Selami Kaytancı

Selami Kaytancı

Sapık Kadınlar!..

Sapık Kadınlar!..

Sapık Kadınlar!..

Siirt’ten gelmişti Ömer amca… Adana’da, pazarlarda domates satan yeğeni Muhsin, ısrarla kendisini çağırmıştı. “Ömer amca, Adana’da işlerimiz çok iyidir; adama ihtiyacımız var, sen de gel bize yardım et!..” diye kaç kez haber göndermişti kardeşi Cumali ile…

Israrlara dayanamadı Ömer amca ve Adana’nın yolunu tuttu… Hanımının ağabeyinin oğlu olan Muhsin, iki kardeşiyle birlikte Adana’daki semt pazarlarında domates ve sebze satıyordu. İki ayrı tezgahları vardı; üç kişi, iki tezgaha yetişemiyorlardı. Halalarının kocası Ömer amcayı, kendilerine yardım etmesi için Adana'ya gelmeye razı etmişlerdi.

Önce Denizli mahallesindeki pazara gittiler. Burası, Adana’ya dışarıdan göçle gelmiş insanların çoğunlukta olduğu bir yerdi. Yoksul semt sayılırdı. Akşama kadar tezgahtaki domatesler tükenmiş, geriye çürük çarık döküntüler kalmıştı. Tezgahları toplarken, geriye kalan çürük çarık domatesleri döktüler yerlere. Bir iki kadın, yanlarında çocuklarıyla gelip dökülen domatesleri topladılar. Ömer amca, onlara bakıp başını iki yana salladı.

Ömer amca, akşam yemeğinde, “Çok şükür, çok iyi satış yaptık!..” dedi. Yeğeni Muhsin, güldü: “Bizim asıl satışımızı, kârımızı sen Reşatbey, Cemalpaşa ve Kenan Evren pazarlarında gör!.. Denizli’de bir liraya zor sattığın domatesi, oralarda bir buçuk liraya rahat satarsın!...” dedi. Ömer amca, o pazarları çok merak ediyordu.

Nihayet o pazarlara sıra gelmişti. Temmuz sıcağında Adana yanıyordu. Pazara, daha çok kadınlar geliyordu. Kadınların üzerlerinde insanı dinden imandan çıkartan, la havle çektiren kıyafetler vardı. Bu kadınlara “giyinik” demek için bin şahit lazımdı. Âdeta çırılçıplak geliyorlardı pazara... Vücutlarının bütün hatlarını gösteren incecik, kısacık giysiler içindeki, mini şortlu bu kadınların, eğilip kalktıklarında, vücutlarının görünmeyen yeri kalmıyordu.

Ömer amca, Anadolu’nun dinli imanlı, namazında niyazında, saf ve temiz, namus ve haya sahibi insanlarındandı. Domates seçmek için eğilip kalkan kadınlardan ne kadar gözlerini çevirmeye çabalasa da, ister istemez vücutlarının her yeri ile tanış oluyordu. Reşatbey pazarında, az önce bir kadın, domates seçerken eğilmişti. Üzerinde incecik ve bol bir giysi vardı. Yukarıdan bakınca, vücudunun her yeri apaçık meydanda duruyordu.

Akşam evde yemek yendikten sonra, Ömer amca: “Muhsin oğlum, ben yarın Siirt’e geri dönüyorum!..” dedi. Muhsin şaşırmıştı; “Hayırdır Ömer amca, niye ki?!..” dedi. Ömer amca: “Bak oğlum Muhsin, buranın kadınları adamı dinden imandan ederler!.. Bunlarda ne hayâ var ne iffet ne de namus!.. Vallahi oğlum, ben halanı yatakta dahi böyle görmemişim!..” dedi.

Yaşanmış ve birebir anlatanından aktardığım bu olaydan sonra, “SAPIK KADINLAR”ı, Facebook’ta bir arkadaşın, yazarını bilmediği bir paylaşımından yaptığımız alıntılara, kendi düşüncelerimizi de katarak anlatalım:

"Sapık kadınlar" çok garip geldi değil mi okuyunca?!.. Toplumda bir algı var: “Sapık” dendiği zaman, sadece erkekler gelir akla!.. Oysa, sokakların sapık kadınlardan da temizlenmesi lazım ki, toplum bir nebze ıslah olsun, düzen kazansın!..

Pek sayın hanımlar, bir erkek, avret mahallini iyice belli edecek tarzda, coook dar bir pantolon giyse, sapık/rezil vs. diye bağırırsınız; ama giydiğiniz taytlardan, her hattınızı belli ederken, kendiniz adına neden utanmazsınız?!.. Haa, o sizin özgür yaşam tarzınız değil mi?!.. Peki ama, erkeklere niye yok o özgürlükten?!.. Sen baştan aşağı avret olduğun halde, tayt giyme özgürlüğünü kendine hak biliyorsun da, erkeğinkini neden alıyorsun elinden?!.. Senin avretinin belli olması moda, ama erkeğinki sapıklık öyle mi?!..

