı bin 900 dolar ile tarımsal üretimde verimlilik açısından son sıralarda yer alırken Brezilya, Rusya, Türkiye ve Çin orta düzeyde sayılabilecek bir seviyeye sahip. Tarımda istihdam edilen kişi başına 10 bin dolarlık üretim seviyesi ile Türkiye piyasada ciddi bir aktör. Özellikle üretilen ürünlerde çeşitlilik açısından iyi bir seviyede yer alan Türkiye’nin sektörde daha fazla etkili olması uzun vadeli bir stratejiyle mümkün. [4]
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte tarımda insan emeğine duyulan ihtiyaç azalırken, devletler daha az kişiyi istihdam ederek daha fazla üretim yapıyorlar. Örneğin ABD 2,5 milyon kişilik tarımsal istihdam ile 180 milyar dolarlık bir tarım ekonomisi meydana getirirken, Japonya 1,6 milyon kişi ile 55 milyar dolarlık bir üretim seviyesi ortaya koymuştur. Diğer ülkelere kıyasla çok daha az kişiyle üretimin sağlanması, teknoloji ve akıllı tarım uygulamalarının önemine işaret ediyor. Rusya’nın 4,8 milyon kişilik tarım istihdamı ile 64 milyar dolarlık ve Türkiye’nin 5,2 milyon istihdamla meydana getirdiği 52 milyar dolarlık ekonomi, teknoloji ve akıllı tarım uygulamalarının gerekliliğini gösteriyor. Fakat dünyanın en büyük tarım ithalatçıları arasında bulunan ABD ve Japonya, Türkiye ve Rusya’ya kıyasla daha az ürün çeşidi elde ediyor. Bu nedenle ABD, Japonya ve Çin gibi ülkeler, nüfuslarının da etkisiyle, büyük miktarlarda tarım ürünü satın alıyorlar. [5] Mevcut alım kapasiteleri göz önüne alındığında, Türkiye’nin ihracat potansiyeli daha fazla öne çıkıyor.
Yüksek miktarda buğday ithal eden Türkiye, elde edilen ürünü işleyerek dünyaya un olarak ihraç ediyor. Bu sayede küresel un piyasasına hâkim olan Türkiye, tarımsal ürünleri işleyerek katma değer haline getiriyor.
Küresel tarım piyasasında Türkiye: Yanlış bilinen doğrular
Dünyanın en büyük üçüncü tohum bankası kapasitesine sahip olan Türkiye, tarım ürün çeşitliliğinde güçlü bir konumdadır. Sebze, meyve ve diğer emtiaları hem üreten hem de ihraç eden Türkiye pek çok üründe küresel tarım piyasasına etki edebilecek kapasitede. Anadolu topraklarının verimliliği göz önüne alındığında, bazı ürünlerde Türkiye’nin küresel konumu şu şekilde özetlenebilir: Mercimek, patlıcan ve ıspanakta dördüncü, salatalıkta üçüncü, kayısıda birinci, zeytinyağında dördüncü, armutta beşinci, incirde birinci, şeftalide beşinci, elmada dördüncü, böğürtlende dördüncü, kirazda birinci, domateste dördüncü, ayvada birinci, karpuzda üçüncü, koyun sütünde birinci, çayda altıncı, fındıkta birinci, koyun etinde dördüncü, kestanede üçüncü, Antep fıstığında üçüncü, doğal balda üçüncü, arpada sekizinci, buğdayda on birinci ve yünde en fazla üretim yapan beşinci ülke. [6] Diğer tarım ürünlerinde de ciddi düzeyde üretim yapabilen Türkiye, 52 milyar dolarlık küresel bir tarım ekonomisi. [7] Gelecek yıllarda akıllı tarım uygulamaları ve teknolojinin daha fazla kullanılması ile öne çıkabilecek olan Türkiye’nin artık markalaşma konusuna eğilmesi gerekiyor. Özellikle fındık ve çay gibi önemli tarımsal ürünlerden daha fazla gelir elde edilmesi markalaşmanın başarısına bağlı. Verilen tarım desteklerinde kamunun da bu istikamette yönlendirmesi önemli bir etkiye sahip olacaktır.
2019 yılında toplam 20,5 milyon tona çıkarılan meyve, 31,08 milyon tona çıkarılan sebze ve 1,13 milyon tona erişen tohum üretimi, Türkiye’nin tarımda son yıllarda önemli bir yol aldığına işaret ediyor. Organik tarımsal üretimin 2002’de 310 bin ton iken 2019’da 2 milyon tona çıkarılması da Türkiye’nin tarım alanında eski dönemlere kıyasla daha iyi bir konumda yer aldığını gösteriyor. Tarımsal desteklerin 2002’de 1,81 milyar TL’den 2019’da 10,4 milyar TL’ye çıkarılması ise elde edilen başarının önemli bileşenlerinden. [8] Buğday, un ve arpa gibi diğer baklagillerin üretiminde iyi bir seviyede olan Türkiye’nin planlı üretimle daha verimli bir kapasiteye ulaşması için kamunun yönlendirmesi gerekiyor. [9] 2018 yılı rakamlarına göre buğdayda kendi kendine yeterli bir konumda bulunan Türkiye’nin, üretim kapasitesini akıllı tarım uygulamalarıyla artırması ve çiftçilerin eğitimine daha fazla kaynak aktarması kritik çözüm yolları. Ayrıca yüksek miktarda buğday ithal eden Türkiye, elde edilen ürünü işleyerek dünyaya un olarak ihraç ediyor. Bu sayede küresel un piyasasına hâkim olan Türkiye, tarımsal ürünleri işleyerek katma değer haline getiriyor. Arpa üretiminde dünyada sekizinci olan Türkiye’nin kendi tüketimini karşılayabilecek konuma ulaşması ise verimli tarım uygulamalarına bağlı. Fakat tarım sektöründe görülen istihdam zorluğu için gençlerin teşvik edilmesi, ani maliyet artışlarının önüne geçilmesi, üretici-tüketici fiyatlarının birbirine yaklaştırılması ve markalaşmaya önem verilmesi gerekiyor.
Verimlilik ve ürün çeşitliliği açısından güçlü bir konumda olan Türk tarımı önümüzdeki yıllarda sıçrama yapabilecek sektörlerin başında geliyor. Fakat diğer sektörlerde de görülen maliyet artışları süreci menfi etkiliyor.
Türk tarımının pandemiyle yükselen stratejik önemi
Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve daha sonra dünyaya yayılan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını milyarlarca insanı derinden etkiledi. İnsan hayatının vazgeçilmezi olan tarım üretimi ise bu süreçte ciddi zarar gördü. Çiftçilerin ürün hasatlarını yapamaması, ticaretin yavaşlaması, ulaşımın ciddi şekilde kısıtlanması ve virüs sebebiyle meydana gelen ürün yoklukları tarımsal emtia fiyatlarını yukarıya taşıdı. Enflasyonun yukarıya doğru ivme kazanması ise salgının ekonomik maliyetlerini artırdı. Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin para birimlerindeki ani değer kayıplarıyla birleşen ürün kıtlıkları insan hayatına ciddi tehdit oluşturdu. Türkiye mevcut süreçten fazla hasar almadan çıkarken tarımsal üretimini ciddi anlamda korumayı başardı. Vatandaşlara kesintisiz ürün tedarikini sağlayabilen nadir ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin salgınla mücadelesi diğer aktörlere kıyasla daha iyi bir gelişme gösterdi. Kovid-19 sürecinin hâlâ devam ettiği göz önünde tutulduğunda, kendi kendine yeterli olabilen ülkelerin salgınla daha rahat mücadele edecekleri, diğer birçok ülkeyi ise ciddi sorunların beklediği söylenebilir. Bu sorunların en önemlileri arasında ise tarım ürünlerinin kesintisiz ithalatını ve vatandaşlara ulaşımını sağlamak yer alıyor. Bu noktada Türkiye tarımsal üretimde elde ettiği çeşitlilik ve verimlilikle mevcut sorunları rahatlıkla atlatabilecek bir kapasiteye sahip.
Sonuç olarak, -özellikle de Kovid-19 sürecinde- üretim kapasitesi, verimlilik ve ürün çeşitliliği açısından güçlü bir konumda olan Türk tarımı önümüzdeki yıllarda sıçrama yapabilecek sektörlerin başında geliyor. Fakat diğer sektörlerde de görülen maliyet artışları süreci menfi etkiliyor. Buna bağlı olarak buğday, arpa, un, fındık, çay ve diğer tarımsal ürünlerde yakalanan ihracat ve üretim başarısının farklı markalaşma süreçleri ile desteklenmesi ve uluslararası piyasada rekabet gücünün azami seviyeye çıkarılması tarım politikasının en önemli bileşenleridir.
[İstanbul Üniversitesi’nde doktora çalışmasına devam eden Deniz İstikbal SETA Ekonomi Direktörlüğü’nde araştırma asistanı olarak görev yapmaktadır]
[1] “Agriculture, Forestry and Fishing Value Added”, Dünya Bankası, https://data.worldbank.org/indicator/NV.AGR.TOTL.CD , (Erişim Tarihi: 24 Temmuz 2020).
[2] Buradaki veriler Dünya Bankası, IMF ve TÜİK istatistikleri dikkate alınarak yazar tarafından hesaplanmıştır.
[3] Buradaki veriler FAO’dan alınmıştır.
[4] Buradaki veriler TÜİK, Dünya Bankası ve CIA’in verileri dikkate alınarak yazar tarafından hesaplanmıştır.
[5] Buradaki veriler Dünya Bankası ve Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) dikkate alınarak hesaplanmıştır.
[6] Buradaki istatistikler Birleşmiş Milletlerin tarım ofisi olan FAO’dan alınan verilerle yazar tarafından derlenmiştir. (Tarım ürünlerinde FAO’nun 2018 yılı verileri dikkate alınmıştır).
[7] “Agriculture, Forestry and Fishing Value Added-Turkey”, Dünya Bankası, https://data.worldbank.org/indicator/NV.AGR.TOTL.CD?locations=TR, (Erişim Tarihi: 4 Ağustos 2020).
[8] “Bitkisel Üretim Verileri“, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, https://www.tarimorman.gov.tr/sgb/Belgeler/SagMenuVeriler/BUGEM.pdf , (Erişim Tarihi: 4 Ağustos 2020).
[9] Türkiye küresel buğday üretiminde on birinci ve arpada sekizinci en büyük üreticidir. (FAO)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.