Otobüste, metroda bedeninin kokusunu parfümle güzelleştirip, burunların direğini kırarak erkeklerin yanından ifil ifil geçtiğinde, beyne direk şehvet hormonları uyarısı verecek kadar kokulanan bir kadın, “Bana bakma!..” dediği gibi, “Beni koklamayın!..” da diyebilir mi?!.. Otobüsteki beş on adamın özgürlüğü neden alınıyor ellerinden?!.. Bu adamlar, yol boyunca, bu kadını koklaya koklaya gitmek zorunda mıdır efendim?!..

Ben, helal olduğu halde, çarşıda pazarda göğüsleri yarıya kadar görünür tarzda gezen hiçbir abi - amca görmedim. Siz gördünüz mü?!.. Görsek, sapık diye koşarız değil mi adamcağızın peşinden?!..

Peki, ben domates seçerken sapık ablanın göğüslerini neden görmek zorundayım? Erkek, göbekten yukarısı helal olduğu halde, asla böyle gezmez/gezemezken, kadınlar, göğüs avretini açıp da geziyor ve bu sapıklık olmuyor; öyle mi?!..

Bir bankta, kalçasının tam altına gelecek kısalıkta şort ile oturan bir adamın yanına, çocuğunuzu oturtur musunuz?!.. Ne münasebet!.. Deli midir, sapık mıdır; nedir?!.. Teklifi bile nasıl çirkindir, değil mi annesi?!..

Peki, aynı şekilde oturan, kalçasından aşağısı çıplak bir kadının giyinişi, neden seni aynı şekilde rahatsız etmiyor?!.. Velhasıl kelam kardeşler, sokaklarda yatak odası kıyafeti ile dolanan her kadın da bir o kadar sapıktır!..

Toplumun ahlakını bozuyorlar!..

Toplumun kalitesini düşürüyorlar!.. Ondan sonra gelsin cinsel istismar, sapık katil haberleri!..

Bugün o çocuklar, o adamlar, çarşı pazarda bir kadının iç gıcıklayan, tahrik eden çırılçıplak bedenini görmek zorunda kalıyorsa, bu da bir ÇOCUK VE TOPLUM İSTİSMARI DEĞİL MİDİR!..

BİR DE BÖYLE DÜŞÜNÜN BAKALIM TOPLUMDAKİ CİNSEL İSTİSMAR VE SAPIK KATİL OLAYLARINI!..

Ve siz, sapıklardan, sapık cinayetlerinden şikayetçi olan, “Sesimizi duyuyor musunuz hükumet yetilileri, İdam istiyoruz!..” diye bağıran anneler, hanımlar, ablalar!.. Çarşıya pazara çıkarken şöyle bir aynaya bakınız lütfen!.. İdam edilmesi, hapsedilmesi, hadım edilmesi ya da terbiye edilmesi gereken asıl kişi kimdir?!.. Döktüğünüz gözyaşları, timsah gözyaşları olmasın sakın!..

Ve siz, sapıklardan, sapık cinayetlerinden şikayet eden, “Sesimizi duyuyor musunuz hükumet yetilileri, İdam istiyoruz!..” diye höyküren erkekler, babalar, ağabeyler!.. Çarşıya pazara gönderdiğiniz karınızın, kızınızın kıyafetlerine şöyle bir bakın lütfen!.. O sapığı, o katili azmettirici sebepler arasında, sizin karınızın, kızınızın, kız kardeşinizin kılık kıyafetleri baş rolde olmasın sakın!.. Sizin de döktüğünüz gözyaşları, timsah gözyaşları olmasın!.. Ha, ne dersiniz?!.. Empati yapmaya, ya da çuvaldızı başkalarına batırmadan önce, iğneyi kendinize batırmaya ne dersiniz?!..

Ha, bir de asıl “İnadına dekolte, inadına mini, inadına çıplaklık!..” diye yırtınanlar!.. LGBT’lilerle kol kola yürüyüş yapıp her tür ahlaksızlığın özgürce pazarlanması için çırpınanlar!.. Ne o; siz de mi gözyaşı döküyorsunuz Leyla için, başkaları için?!.. Siz de  mi karşısınız tecavüze, cinsel istismara, sapıklığa?!.. Sizinkisi timsah gözyaşından da kötü!.. Siz alçak şerefsizin önde gidenlerisiniz!.. Siz üzüm yeme değil, bağcıyı dövme peşinde koşan sefil mahluklarsınız!.. İdam gelirse, ip, ilk önce boynuna geçirilecek alçaklarsınız!..

TOPLUMUN AHLAKI, ERDEMİ, FAZİLETİ YÜKSELTİLMEDEN İDAM, HAPİS, HADIM… PANSUMAN TEDAVİLERDİR!..

Âkif merhum, ne güzel söylemiş:

NE İRFANDIR VEREN AHLÂKA YÜKSEKLİK, NE VİCDANDIR;

FAZİLET HİSSİ İNSANLARDA ALLAH KORKUSUNDANDIR!..

 

Selami Kaytancı

04.07.2018, Adana

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Selami Kaytancı Arşivi